130
büyük ego, büyük yetenek, büyük sporcu. kendisinin sporcu karakteri hakkında inanılmaz hikayeler vardır, neden bir efsane olduğunu kanıtlayan, derlediklerimi paylaşmak isterim, çok uzarsa özür dilerim peşinen.
mesela, antrenmanlardaki hırsını belgeleyen bir anı bu, scott burrell'in ağzınndan şimdi yazacaklarım.
''sezon öncesi kamplarında yazılı olmayan bir kural vardır. herkes 3 aylık tatilden döndüğü için, ilk iki gün çok iyi çalışır, 3. gün ise aktif dinlenme yaşanır. ya da ben öyle sanıyordum. tek potada 3'e 3 oynuyoruz. ben mj'ı tutuyorum. bir pozisyonda topu aldı, sağa feyk verip soldan bir şut attı. hemen sonraki hücumda basit bir dribbling numarası ile yanımdan geçip turnike attı. 3. pozisyonda ise şuta kalkacak gibi yaptı, ben hamlemi, yapınca da sağdan süzüldü gitti. aslında ben tam kapasite savunsam bile, kendisini durdurabileceğimi sanmıyordum, ama dediğim gibi biraz ağırdan alıyordum. yanımdan geçtikten sonra arkamı dönüp ne yapacağına bakmak istedim. döndüğüm anda ise suratımda bir top patladı. mj ''eğer eğlenmek istiyorsan disneyland'e git, biz burada çalışıyoruz'' diye bağırdı ve fırlattığı topu alıp tekrar oyuna döndü.''
mj kumar sorunuyla boğuşmuştu bir süre hatırlarsanız, bu sorunun kaynağı da gerizekalı psikiyatristiymiş, adamın kaybetmeye tahammülü yok diye ona kaybetmenin şansa bağlı olduğu bir oyuna başlamasını istemiş ve kumarı tavsiye etmiş.
bir de yukarıda bahsettiğimiz rekabetçilik hastalığına bir örnek verelim, masa tenisiyle ilgili bir anı bu da.
mj, 97'de kadroya katılan charles oakley ile bir masa tenisi maçı yapar ve bu maçı kaybeder. bu mağlubiyetten sonraki 1 ay boyunca ara ara oakley'in ''abi gel bir maç çevireyim de şöööyle bir geçireyim sana masa tenisinde'' tarzı tekliflerini de ısrarla reddeder. mj'in nasıl bir rekabet delisi olduğunu bilen oakley ise, süperstarın neden rövanşı kabul etmediğine şaşırır amma velakin gerçek ortaya bir ay sonra çıkacaktır. rövanş tekliflerini reddeden jordan, bu süre zarfında masa tenisi dersi alır ve 1 ay sonra oakley'i masa tenisi oynamak için evine davet eder. hazır davet etmişken de bir güzel parçalar oakley'i afedersiniz, masaya gömer.
mesela, antrenmanlardaki hırsını belgeleyen bir anı bu, scott burrell'in ağzınndan şimdi yazacaklarım.
''sezon öncesi kamplarında yazılı olmayan bir kural vardır. herkes 3 aylık tatilden döndüğü için, ilk iki gün çok iyi çalışır, 3. gün ise aktif dinlenme yaşanır. ya da ben öyle sanıyordum. tek potada 3'e 3 oynuyoruz. ben mj'ı tutuyorum. bir pozisyonda topu aldı, sağa feyk verip soldan bir şut attı. hemen sonraki hücumda basit bir dribbling numarası ile yanımdan geçip turnike attı. 3. pozisyonda ise şuta kalkacak gibi yaptı, ben hamlemi, yapınca da sağdan süzüldü gitti. aslında ben tam kapasite savunsam bile, kendisini durdurabileceğimi sanmıyordum, ama dediğim gibi biraz ağırdan alıyordum. yanımdan geçtikten sonra arkamı dönüp ne yapacağına bakmak istedim. döndüğüm anda ise suratımda bir top patladı. mj ''eğer eğlenmek istiyorsan disneyland'e git, biz burada çalışıyoruz'' diye bağırdı ve fırlattığı topu alıp tekrar oyuna döndü.''
mj kumar sorunuyla boğuşmuştu bir süre hatırlarsanız, bu sorunun kaynağı da gerizekalı psikiyatristiymiş, adamın kaybetmeye tahammülü yok diye ona kaybetmenin şansa bağlı olduğu bir oyuna başlamasını istemiş ve kumarı tavsiye etmiş.
bir de yukarıda bahsettiğimiz rekabetçilik hastalığına bir örnek verelim, masa tenisiyle ilgili bir anı bu da.
mj, 97'de kadroya katılan charles oakley ile bir masa tenisi maçı yapar ve bu maçı kaybeder. bu mağlubiyetten sonraki 1 ay boyunca ara ara oakley'in ''abi gel bir maç çevireyim de şöööyle bir geçireyim sana masa tenisinde'' tarzı tekliflerini de ısrarla reddeder. mj'in nasıl bir rekabet delisi olduğunu bilen oakley ise, süperstarın neden rövanşı kabul etmediğine şaşırır amma velakin gerçek ortaya bir ay sonra çıkacaktır. rövanş tekliflerini reddeden jordan, bu süre zarfında masa tenisi dersi alır ve 1 ay sonra oakley'i masa tenisi oynamak için evine davet eder. hazır davet etmişken de bir güzel parçalar oakley'i afedersiniz, masaya gömer.