614
belki sözlükte oluşan atmosfer gereği tribünlere oynayıp,güzel küfür edebilir,fikret orman ve onun stad arzuları üzerine
post-modern şakalar yapabilir, hatta şike davasında takındıkları tavırla alakalı anadolu'da kullanılan"gerdek sağdıçlığı"
müessesi benzetmesini kullanabilirdim. son üç-dört ay önceye kadar hiçbir zaman yoğun bir antipati beslemediğim bu
camianın ahalisi aynaya bakmak yerine, içlerinden çıkan ve dibine kadar saygı duyduğum şu hikayeyi okusa eminim
taraftarlıklarını askıya alır.(fanatik ergenler okumasın. beşiktaşlılıkla ilgili bir yazı, bana ve hikayeye sövmesinler sonra. )
beşiktaşlı mehdi - copy paste -
"istanbul otogari viyaduklerin cevreledigi bir orumcek agidir. aglarina
yalniz bahtsizlar takilir. parasi olmayanlarin kaderleri degismesede
yerlerinin degistigi bir baslangic, yada sondur burasi. hele oglen kalkan
yada oglen ulasan otobuslerin yolcusuysaniz bu hayata sarilma
direncinizin ilk test yeri yine bu otogardir. oglen ezani okunuyordu.nisandi ama
hala kaskollara sarilmis insanlar,cigerlerinden cikan havayi kaskolun
icine ufleyerek isinmaya calisiyorlardi. artvin'e gidecek otobus
yolculari sigaralarindan son bir firt cekip, otobusun basamaklarini
cikiyorlardi. muavin bagaj kapaklarini kapatti, peron gorevlisi icerideki
yolculari sayip, kafasini arka kapidan uzatip bagirdi.
-22 numara, 22 numara....
22 numara yoktu. tam o sirada bir ambulans yanasti yan perona.
ambulanstan gözaltina kadar sakalli bir adam indi.muavine el kol yapip otobusu
durdurdu.muavin
-bagaj var mi ?
adam
-yok,ama cenazem var
dedi.
muavin yikildi. cunku agzina kadar dolu bagaji indirip, tekrara
yerlestirmek demekti bu. peron zili çaldığı halde artvin otobusu hala
bagajlarini topluyordu. tabut orta kisma suruldu, ambulans sessizce
ayrildi yan perondan. yolcular cama dayanmis, efkarli gozlerle izliyordu
olan biteni. terden pembelesmis yuzuyle muavin adami buyur etti iceri,
otobus yola dustu. 22 numara yolcusunu merakla suzdu otobus. musade
isteyip yerine oturdu.yanindaki yolcu merakini kustu hemen,
-allah rahmet eylesin, yakinin miydi ?
adam dusundu uzun uzun,"mehdi" benim neyim oluyor diye. icini cekip,
-kardesim di
dedi.otobus kopru uzerinden geciyordu. adam icinden," mehdi, son kez
hisset bogazi" diye gecirdi. uzun yol basliyordu.adam kitabini acip
okumak istiyordu ama yanındaki yolcu kipir kipirdi.surekli icleniyor, vah
vah cekiyordu.
-kac yasindaydi
diye sordu yolcu. adam,
-tam olarak bilmiyorum, ama ben yaslarindaydi
-yahu kardesim diyorsun yasini bilmiyorsun
diyerek hayret dolu cikisti yolcu.
-kardesim dediysem, oyle degil
diye cevap verdi adam.
ya nasil
dedi yolcu.uzun bir sohbet basliyordu, otobus istanbul sinirlarindan
cikarken.
-mehdi'yi ilk kez hapishanede gardiyanlarla dovusurken gordum. alt
koguslarda, 1980 fraksiyonunun koguslarinda kaliyordu. orada kavaga
cikinca bizim kogusa postaladilar. 1980 fraksiyonu ile bizim kogusun
gorusleri ters oldugundan kimse yuzune bakmadi mehdi'nin. en dipte benim
ranzanin sag altina yatirdilar onu. birkac ay kimseyle konusmadi. yemek
yapti, topladi,cay dagitti. havalandirmada yalniz dolasirdi. kogus
egitimlerimize katilmazdi, annamam oyle seylerden der kenara cekiilirdi.
anladim ki fraksiyoncu filan degil. bir harita metod defterine gazetelerden
resimler kesip yapitirirdi geceleri. her kogus baskininda jandarma o
defteri bulur yirtardi. bizim zulayi bilmediginden her seferinde yeni
defter bulur, bir dahaki baskina kadar calismasina devam ederdi. bir
sonraki baskin tiyosu geldiginde haline aciyip, defterini bizim zulaya attim.
jandarma dosek altini acip defteri bulamayinca mehdi hayretler icinde
kaldi. ona aldigimi soylemedim, merak ediyordum cunku deftere neler
yapistirdigini. herhalde kari kiz resimleridir, hela icin malzeme
yapiyorudur diye dusunuyordum. oyle ya jandarma bulur bulmaz paramparca ediyordu
defteri. isiklar sonunce zuladan cikardim defteri. gozlerime
inanamamistim. kogusta kimsenin okumayip bir kenara attigi, ziyaretlerde don,
sigara sarilip getirilen, iase sandiklarinin uzerinde gelen ne kadar spor
sayfasi varsa ayiklanmis, iclerinden ne kadar beşiktaş ile ilgili haber
varsa kesilip bu deftere yapistirilmisti. resimlerin kimilerinin
uzerinde domates cekirdegi vardi, kimileri sonradan utu vurulup duzlestirimis
burusukluktaydi. ama herbirinin altinda tarihi dusulmus, onemli
yerlerinin alti cizilmisti. ilginc gelmisti bana mehdi. bir sabah yoklamasinda
yaninda durdum. pantolunuma soktugum defteri arkadan sikistirdim eline.
sasirdi. cocuk gibi sevindi. tesekkur etmek istedi, konusmadim onunla.
