599
kendilerini eskiden beri sevmesem de henüz nefretimi kazanmamış takımdı. lakin bu sene itibariyle en az fenerbahçe kadar nefret ediyorum kendilerinden. peki, nasıl kazandılar bu nefreti? açıklayayım:
öncelikle 2010 - 2011 sezonu futbolda şike soruşturması konusunda yaptıkları ve söyledikleriyle nefretlik bir görüntü çizdiler. soruşturma ilk çıktığında fenerbahçe'nin soruşturmada başkahraman olmasını fırsat bilip sanki kendileri soruşturmaya dahil değilmiş gibi; temizlermiş gibi davranmaya çalıştılar. baktılar olmuyor en iyisi kupayı teslim edelim elalem bizi onurlu sansın diyerekten kupalarını iade ettiler. ama birkaç ay sonra; şike soruşturması kapsamında içeri alınan teknik direktörleri * tahliye olduğunda, var olan çalıştırıcılarını kapı dışarı edip şike yaptığı şüphesi olan bu teknik direktörü başlarına geçirmeyi ihmal etmediler. tabi güya bu onursuzluk değildi; çünkü tahliye ve beraat’ın farklı şeyler olduğunu bilmezlikten gelen bu takım ve taraftarlarına göre tayfur havutçu suçsuzdu, zira tahliye edilmişti kendisi. bununla da kalmadılar. galatasaray’ın tertemiz olmasına hazmedemeyen bu güruh, diğer hazımsızlarla * başta sosyal medya olmak üzere her alanda birlik olup galatasaray’a düşmanlık ettiler. ve körle yatan şaşı kalkar misali, o birlik oldukları topluluk ile ayni fütursuzlukları sergilemeye başladılar. bunu da en belirgin olarak 16 nisan 2012 beşiktaş galatasaray maçında gösterdiler. mac boyu fatih terim'den emmanuel eboue'ye varana kadar pek çok kişiye küfürler ettiler, sonra da futbolcularımıza saldırmaya kalktılar. kendilerine en güzel dersi yalnızca 6 gün sonra, 22 nisan 2012 galatasaray fenerbahçe maçında, galatasaray'lı taraftarlar gösterdi aslında, sahalarında yenildikleri halde hiçbir taşkınlık göstermeyerek. ne var ki o dersi anlamazlıktan gelecek kadar yüzsüzdüler. bu yüzsüzlüklerini de su sıralarda stad* meselesinde acık ve net şekilde göstermektedirler. zamanında stadı yapılırken sahalarında istemedikleri, küfür ettikleri, futbolcularına saldırdıkları galatasaray’ın sahasını, kendi stadları yapılırken kullanmak isteme cüretinde bulundular. hayır cevabı alınca stadın galatasaray’a değil, devlete ait olduğunu, istedikleri gibi oynayabileceklerini iddia ederek spor bakanı suat kılıç’a başvurdular. bakan huzurunda bir hayır daha duydular. ama öyle arlanmazlar ki bunlar, galatasaray'lı yöneticilerin "konu bizim acımızdan kapanmıştır" söylemini kulak arkası ederek 'bir tur daha görüşeceklerini' söylediler.
simdi kendileri maddi olarak küçülmeye gidiyor. *. belki zamanla mali yönden kendilerini toparlar, tekrar 3. büyük olarak lanse edilecek duruma gelebilirler. lakin yukarıda bahsettiğim sebeplerden dolayı manevi olarak da oldukça küçülmüş olan bu takım asla bu açıdan büyük olamayacak.
son olarak: üç büyük yok, tek büyük var o da galatasaray!
öncelikle 2010 - 2011 sezonu futbolda şike soruşturması konusunda yaptıkları ve söyledikleriyle nefretlik bir görüntü çizdiler. soruşturma ilk çıktığında fenerbahçe'nin soruşturmada başkahraman olmasını fırsat bilip sanki kendileri soruşturmaya dahil değilmiş gibi; temizlermiş gibi davranmaya çalıştılar. baktılar olmuyor en iyisi kupayı teslim edelim elalem bizi onurlu sansın diyerekten kupalarını iade ettiler. ama birkaç ay sonra; şike soruşturması kapsamında içeri alınan teknik direktörleri * tahliye olduğunda, var olan çalıştırıcılarını kapı dışarı edip şike yaptığı şüphesi olan bu teknik direktörü başlarına geçirmeyi ihmal etmediler. tabi güya bu onursuzluk değildi; çünkü tahliye ve beraat’ın farklı şeyler olduğunu bilmezlikten gelen bu takım ve taraftarlarına göre tayfur havutçu suçsuzdu, zira tahliye edilmişti kendisi. bununla da kalmadılar. galatasaray’ın tertemiz olmasına hazmedemeyen bu güruh, diğer hazımsızlarla * başta sosyal medya olmak üzere her alanda birlik olup galatasaray’a düşmanlık ettiler. ve körle yatan şaşı kalkar misali, o birlik oldukları topluluk ile ayni fütursuzlukları sergilemeye başladılar. bunu da en belirgin olarak 16 nisan 2012 beşiktaş galatasaray maçında gösterdiler. mac boyu fatih terim'den emmanuel eboue'ye varana kadar pek çok kişiye küfürler ettiler, sonra da futbolcularımıza saldırmaya kalktılar. kendilerine en güzel dersi yalnızca 6 gün sonra, 22 nisan 2012 galatasaray fenerbahçe maçında, galatasaray'lı taraftarlar gösterdi aslında, sahalarında yenildikleri halde hiçbir taşkınlık göstermeyerek. ne var ki o dersi anlamazlıktan gelecek kadar yüzsüzdüler. bu yüzsüzlüklerini de su sıralarda stad* meselesinde acık ve net şekilde göstermektedirler. zamanında stadı yapılırken sahalarında istemedikleri, küfür ettikleri, futbolcularına saldırdıkları galatasaray’ın sahasını, kendi stadları yapılırken kullanmak isteme cüretinde bulundular. hayır cevabı alınca stadın galatasaray’a değil, devlete ait olduğunu, istedikleri gibi oynayabileceklerini iddia ederek spor bakanı suat kılıç’a başvurdular. bakan huzurunda bir hayır daha duydular. ama öyle arlanmazlar ki bunlar, galatasaray'lı yöneticilerin "konu bizim acımızdan kapanmıştır" söylemini kulak arkası ederek 'bir tur daha görüşeceklerini' söylediler.
simdi kendileri maddi olarak küçülmeye gidiyor. *. belki zamanla mali yönden kendilerini toparlar, tekrar 3. büyük olarak lanse edilecek duruma gelebilirler. lakin yukarıda bahsettiğim sebeplerden dolayı manevi olarak da oldukça küçülmüş olan bu takım asla bu açıdan büyük olamayacak.
son olarak: üç büyük yok, tek büyük var o da galatasaray!