kraldan çok kralcı olmanın zararlarının ne kadar kötü sonuçlar doğurabileceğini gösteren yönetici.
erden timur'un, galatasaray futbol takımının ancak felaket durumda olan manchester united'ı geçerek şampiyonlar ligi'nden elenmesinin ve kadrosunda hiçbir katkı alamadığı bir dolu yeni transfer yapmasının baş sorumlularından birisi olduğu bir türlü kabullenilemiyor ve kendisine, işiyle ilgili yapılan her türlü eleştiri şu şekilde cevaplarla karşılanıyor.
-çok iyi insan, yıpratılıyor
-vizyoner
-galatasaray'ın hakkını koruyor
-zaman zaman da meşhur ffp bahsi açılıyor.
bunların hiçbirisinin yaptığı işle ve bulunduğu pozisyondaki performansı ile ilgisi yoktur. bir yönetici veya bir profesyonelin performansına bakarken, bölünmüş sürelerde yapılan değerlendirmelerde bulunulur. dolayısıyla kendisinin o dönemdeki performansına kötü demek, görev süresinin tamamında kötü performans gösterdiği anlamına gelmediği gibi, onun karakteri, özel hayatı vs. ile de ilgili değildir ve bütün bunların ışığında erden timur'un bu yaz sezonunda yaptığı transferler tam anlamı ile fiyaskodur.
galatasaray tete, ziyech, zaha, bakambu, angelino, ndombele'ye bugün toplamda 17,5 milyon euro net maaş vermektedir (imza paraları + primler hariç) ve bu 17,5 milyonluk paketin galatasaray'a birkaç gol ve birkaç kıvılcım dışında hiçbir getirisi olmamış, bu oyuncular bırakın kişi başına toplamda 5 tane iyi maç oynamamıştır.
kendisine yapılan eleştirilerde çok fazla kullanılan savunmalardan birisi de, ülke siyasetinde sık sık görülen "peki o gitsin de kim gelsin" veya "gitsin de kötü günlere dönelim" tarzıdır ki burada da şöyle bir sorun vardır. evet erden timur göreve gelmeden önceki sezon galatasaray felaket bir sezon planlaması ve transferler ile ligi ilk 10'un dışında bitirmiştir, fakat bu, kulübün sanki normaliymiş gibi sürekli "kendisi gitsin de 13.lüğü görelim" şeklinde savunma yapmak veremi gösterip sıtmaya razı etmekten başka bir şey değildir. zira 13. olunan sezonda yapılan transferler çok kötü bir yönetim ve transfer planının sonucudur, bu felaketi, vasatı savunmak için kullanmak pek akılcı değildir.
bir başka savunma ffp. galatasaray'ın ffp gibi bir denetim mekanizması ile sınırlanmış olması, nasıl 17,5 milyonluk, hiçbir katkı alamadığınız bir maaş yüküne savunma olarak kullanılıyor anlamak güç. eğer tete, ziyech, zaha gibi oyuncuların bonservis vermeden yani ffp'den kurtularak alabileceğiniz en iyi oyuncular olduğu düşünülüyorsa ortada bir sorun var demektir. kaldı ki geçtiğimiz yıl, 2023 model batuhan karadeniz, yusuf demir'e verilen 6 milyon bonservis hiç dile getirilmiyor. herhalde bu rakam daha iyi bir transfer için kullanılabilirdi ve bu hatırlatalım, bir bonservisti.
kendisinin bu yaz döneminde, ilk kez takıma transfer edilen oyuncular içinde sadece davinson sanchez, başarılı performans gösterenlerden olmuştur, fakat hem ligde hem avrupa'da üst seviyeleri hedefleyen bir takım için 7'de 1, pek iyi bir oran değildir. kendisi için "ligde dönen bir takım oyunlar varken transferleri nasıl konuşalım" şeklinde yapılan savunmaları da temelsiz buluyorum. zaha'nın, ziyech'in, tete'nin, sahada en ufak bir omuz yediklerinde dağılmalarının, bugüne dek 4 milyon euro verilen zaha'nın daha top kontrolü yapamamasının, hakem kararları veya ligde dönen oyunlar ile hiçbir alakası yok. olmasını isterdik, ama yok. bu iki konuyu farklı değerlendirmek mümkün.
kısacası, profesyonelleri, performansları üzerinden değerlendirmek oldukça yaygın, dünyadaki tüm kurumsal firmaların yaptığı bir durumdur ve kimseye zarar getirmez. ortalama veya kötü performans gösteren bir yöneticinin de, bir zaman diliminde kötü performans gösterdiğini söylemek, ne onun kariyerini, ne kişiliğini ne de tüm görev süresi boyunca var olan performansını değerlendirmektir.