ajan damgasi yiyebilirdim kogusta. havalandirmada yolumu kesti."sagol"
dedi. sigara tuttum ona. comeldik."kimsin, necisin, neariyorsun
siyasilerin mapushanesinde"dedim."vallahi bende bilmiyorum, necioldugumu bende
bilmiyorum" dedi mehdi."peki anlat o zaman" dedim.kimseye demek yok
ama, soz mu" dedi."soz" dedim.eylul 80 yiliydi.malumstad bir tane. ulke
bir savas yasiyor ama bizimderdimiz kapaliyikaptirmama savasi. aksamdan
yigildik, sabahliyoruzkapalinin kapisinda.kimimizin koynunda sarap,
kiminde emanet, kimindeyarim somunekmek. baskin yemeyelim diye ucer ucer
erketeye cikiyoruz mackatarafina, dolambahceye, spor sergiye. ben gece uc
gibi mackadayim.motorcular geliyordu asagidan. son seferinde karsidan
grup indirmis,numayis yapacaklarmis dikkat et dediler. bickin
delikanliyiz ozamanlar,semtimizde numayise tahammulumuz yok elbet. bir o
sokagadaliyorum, bir busokaga derken bir baktim, o grup duvara tezahurat
yaziyor. allah dedim,cektim emaneti uzerlerine yurudum. on kisiydiler, dayak
yerim ama hic olmazsa bir ikisini iyilestiririm dedim ama beni gorunce
ocu gormus gibi kacamaya basladilar, bende arkalarindan. meger benim
hemen arkamda polis varmis, ben onlari kovaliyorum, kosuyorum, polis
hepimizin arkasindan kosuyor. girdik bir cikmaz sokaga, cocuklar durdular,
elleri havada, ben hala bana teslim oldular diye havalardayim, polis
arkadan isik tutunca uyandim, elimde emanet, kolum havada, megafondan "at
elindeki silahi" diye bagiriyor, ben kala kaldim. icimden sictik simdi
dedim ama yirtariz. cocuklar bilmem ne orgutunden, ben orada saf saf
bir adam, polis minibusunde gayrettepeye vardik. nezarete oturduk, gecmis
olsunlastik. cocuklar duvara yazi yazacakalarmis meger, ben onlari ne
zannettim, guldum kendi kendime, bir an once salsalarda maca yetissem
diyorum hala. nezarette cocuklardan ayrilip duvara yaslandim, sabah
oluyordu, sigara tuttu arkamdan biri. uzandim aldim, hirsizmis, basilmis
evde salak. durumu anlattim guldu bana. rakip takimi tutuyormus, iyi
beklememissin maci nasilsa koyacaz size dedi. agirima gitti zirtapoz
hirsizin lafi, koyum kafayi burnunun ustune, dagildi agzi burnu. apar topar
cikardilar disari. tehditler savurdu bana. hadi lan ikile, kodumun
hirsizi dedim arkasindan. sabah dokuz gibi sorguya aldilar teker, teker. sira
bana geldi. klasik sorgu odasi iste. icim rahat, ifadeyi verip
gidecegim maca. aaa, bir baktim bizim hirsizida aldilar odaya, oturdu karsimda.
burnu tamponlu, sargi icinde. noldu lan yetmedi dedim. koltugunun
altindaki silahi gorunce yikildim. sivilmis meger, nezaretten laf almaya
karismis, nasil yedim bu numarayi diye kendi kendime kizdim. diger
cocuklari salmislar mahkemeye kadar, ama bizim kirik burun davasindan " memura
karsi koyma ve darptan" kalakaldik. mac gitti, ama asil giden benim
hayatimdi. asker ertesi gun darbe yapti. memurun raporuna gore hala ben
orgut uyesi zanlisiydim. darbenin ilk gunlerinde kurulan mahkemelere
cikartildim. konusturmadilar bile. sonrasi o kogus senin, bu kogus benim.
her kogus derdimi anlattikca bana ajan muamelesi yaptilar. bende
kimseyle konusmamaya basladim. disarida hala bizim tribunden avukat cocuklar
ugrasiyormis ama yakalandigim grup cok sivriymis, cok vukuati varmis,
yirtamaz demisler. bende bir umuttur bekliyorum iki yildir, ama su
gardiyanlara gicik oluyorum, ne oldugumu bildiklerinden ne zaman mac kaybetse
beşiktaş abuk subuk hareket yapiyorlar, bende daliyorum, sonrasi
jandarma dayagi, biktim, agzimda dis kalmadi.otobus otobani bitirmis, yola
doner donmez, mola vermisti. yolcuya kalsa hikayenin devamini dinlemek
icinaltina isemeye raziydi. ikide bir vah, vah diyor, yorum yapmak
istiyordu. adam asagi indi, bir sigara yakti. hava sogumaya baslamisti. bagaj
sicakmidir,diye dusundu. oluler usumezdi oysa.caylarla birlikte ust
uste, hizli,hizli sigaralar icildi. ananons yapildi,otobus mola yerinden
ayrildi. merakli kulaklar dikildi, vcd'de oynayan filmi kimse seyretmez
olmustu. adam devam etti. mehdi'nin bir arkadasi olmustu artik. ben.
okumamisti, ama hayat onu yetistirmisti. bize katil dedim ona. anlamam o
islerden, sevmem o isleri dedi. olsun vakit baska turlu gecmez, gel
otur aksamlari sende tartis bizimle dedim. kogus sorumlumuza durumu
anlattim. ajan olabilir dedi. ben kefil oldum mehdi'ye. oturdu o aksam
bizimle. kismetsiz mehdi'nin ilk geceside sanssiz baslamisti aramizda. okuma
yapilacakti. zuladan kitaplar cikti. herkes haril haril okumaya
basladi. yan gozle mehdi'yi seyrediyordum, okumak ne kelime, kitaba bakmiyordu
bile, sonra harita metodunu soktu kitabinin arasina, yine kendi
dunyasina daldi. ama onu bekleyen bir supriz vardi ki, okunan kitabin bolumu
hakkinda tartisma yapilacakti geceyarisi. okuma bitti. bolum bolum
herkes kogus sorumlusunun sorudugu sorulara yanit veriyordu. sira mehdi'ye
geldi. ben gozlerimi kapadim, cikacak cumbusu ve mehdi'nin
sorumlulugunun bende oldugunu dusunerek basima gelecekleri dusunuyordum. kogus
sorumlusu sordu " mehdi,teoride yenilmek kisi benliginde ideolojiyi
zedelermi?" ben yer yarilsada icine girsem diye dusunurken mehdi girtlagini
temizledi, konusmaya basladi, kulaklarimi tikadim." bir harekete taraf
olmak, eger ona aşk ile baglanmamissan sana kaçacak çok firsat birakir.
