2329
galatasaray ilk aşk, tek sevdadır.
önce henüz renkleri ayırt edemediğiniz günlerde, sarı diyene kırmızı demeyi öğrenirsiniz. gökyüzü’nü sorsalar mavi diyemezsiniz belki ama güneşin sarısını, vişnenin kırmızısını bilirsiniz. başlarda, henüz sizin fazla bağlanmadığınızı düşünen bir takım dalkavuklar (diğer takım taraftarları) sizi yolunuzdan döndürmek isteyecektir. lakin karşınıza geçip galatasaray’ı bırak dediklerinde öyle bir korku belirir ki gözlerinizde, onlar kendiliğinden vazgeçer artık bunu teklif etmekten. düşünemiyorsunuzdur sarı-kırmızı olmayan bir hayatı.
yavaş yavaş bu aşkı daha derin yaşamaya başlarsınız sonra. galatasaray ile buluşacağınız günlerde, heyecandan yerinizde duramaz olursunuz. başka hiçbir şeye odaklanamaz, sadece galatasaray’ı düşünürsünüz. buluşma saati gelip çattığında ise, eliniz ayağınız buz keser artık heyecandan. kimi zaman çok güzel geçer bu buluşma, kimi zamansa kötü. güzel geçtiyse sizden mutlusu yoktur. huzurla yatağınıza girer bir dahaki buluşmaya kadar mutlulukla yaşarsınız. kötü geçtiyse de uyku haramdır o gece. bütün gece buluşmadan kareler gözünüz önünden gitmez. önünüzdeki birkaç gün ise hiçbir şeye pek hevesiniz olmaz. bazen yemek yemeye bile. aşktır işte bu. ilk aşktır.
zaman ilerler. artık büyümüşsünüzdür. birilerinin aşk dediğini deneyimlersiniz siz de. ama bir gün o da gelip geçer ve size her sevdadan geriye kalanın sadece galatasaray olduğunu anlarsınız. şöyle bir geriye dönüp baktığınızda hayatınızın en mutlu anını dahi size galatasaray’ın yaşattığını fark edersiniz. o’nunla yatıp, o’nunla kalkıyorsunuzdur. uyandığınızda ilk aklınızda olan odur. uyumadan da son aklınızdakidir. galatasaray’ınıza toz kondurmaz, belki kimi zaman bu sebeple en yakın arkadaşlarınızla bozuşursunuz. heyecanı da, hayal kırıklığını da, umudu da, üzüntüyü de, mutluluğu da galatasaray’la yaşarsınız. çünkü tek sevdadır galatasaray. ve şereftir onu sevmek…
önce henüz renkleri ayırt edemediğiniz günlerde, sarı diyene kırmızı demeyi öğrenirsiniz. gökyüzü’nü sorsalar mavi diyemezsiniz belki ama güneşin sarısını, vişnenin kırmızısını bilirsiniz. başlarda, henüz sizin fazla bağlanmadığınızı düşünen bir takım dalkavuklar (diğer takım taraftarları) sizi yolunuzdan döndürmek isteyecektir. lakin karşınıza geçip galatasaray’ı bırak dediklerinde öyle bir korku belirir ki gözlerinizde, onlar kendiliğinden vazgeçer artık bunu teklif etmekten. düşünemiyorsunuzdur sarı-kırmızı olmayan bir hayatı.
yavaş yavaş bu aşkı daha derin yaşamaya başlarsınız sonra. galatasaray ile buluşacağınız günlerde, heyecandan yerinizde duramaz olursunuz. başka hiçbir şeye odaklanamaz, sadece galatasaray’ı düşünürsünüz. buluşma saati gelip çattığında ise, eliniz ayağınız buz keser artık heyecandan. kimi zaman çok güzel geçer bu buluşma, kimi zamansa kötü. güzel geçtiyse sizden mutlusu yoktur. huzurla yatağınıza girer bir dahaki buluşmaya kadar mutlulukla yaşarsınız. kötü geçtiyse de uyku haramdır o gece. bütün gece buluşmadan kareler gözünüz önünden gitmez. önünüzdeki birkaç gün ise hiçbir şeye pek hevesiniz olmaz. bazen yemek yemeye bile. aşktır işte bu. ilk aşktır.
zaman ilerler. artık büyümüşsünüzdür. birilerinin aşk dediğini deneyimlersiniz siz de. ama bir gün o da gelip geçer ve size her sevdadan geriye kalanın sadece galatasaray olduğunu anlarsınız. şöyle bir geriye dönüp baktığınızda hayatınızın en mutlu anını dahi size galatasaray’ın yaşattığını fark edersiniz. o’nunla yatıp, o’nunla kalkıyorsunuzdur. uyandığınızda ilk aklınızda olan odur. uyumadan da son aklınızdakidir. galatasaray’ınıza toz kondurmaz, belki kimi zaman bu sebeple en yakın arkadaşlarınızla bozuşursunuz. heyecanı da, hayal kırıklığını da, umudu da, üzüntüyü de, mutluluğu da galatasaray’la yaşarsınız. çünkü tek sevdadır galatasaray. ve şereftir onu sevmek…