insanin kendi dunyasi bencillik uzerine kuruludur.benlik, bencillikten
turemistir. teori diye tanimlanan hareket, insanin bencilligini
beslemezse kaybolur gider. iste insanoglu harekete saygini yitirmemek icin aski
dogurmustur, beyninde ask olmazsa benlik yada bencillik, teoriyi
zorunluluk haline getirir. teoride yenik dusmek, eger teorinin insana
salgiladigi ask yoksa yenilmektir. ben sevdalarima hic yenilmedim" sessizlik
oldu. kulaklarimi diktim sessizlige. felsefenin temel ilkeleri,bir
adamin sozleri karsisinda yenik dusmustu. isiklar sondu, herkes o gece
ogretilen teoriyle askini koydu teraziye. birkac gece gecti. kogus sorumlusu
mehdi'yi istedi yanina. ajan olup olmadigini disaridan sorgulamisti.
hicbir kayit yoktu.direk sorgu yapacakti. havalandirma sirasinda ben,
mehdi'yi karsisina oturttu, hikayesini onada anlatti mehdi."peki, sen
bunca felsefe kitabiyla bogusup vardigimiz yargilari, bir aska baglayip
nasil sonladin mehdi " dedi kogus sorumlusu. "siz hic besiktasli oldunuz
mu?" diye cevap verdi mehdi ve devam etti. " yasadigimiz bu hayati nasil
yasayacagimizi biz kitaplardan ogrenmedik veya su dogrudur diye kimse
bize destur vermedi. hayati egrisiyle dogrusuyla yasadik dibine kadar.
ve bizim yasayislarimizin bize gosterdigi dogrular oldu, yeri geldi
bizim yanlislarimizi dogru uygulamasi icin abi olduk. bir felsefemiz oldu
yalniz yasanmisliklardan. simdi siz baskalarinin hayat deneyimlerinden
turettigi felsefe ile degil kendinizinkini , bir ulkenin kaderini cizme
yarisina giriyorsunuz. peki kendinizi, yeteneklerinizi ve harekete olan
askinizi ne kadar biliyorsunuz. veya bu cografyada yasiyanlar sizin
icin ne ifade ediyor" diye konustu mehdi. ben yanilmistim. universiteler
okumustum, kitaplar yutmustum, makalelerim cikmisti dergilerde ama
mehdi'nin besiktaslilik uzerine yaptigi kucuk bir yorum bile felsefemizin ne
kadar kitaba ve teoriye bagli oldugunu bana gostermisti. ileriki
gunlerde mehdi o bize biraz sig ve argo jargonu ile besiktasliligi anlatti. o
zamana kadar sporu, hele hele futbolu kucuk burjuva eglencesi olarak,
toplumun afyonu sayan bizler, besiktaslilik cfelsefesi icinde fanatik
bir taraftar olup cikmistik. simdi anlayabiliyorduk mehdi'yi, bu kadar
bir futbol takimini sevip, maclardan, seyirden, gazetelerden, radyodan bu
kadar uzak kaldigi halde beşiktaş bu kadar sevebilmesini. cunku sahada
oynanan oyun degil, taraf olmanin hazzi yakiyordu ve bagliyordu
beynini. 82 yilinda durusmalarimiz hizlanmisti. karari cikan kendi memleketine
yakin cezaevine naklini istiyor, orada daha rahat edecegini
dusunuyordu. mehdi'ye yapisan orgut davasi cok dallanmis, hakkinda agir kararlar
cikar hale gelmisti. cok idam vardi ve mehdi hala sucsuzlugunu
kanitlayamiyordu. bu arada cok uzun yillardir sampiyon olamayan beşiktaş
sampiyonluga kosuyordu. aksam saat yedide herkes haberlere kulak kesmisken
mehdi bir an once spor haberlerinin gelmesini bekliyordu. yaza dogru karar
cikti, devlet duzenini degistirmek amacli suc orgutune uye olmaktan
idami istenmisti mehdi'nin. hakim daha once islenmis sucu olmadigindan
hafifletici sebeblerle cezasini muebbete cevirmisti. bu tam bir yikimdi.
mehdi'yi sakinlestirmek icin yanina gittim. zaten sakindi ama
huzunluydu. "simdi olacak sey mi bu muebbet. yani ben bir daha hic beşiktaş maci
seyredemeyecekmiyim simdi?" dedi mehdi ve devam etti. "birde benim
sevdigim vardi biliyormusun. o benim sevdigimin farkimda bile degildi ama
ben onu cok severdim, bir veda bile edemedim." mehdi sevdigi kizi uzun
uzun anlatti bana. yuzunu anlatti, ellerini anlatti, gulusunu anlatti,
evinin yonunu anlatti, bakislarini anlatti. beynimde zehirli bir
dusunce, o anlatirken, kizin resmini cizmisti gozumun onune. soyleyemedim ama
bende asik olmustum o kiza, mehdi'nin kizina. karara ciktiktan sonra
temyiz istedi ama nafile. artik buralarda kalmasinin anlami yoktu. nakil
istedi. hemde kimselerin tahmin edemedigi bir yere, eskisehir'e. ki en
kotu sartlardaki cezaeviydi o donemin. ama beşiktaş orada oynayacakti,
sampiyon olacagi maci. idare seve seve kabul etti, bir ilk yaz gunu
elinde bavul, ardinda bizleri birakip cekip gitti. giderken sanki
mahpusluga degil, istanbuldan es-es deplasmanina giden cocuklar gibi bir
tebessum vardi yuzunde. otobus geceyarisi samsun otogarina girdi. uykudan
agirlasmis gozlerde bir huzun vardi. butun otobus bu hikayeyi dinler
olmustu artik. yemekler yenildi otogarin lokantasinda, adam hurmet
goruyordu ve soforlerin masasindaydi artik. biran once otobuse donup mehdi'yi
dinlemek istiyorlardi.oysa mehdi bagajda kendi hikayesinden habersiz,
oylesine cansiz topraga dogru seyrine devam ediyordu. "sonra ne oldu,
gorusebildiniz mi?"diye sordu sofor.adam kaldigi yerden devam etti. bizim
kogus az bir ceza ile yirtti bu isten. ucer beser yil yatip cikacaktik.
bu sevince birde beşiktaş'in eskisehiri 3-0 hukmen yenip sampiyon
olusuda eklenince, o gece hem mehdi'yi anmak, hemde sampiyonlugu kutlamak
icin eglence tertip ettik. bir hafta sonra bende ayrildim oradan.bursa
hapisanesinde sevk oldum, iyi bir yerdi. ama eskisehir' den inanilmaz
haberler geliyordu. kiyim vardi, cok zor haber alabiliyorduk. mehdi gelen
sevklerle iyi haberlerini gonderiyordu, birde boncukculuga merak
sarmis, cakmak kilifiydi, anahtarlikti, siyah beyaz hediyeler gonderiyordu
bana. ara sira mektupta yaziyordu, ama yarisi yirtik, karalanmis ve
silinmis sekilde. silinmeyen yerlerinde o kizdan bahsediyordu yine.kucuk bir
isyan var diye duyduk eskisehir'de. icim icimden gitti mehdi dedim.
birsey olmamis ama surmusler doguda bir yere, heber gelmedi sonralari. ben
tahliye oldum. mehdi'yi aramaya koyuldum ama nafile. eskisehirdeki
isyani o baslatmis. o yuzden gittigi yeri soylemiyorlardi. avukatlar
tuttum, isi kovaladim ama devir bizim devrimiz degildi. caresiz istanbul'a
dondum. icim icimi yiyordu. mehdi'yi bulamiyordum. arkadaslarini buldum,
beşiktaş'ta. onlarda kovaliyorlardi isi ama nafile. birden karsima o
cikti. o kiz. mehdi'nin sevdigi kiz, mehdi'yi sordu. buyulenmistim.
konusamadim bir sure. bir muhallebicide oturduk, uzun uzun anlattim ona olup
bitenleri. ama icimin yaglari eriyordu ona baktikca. sik gorusmeye
basladik, bir sure sonra mehdi'den cok birbirimiz hakkinda konusmaya
baslamistik. adam bunlari anlatirken bir homurtu oldu otobuste, yapilir mi bu
diyordu bir kismi, diger yandan niye olmasin diyordu arka taraftakiler.
otobus karadenize paralel virajlari ala ala, saatler sabaha karsi
vakfikebire ulasmislardi.adam devam etti, onunla evlendim. beşiktaş'ta ev
tuttuk. mehdi'den haber yoktu. issizdim. zor geciniyorduk. ozal zamanina
cabuk uymustu kogus arkadaslarim. reklamci oldular, gazetelerde yazar
oldular, hepsi yolunu buldu. mehdi geliyordu aklima ve soyledikleri.
hani o benlik bencillige donmesi, aski,sevdasi. nerede kalmisti o yuce
teoriler. hepsini bir cirpida silmisti mahpus dostlarim. cocuguz da oldu
bu sikisiklikta, adini koymakta tereddut etmedik. " mehdi" onun
aliskanliklari bana gecmisti sanki. tribun tayfasi olmustum, bir is buldum
sonralari.kalem katipligi gibi birsey belediyede. yillar gecti, mehdi'den
haber yoktu. kimileri gordugune yemin ediyordu, yeni acikta. ama ben
gormedim. izini surmeyi biraktim.yillar gecti aradan. bu sene bir macta
yeni acikta bayragini siyahbeyaza ceviren partililerin arasinda gorur
gibi oldum sanki . saclari beyazlamis bir adam pesinden kostum,
yetisemedim.o muydu, degilmiydi, cok kuskulandim. tekrar klima dustu mehdi.
arastirmaya koyuldum ve buldum onu. dosyasini cabuk cabuk okudum. mardinde,
antepte, bingolde yatmis. hastalanmis. yaralanmis. onceden suc isledigi
maddeler avrupa birligi uyum yasalariyla ortadan kalkmasiyla suclarida
ortadan kalkmis, sonrada rahsan hanim affindan saliverilmis. demek
dogruymus, oymus. sonra muhtarliklari dolasip kaydini aradim. bulamadim. ta
ki gecen haftaya kadar. uyku cokmustu otobuse. artvin gozukuyordu ama
viraj, viraj, viraj. ulasilamayan bir kartal yuvasini andiriyordu
artvin. adam yorgunluktan kisilan sesi ile bitiriyordu hikayesini. gecen
hafta iki polis geldi evime. polis gelince bir korku aldi beni ,
mahpusluktan kalma aliskanlikla. bir kagit tutusturdular elime. istinye devlet
hastanesinden cagiriyorlardi beni. ne icin diye sordum, tesbit dediler.
ceketimi aldim ciktik. hastanenin bodrum katina indirdiler beni. morg
odasina bir surgu acilmis, beyaz bir carsafin basinda bekliyordu morg
bekcisi beni. carsafi kaldirdi, yatan mehdi'ydi. oylesine yaslanmis,
saclari beyaz, mutlu ve ihtiyar ceset yatiyordu sedyede. "basiniz sagolsun,
giris kaydina sizin isminizi yazmis yakini olarak, kardesinizmis, allah
sabirlar versin" morg kadar sogumustu damarlarimdaki kan. yillardir
aradigim adam karsimdaydi, sarildim ona caresiz . evraklari hazirladilar,
islemleri yaptirdim. ben ve bir tabut gecenin yarisi basbasa kalmistik.
dogum yeri gozume carpti mehdi'nin. artvin. ertesi gun onu artvin'e
goturup gommeye karar verdim. "peki kimi kimsesi kalmamis mi garibin
istanbul'da"dedi muavin. "yok, olmus hepsi, enistesi de devlet memuru
oldugundan basim belaya girmesin diye bulasmadi cenazeye" diye cevap verdi
adam. artvin otogarina girdi otobus. omuzlar uzerine alindi mehdi. yukari
mahallede bir camiye goturduler. otobus yolculari cemaat olmustu. imam
sordu, "nasil bilirdiniz?" hepbir agizdan "iyi bilirdik" sesi
yankilandi. yalcin bir kayalik gibi mezarlikta, kartal yuvasinda bulustu
toprakla mehdi. ama aşki hic olmedi."
post-modern şakalar yapabilir, hatta şike davasında takındıkları tavırla alakalı anadolu'da kullanılan"gerdek sağdıçlığı"
müessesi benzetmesini kullanabilirdim. son üç-dört ay önceye kadar hiçbir zaman yoğun bir antipati beslemediğim bu
camianın ahalisi aynaya bakmak yerine, içlerinden çıkan ve dibine kadar saygı duyduğum şu hikayeyi okusa eminim
taraftarlıklarını askıya alır.(fanatik ergenler okumasın. beşiktaşlılıkla ilgili bir yazı, bana ve hikayeye sövmesinler sonra. )
beşiktaşlı mehdi - copy paste -
"istanbul otogari viyaduklerin cevreledigi bir orumcek agidir. aglarina
yalniz bahtsizlar takilir. parasi olmayanlarin kaderleri degismesede
yerlerinin degistigi bir baslangic, yada sondur burasi. hele oglen kalkan
yada oglen ulasan otobuslerin yolcusuysaniz bu hayata sarilma
direncinizin ilk test yeri yine bu otogardir. oglen ezani okunuyordu.nisandi ama
hala kaskollara sarilmis insanlar,cigerlerinden cikan havayi kaskolun
icine ufleyerek isinmaya calisiyorlardi. artvin'e gidecek otobus
yolculari sigaralarindan son bir firt cekip, otobusun basamaklarini
cikiyorlardi. muavin bagaj kapaklarini kapatti, peron gorevlisi icerideki
yolculari sayip, kafasini arka kapidan uzatip bagirdi.
-22 numara, 22 numara....
22 numara yoktu. tam o sirada bir ambulans yanasti yan perona.
ambulanstan gözaltina kadar sakalli bir adam indi.muavine el kol yapip otobusu
durdurdu.muavin
-bagaj var mi ?
adam
-yok,ama cenazem var
dedi.
muavin yikildi. cunku agzina kadar dolu bagaji indirip, tekrara
yerlestirmek demekti bu. peron zili çaldığı halde artvin otobusu hala
bagajlarini topluyordu. tabut orta kisma suruldu, ambulans sessizce
ayrildi yan perondan. yolcular cama dayanmis, efkarli gozlerle izliyordu
olan biteni. terden pembelesmis yuzuyle muavin adami buyur etti iceri,
otobus yola dustu. 22 numara yolcusunu merakla suzdu otobus. musade
isteyip yerine oturdu.yanindaki yolcu merakini kustu hemen,
-allah rahmet eylesin, yakinin miydi ?
adam dusundu uzun uzun,"mehdi" benim neyim oluyor diye. icini cekip,
-kardesim di
dedi.otobus kopru uzerinden geciyordu. adam icinden," mehdi, son kez
hisset bogazi" diye gecirdi. uzun yol basliyordu.adam kitabini acip
okumak istiyordu ama yanındaki yolcu kipir kipirdi.surekli icleniyor, vah
vah cekiyordu.
-kac yasindaydi
diye sordu yolcu. adam,
-tam olarak bilmiyorum, ama ben yaslarindaydi
-yahu kardesim diyorsun yasini bilmiyorsun
diyerek hayret dolu cikisti yolcu.
-kardesim dediysem, oyle degil
diye cevap verdi adam.
ya nasil
dedi yolcu.uzun bir sohbet basliyordu, otobus istanbul sinirlarindan
cikarken.
-mehdi'yi ilk kez hapishanede gardiyanlarla dovusurken gordum. alt
koguslarda, 1980 fraksiyonunun koguslarinda kaliyordu. orada kavaga
cikinca bizim kogusa postaladilar. 1980 fraksiyonu ile bizim kogusun
gorusleri ters oldugundan kimse yuzune bakmadi mehdi'nin. en dipte benim
ranzanin sag altina yatirdilar onu. birkac ay kimseyle konusmadi. yemek
yapti, topladi,cay dagitti. havalandirmada yalniz dolasirdi. kogus
egitimlerimize katilmazdi, annamam oyle seylerden der kenara cekiilirdi.
anladim ki fraksiyoncu filan degil. bir harita metod defterine gazetelerden
resimler kesip yapitirirdi geceleri. her kogus baskininda jandarma o
defteri bulur yirtardi. bizim zulayi bilmediginden her seferinde yeni
defter bulur, bir dahaki baskina kadar calismasina devam ederdi. bir
sonraki baskin tiyosu geldiginde haline aciyip, defterini bizim zulaya attim.
jandarma dosek altini acip defteri bulamayinca mehdi hayretler icinde
kaldi. ona aldigimi soylemedim, merak ediyordum cunku deftere neler
yapistirdigini. herhalde kari kiz resimleridir, hela icin malzeme
yapiyorudur diye dusunuyordum. oyle ya jandarma bulur bulmaz paramparca ediyordu
defteri. isiklar sonunce zuladan cikardim defteri. gozlerime
inanamamistim. kogusta kimsenin okumayip bir kenara attigi, ziyaretlerde don,
sigara sarilip getirilen, iase sandiklarinin uzerinde gelen ne kadar spor
sayfasi varsa ayiklanmis, iclerinden ne kadar beşiktaş ile ilgili haber
varsa kesilip bu deftere yapistirilmisti. resimlerin kimilerinin
uzerinde domates cekirdegi vardi, kimileri sonradan utu vurulup duzlestirimis
burusukluktaydi. ama herbirinin altinda tarihi dusulmus, onemli
yerlerinin alti cizilmisti. ilginc gelmisti bana mehdi. bir sabah yoklamasinda
yaninda durdum. pantolunuma soktugum defteri arkadan sikistirdim eline.
sasirdi. cocuk gibi sevindi. tesekkur etmek istedi, konusmadim onunla.
ajan damgasi yiyebilirdim kogusta. havalandirmada yolumu kesti."sagol"
dedi. sigara tuttum ona. comeldik."kimsin, necisin, neariyorsun
siyasilerin mapushanesinde"dedim."vallahi bende bilmiyorum, necioldugumu bende
bilmiyorum" dedi mehdi."peki anlat o zaman" dedim.kimseye demek yok
ama, soz mu" dedi."soz" dedim.eylul 80 yiliydi.malumstad bir tane. ulke
bir savas yasiyor ama bizimderdimiz kapaliyikaptirmama savasi. aksamdan
yigildik, sabahliyoruzkapalinin kapisinda.kimimizin koynunda sarap,
kiminde emanet, kimindeyarim somunekmek. baskin yemeyelim diye ucer ucer
erketeye cikiyoruz mackatarafina, dolambahceye, spor sergiye. ben gece uc
gibi mackadayim.motorcular geliyordu asagidan. son seferinde karsidan
grup indirmis,numayis yapacaklarmis dikkat et dediler. bickin
delikanliyiz ozamanlar,semtimizde numayise tahammulumuz yok elbet. bir o
sokagadaliyorum, bir busokaga derken bir baktim, o grup duvara tezahurat
yaziyor. allah dedim,cektim emaneti uzerlerine yurudum. on kisiydiler, dayak
yerim ama hic olmazsa bir ikisini iyilestiririm dedim ama beni gorunce
ocu gormus gibi kacamaya basladilar, bende arkalarindan. meger benim
hemen arkamda polis varmis, ben onlari kovaliyorum, kosuyorum, polis
hepimizin arkasindan kosuyor. girdik bir cikmaz sokaga, cocuklar durdular,
elleri havada, ben hala bana teslim oldular diye havalardayim, polis
arkadan isik tutunca uyandim, elimde emanet, kolum havada, megafondan "at
elindeki silahi" diye bagiriyor, ben kala kaldim. icimden sictik simdi
dedim ama yirtariz. cocuklar bilmem ne orgutunden, ben orada saf saf
bir adam, polis minibusunde gayrettepeye vardik. nezarete oturduk, gecmis
olsunlastik. cocuklar duvara yazi yazacakalarmis meger, ben onlari ne
zannettim, guldum kendi kendime, bir an once salsalarda maca yetissem
diyorum hala. nezarette cocuklardan ayrilip duvara yaslandim, sabah
oluyordu, sigara tuttu arkamdan biri. uzandim aldim, hirsizmis, basilmis
evde salak. durumu anlattim guldu bana. rakip takimi tutuyormus, iyi
beklememissin maci nasilsa koyacaz size dedi. agirima gitti zirtapoz
hirsizin lafi, koyum kafayi burnunun ustune, dagildi agzi burnu. apar topar
cikardilar disari. tehditler savurdu bana. hadi lan ikile, kodumun
hirsizi dedim arkasindan. sabah dokuz gibi sorguya aldilar teker, teker. sira
bana geldi. klasik sorgu odasi iste. icim rahat, ifadeyi verip
gidecegim maca. aaa, bir baktim bizim hirsizida aldilar odaya, oturdu karsimda.
burnu tamponlu, sargi icinde. noldu lan yetmedi dedim. koltugunun
altindaki silahi gorunce yikildim. sivilmis meger, nezaretten laf almaya
karismis, nasil yedim bu numarayi diye kendi kendime kizdim. diger
cocuklari salmislar mahkemeye kadar, ama bizim kirik burun davasindan " memura
karsi koyma ve darptan" kalakaldik. mac gitti, ama asil giden benim
hayatimdi. asker ertesi gun darbe yapti. memurun raporuna gore hala ben
orgut uyesi zanlisiydim. darbenin ilk gunlerinde kurulan mahkemelere
cikartildim. konusturmadilar bile. sonrasi o kogus senin, bu kogus benim.
her kogus derdimi anlattikca bana ajan muamelesi yaptilar. bende
kimseyle konusmamaya basladim. disarida hala bizim tribunden avukat cocuklar
ugrasiyormis ama yakalandigim grup cok sivriymis, cok vukuati varmis,
yirtamaz demisler. bende bir umuttur bekliyorum iki yildir, ama su
gardiyanlara gicik oluyorum, ne oldugumu bildiklerinden ne zaman mac kaybetse
beşiktaş abuk subuk hareket yapiyorlar, bende daliyorum, sonrasi
jandarma dayagi, biktim, agzimda dis kalmadi.otobus otobani bitirmis, yola
doner donmez, mola vermisti. yolcuya kalsa hikayenin devamini dinlemek
icinaltina isemeye raziydi. ikide bir vah, vah diyor, yorum yapmak
istiyordu. adam asagi indi, bir sigara yakti. hava sogumaya baslamisti. bagaj
sicakmidir,diye dusundu. oluler usumezdi oysa.caylarla birlikte ust
uste, hizli,hizli sigaralar icildi. ananons yapildi,otobus mola yerinden
ayrildi. merakli kulaklar dikildi, vcd'de oynayan filmi kimse seyretmez
olmustu. adam devam etti. mehdi'nin bir arkadasi olmustu artik. ben.
okumamisti, ama hayat onu yetistirmisti. bize katil dedim ona. anlamam o
islerden, sevmem o isleri dedi. olsun vakit baska turlu gecmez, gel
otur aksamlari sende tartis bizimle dedim. kogus sorumlumuza durumu
anlattim. ajan olabilir dedi. ben kefil oldum mehdi'ye. oturdu o aksam
bizimle. kismetsiz mehdi'nin ilk geceside sanssiz baslamisti aramizda. okuma
yapilacakti. zuladan kitaplar cikti. herkes haril haril okumaya
basladi. yan gozle mehdi'yi seyrediyordum, okumak ne kelime, kitaba bakmiyordu
bile, sonra harita metodunu soktu kitabinin arasina, yine kendi
dunyasina daldi. ama onu bekleyen bir supriz vardi ki, okunan kitabin bolumu
hakkinda tartisma yapilacakti geceyarisi. okuma bitti. bolum bolum
herkes kogus sorumlusunun sorudugu sorulara yanit veriyordu. sira mehdi'ye
geldi. ben gozlerimi kapadim, cikacak cumbusu ve mehdi'nin
sorumlulugunun bende oldugunu dusunerek basima gelecekleri dusunuyordum. kogus
sorumlusu sordu " mehdi,teoride yenilmek kisi benliginde ideolojiyi
zedelermi?" ben yer yarilsada icine girsem diye dusunurken mehdi girtlagini
temizledi, konusmaya basladi, kulaklarimi tikadim." bir harekete taraf
olmak, eger ona aşk ile baglanmamissan sana kaçacak çok firsat birakir.
insanin kendi dunyasi bencillik uzerine kuruludur.benlik, bencillikten
turemistir. teori diye tanimlanan hareket, insanin bencilligini
beslemezse kaybolur gider. iste insanoglu harekete saygini yitirmemek icin aski
dogurmustur, beyninde ask olmazsa benlik yada bencillik, teoriyi
zorunluluk haline getirir. teoride yenik dusmek, eger teorinin insana
salgiladigi ask yoksa yenilmektir. ben sevdalarima hic yenilmedim" sessizlik
oldu. kulaklarimi diktim sessizlige. felsefenin temel ilkeleri,bir
adamin sozleri karsisinda yenik dusmustu. isiklar sondu, herkes o gece
ogretilen teoriyle askini koydu teraziye. birkac gece gecti. kogus sorumlusu
mehdi'yi istedi yanina. ajan olup olmadigini disaridan sorgulamisti.
hicbir kayit yoktu.direk sorgu yapacakti. havalandirma sirasinda ben,
mehdi'yi karsisina oturttu, hikayesini onada anlatti mehdi."peki, sen
bunca felsefe kitabiyla bogusup vardigimiz yargilari, bir aska baglayip
nasil sonladin mehdi " dedi kogus sorumlusu. "siz hic besiktasli oldunuz
mu?" diye cevap verdi mehdi ve devam etti. " yasadigimiz bu hayati nasil
yasayacagimizi biz kitaplardan ogrenmedik veya su dogrudur diye kimse
bize destur vermedi. hayati egrisiyle dogrusuyla yasadik dibine kadar.
ve bizim yasayislarimizin bize gosterdigi dogrular oldu, yeri geldi
bizim yanlislarimizi dogru uygulamasi icin abi olduk. bir felsefemiz oldu
yalniz yasanmisliklardan. simdi siz baskalarinin hayat deneyimlerinden
turettigi felsefe ile degil kendinizinkini , bir ulkenin kaderini cizme
yarisina giriyorsunuz. peki kendinizi, yeteneklerinizi ve harekete olan
askinizi ne kadar biliyorsunuz. veya bu cografyada yasiyanlar sizin
icin ne ifade ediyor" diye konustu mehdi. ben yanilmistim. universiteler
okumustum, kitaplar yutmustum, makalelerim cikmisti dergilerde ama
mehdi'nin besiktaslilik uzerine yaptigi kucuk bir yorum bile felsefemizin ne
kadar kitaba ve teoriye bagli oldugunu bana gostermisti. ileriki
gunlerde mehdi o bize biraz sig ve argo jargonu ile besiktasliligi anlatti. o
zamana kadar sporu, hele hele futbolu kucuk burjuva eglencesi olarak,
toplumun afyonu sayan bizler, besiktaslilik cfelsefesi icinde fanatik
bir taraftar olup cikmistik. simdi anlayabiliyorduk mehdi'yi, bu kadar
bir futbol takimini sevip, maclardan, seyirden, gazetelerden, radyodan bu
kadar uzak kaldigi halde beşiktaş bu kadar sevebilmesini. cunku sahada
oynanan oyun degil, taraf olmanin hazzi yakiyordu ve bagliyordu
beynini. 82 yilinda durusmalarimiz hizlanmisti. karari cikan kendi memleketine
yakin cezaevine naklini istiyor, orada daha rahat edecegini
dusunuyordu. mehdi'ye yapisan orgut davasi cok dallanmis, hakkinda agir kararlar
cikar hale gelmisti. cok idam vardi ve mehdi hala sucsuzlugunu
kanitlayamiyordu. bu arada cok uzun yillardir sampiyon olamayan beşiktaş
sampiyonluga kosuyordu. aksam saat yedide herkes haberlere kulak kesmisken
mehdi bir an once spor haberlerinin gelmesini bekliyordu. yaza dogru karar
cikti, devlet duzenini degistirmek amacli suc orgutune uye olmaktan
idami istenmisti mehdi'nin. hakim daha once islenmis sucu olmadigindan
hafifletici sebeblerle cezasini muebbete cevirmisti. bu tam bir yikimdi.
mehdi'yi sakinlestirmek icin yanina gittim. zaten sakindi ama
huzunluydu. "simdi olacak sey mi bu muebbet. yani ben bir daha hic beşiktaş maci
seyredemeyecekmiyim simdi?" dedi mehdi ve devam etti. "birde benim
sevdigim vardi biliyormusun. o benim sevdigimin farkimda bile degildi ama
ben onu cok severdim, bir veda bile edemedim." mehdi sevdigi kizi uzun
uzun anlatti bana. yuzunu anlatti, ellerini anlatti, gulusunu anlatti,
evinin yonunu anlatti, bakislarini anlatti. beynimde zehirli bir
dusunce, o anlatirken, kizin resmini cizmisti gozumun onune. soyleyemedim ama
bende asik olmustum o kiza, mehdi'nin kizina. karara ciktiktan sonra
temyiz istedi ama nafile. artik buralarda kalmasinin anlami yoktu. nakil
istedi. hemde kimselerin tahmin edemedigi bir yere, eskisehir'e. ki en
kotu sartlardaki cezaeviydi o donemin. ama beşiktaş orada oynayacakti,
sampiyon olacagi maci. idare seve seve kabul etti, bir ilk yaz gunu
elinde bavul, ardinda bizleri birakip cekip gitti. giderken sanki
mahpusluga degil, istanbuldan es-es deplasmanina giden cocuklar gibi bir
tebessum vardi yuzunde. otobus geceyarisi samsun otogarina girdi. uykudan
agirlasmis gozlerde bir huzun vardi. butun otobus bu hikayeyi dinler
olmustu artik. yemekler yenildi otogarin lokantasinda, adam hurmet
goruyordu ve soforlerin masasindaydi artik. biran once otobuse donup mehdi'yi
dinlemek istiyorlardi.oysa mehdi bagajda kendi hikayesinden habersiz,
oylesine cansiz topraga dogru seyrine devam ediyordu. "sonra ne oldu,
gorusebildiniz mi?"diye sordu sofor.adam kaldigi yerden devam etti. bizim
kogus az bir ceza ile yirtti bu isten. ucer beser yil yatip cikacaktik.
bu sevince birde beşiktaş'in eskisehiri 3-0 hukmen yenip sampiyon
olusuda eklenince, o gece hem mehdi'yi anmak, hemde sampiyonlugu kutlamak
icin eglence tertip ettik. bir hafta sonra bende ayrildim oradan.bursa
hapisanesinde sevk oldum, iyi bir yerdi. ama eskisehir' den inanilmaz
haberler geliyordu. kiyim vardi, cok zor haber alabiliyorduk. mehdi gelen
sevklerle iyi haberlerini gonderiyordu, birde boncukculuga merak
sarmis, cakmak kilifiydi, anahtarlikti, siyah beyaz hediyeler gonderiyordu
bana. ara sira mektupta yaziyordu, ama yarisi yirtik, karalanmis ve
silinmis sekilde. silinmeyen yerlerinde o kizdan bahsediyordu yine.kucuk bir
isyan var diye duyduk eskisehir'de. icim icimden gitti mehdi dedim.
birsey olmamis ama surmusler doguda bir yere, heber gelmedi sonralari. ben
tahliye oldum. mehdi'yi aramaya koyuldum ama nafile. eskisehirdeki
isyani o baslatmis. o yuzden gittigi yeri soylemiyorlardi. avukatlar
tuttum, isi kovaladim ama devir bizim devrimiz degildi. caresiz istanbul'a
dondum. icim icimi yiyordu. mehdi'yi bulamiyordum. arkadaslarini buldum,
beşiktaş'ta. onlarda kovaliyorlardi isi ama nafile. birden karsima o
cikti. o kiz. mehdi'nin sevdigi kiz, mehdi'yi sordu. buyulenmistim.
konusamadim bir sure. bir muhallebicide oturduk, uzun uzun anlattim ona olup
bitenleri. ama icimin yaglari eriyordu ona baktikca. sik gorusmeye
basladik, bir sure sonra mehdi'den cok birbirimiz hakkinda konusmaya
baslamistik. adam bunlari anlatirken bir homurtu oldu otobuste, yapilir mi bu
diyordu bir kismi, diger yandan niye olmasin diyordu arka taraftakiler.
otobus karadenize paralel virajlari ala ala, saatler sabaha karsi
vakfikebire ulasmislardi.adam devam etti, onunla evlendim. beşiktaş'ta ev
tuttuk. mehdi'den haber yoktu. issizdim. zor geciniyorduk. ozal zamanina
cabuk uymustu kogus arkadaslarim. reklamci oldular, gazetelerde yazar
oldular, hepsi yolunu buldu. mehdi geliyordu aklima ve soyledikleri.
hani o benlik bencillige donmesi, aski,sevdasi. nerede kalmisti o yuce
teoriler. hepsini bir cirpida silmisti mahpus dostlarim. cocuguz da oldu
bu sikisiklikta, adini koymakta tereddut etmedik. " mehdi" onun
aliskanliklari bana gecmisti sanki. tribun tayfasi olmustum, bir is buldum
sonralari.kalem katipligi gibi birsey belediyede. yillar gecti, mehdi'den
haber yoktu. kimileri gordugune yemin ediyordu, yeni acikta. ama ben
gormedim. izini surmeyi biraktim.yillar gecti aradan. bu sene bir macta
yeni acikta bayragini siyahbeyaza ceviren partililerin arasinda gorur
gibi oldum sanki . saclari beyazlamis bir adam pesinden kostum,
yetisemedim.o muydu, degilmiydi, cok kuskulandim. tekrar klima dustu mehdi.
arastirmaya koyuldum ve buldum onu. dosyasini cabuk cabuk okudum. mardinde,
antepte, bingolde yatmis. hastalanmis. yaralanmis. onceden suc isledigi
maddeler avrupa birligi uyum yasalariyla ortadan kalkmasiyla suclarida
ortadan kalkmis, sonrada rahsan hanim affindan saliverilmis. demek
dogruymus, oymus. sonra muhtarliklari dolasip kaydini aradim. bulamadim. ta
ki gecen haftaya kadar. uyku cokmustu otobuse. artvin gozukuyordu ama
viraj, viraj, viraj. ulasilamayan bir kartal yuvasini andiriyordu
artvin. adam yorgunluktan kisilan sesi ile bitiriyordu hikayesini. gecen
hafta iki polis geldi evime. polis gelince bir korku aldi beni ,
mahpusluktan kalma aliskanlikla. bir kagit tutusturdular elime. istinye devlet
hastanesinden cagiriyorlardi beni. ne icin diye sordum, tesbit dediler.
ceketimi aldim ciktik. hastanenin bodrum katina indirdiler beni. morg
odasina bir surgu acilmis, beyaz bir carsafin basinda bekliyordu morg
bekcisi beni. carsafi kaldirdi, yatan mehdi'ydi. oylesine yaslanmis,
saclari beyaz, mutlu ve ihtiyar ceset yatiyordu sedyede. "basiniz sagolsun,
giris kaydina sizin isminizi yazmis yakini olarak, kardesinizmis, allah
sabirlar versin" morg kadar sogumustu damarlarimdaki kan. yillardir
aradigim adam karsimdaydi, sarildim ona caresiz . evraklari hazirladilar,
islemleri yaptirdim. ben ve bir tabut gecenin yarisi basbasa kalmistik.
dogum yeri gozume carpti mehdi'nin. artvin. ertesi gun onu artvin'e
goturup gommeye karar verdim. "peki kimi kimsesi kalmamis mi garibin
istanbul'da"dedi muavin. "yok, olmus hepsi, enistesi de devlet memuru
oldugundan basim belaya girmesin diye bulasmadi cenazeye" diye cevap verdi
adam. artvin otogarina girdi otobus. omuzlar uzerine alindi mehdi. yukari
mahallede bir camiye goturduler. otobus yolculari cemaat olmustu. imam
sordu, "nasil bilirdiniz?" hepbir agizdan "iyi bilirdik" sesi
yankilandi. yalcin bir kayalik gibi mezarlikta, kartal yuvasinda bulustu
toprakla mehdi. ama aşki hic olmedi."