1183
hucumda akıcı oynarken, topun paylaşıldığı ve önemli ölçüde eşit bölüşüldüğü sistemde galatasaray erken hucum etmeyi sevmiyor. en iyi ve en müsait pozisyonu yakalayana kadar sabırla pas trafiğini devam ettiriyorlar.
savunma da ise önemli olan gereklilik rakibe hızlı hucum sayısı vermemek. bunun için uzun oyuncuların hızlı olmasının * avantajını da kullanıyoruz. çok gerek olmadıkça tam saha baskı denemiyoruz. savunmada birinci öncelik olarak birebirde rakip oyuncuya geçilmemek üzerine kurulu olduğu için rakibi bozma girişimi dışında zone savunmada yapmıyoruz.
bu savunma prensibinin en önemli nedeni rakibin kolay sayı bulmasını engellemek veya en aza indirmek.
hucumda ise top kayıplarını minimize etmeye çalıştığımız için (u: bunun yine asıl sebebi top kayıplarından doğacak rakibin kolay basket bulmasını engellemek) çok fazla transition hucum oynamadığımızı görüyoruz. son dönemlerde jamon'un biraz insiyatif almasıyla hızlı hucum sayısı bulduğumuzu görebiliriz ama bunun hucumumuzda bir opsiyon olduğunu söylemek zor. yani bizim için (gbkz: hucumda asıl amaç top kaybı yapmadan en doğru şutu kullanmak savunmada ise hızlı hucum sayısı yemeden ve birebirde geçilmeden rakibi savunmak).
şimdi buradan yola çıkarak bizim neden denk takımlara oynadığımız maçlarda vurup geçemediğimize odaklanmak lazım.
- öncelikle galatasaray'ın sayı bulmada yaşadığı zorluklardan başlayalım. euroleague'de top16 takımları içinde diğer iki türk takımı ve milano'dan sonra en az sayı bulan takımız. 66.7
- euroleague top16 gruplarının en çok top çalan takımı olmamıza rağmen fast break sayılarımız kısıtlı.
- kolay sayı bulmada yani mevcut hucum setlerimizin dışında bulduğumuz sayıların büyük bir çoğunluğu hucum ribaundu veya shipp'in zorlamaları. ribaund konusunda da yine shipp'in hakkını vermek lazım. bu arada euroleague top16 gruplarında en çok hucum ribaundu alan 6. takımız.
hucumda belli riskleri almadığımız için 1. fark yaratma opsiyonu olan hızlı hucum sayılarından mahrum kalıyoruz. bununla birlikte maç içinde özellikle hucumda belli düşüşler yaşadığımız anlarda ilk prokom maçının son bölümü, fenerbahçe ülker maçının son bölümü, olympiacos maçının 3.periyotu, beşiktaş milangaz maçının son 6 dakikası ve yine 22 şubat 2012 galatasaray anadolu efes basketbol maçı'nın ikinci periyotunun son 2 dakikasında da görüleceği üzere rakibin mevcut çift hanelerdeki farkı eritmesi sadece 2-3 dakikasını alabiliyor.
bizim tırnağımızla kazıyarak bulduğumuz bu farkın rakip tarafından çok kolay şekilde eritilmesinin nedenleri var. öncelikle prokom maçında bu bölümü lafayette ve donatas, olympiacos maçında spanoulis ve printezis, anadolu efes maçında ise baraç ve vujacic'in bireysel performanslarıyla domine ettiler. fenerbahçe ülker ise taraftar ve 4 kısa formülüyle burayı aştı. beşiktaş milangaz ise burayı aşarken bizim lakayıtlığımızdan faydalandı ama yine onlarda da bu bölümü oynayabilecek david hawkins, carlos arrayo, erceg hatta bonsu gibi oyuncular var.
konudan sapmadan sonuca doğru gidelim. yani en büyük rakiplerimiz olan fenerbahçe ülker ve anadolu efes dahil olmak üzere bizim oynadığımız tüm takımlara karşı oyunun çok büyük bir bölümünde üstün olduğumuz göze çarpıyor ama biz bu takımlara karşı +10 sayılık farkları yakalamış olsak bir şekilde onlar geri dönmeyi başarıyorlar. çünkü biz henüz oynadığımız sistemli basketbolu 40 dakikaya yayabilmiş değiliz. belli eksiklerimiz mevcut. bizim rakiplerimizin elinde ise vujacic-savanovic-baraç-lafayette-ukic-emir-bogdanovic-printezis-spanoulis gibi sayı tavanları çok yüksek oyuncular var bizim bir anlık gafletimiz onlara 3-4 basket olarak yansıyabiliyor ve bu da oluşan farkı eritiyor.
bizim ise bu tip oyuncularımız yok. çünkü oynadığımız basketbol ve bütçe oranında ya o tip oyuncuların eksik yönlerini kapatabilecek lüksümüz * ya da eksik yönleri olmayan büyük skorerleri alabilecek bütçemiz yok. yani takımımızda patlayıcılığı olan bir skorer yok ve biz bunu başka türlü minimize etmeye çalışıyoruz. mesela bizden daha dar ve daha düşük kadrolara karşı bunun dezavantajını yaşamıyoruz. çünkü hem onlara karşı oynarken hucumda bazı riskleri alabiliyor hemde o takımların bu tip geri dönüşleri yapabilecek oyuncuları sınırlı olduğu için belli serilere maruz kalmıyoruz.
örnek verdiğim 3-4 takımı özellikle seçtim. çünkü bu konu için tutup barcelona, siena veya cska örneğini vermek hata olurdu. çünkü bu takımlar sadece oyuncu bazında değil takım ve oyun olarak da bizden üstün takımlar. f.ülker, a.efes, beşiktaş ve hatta olympiacos ise takım olma konusunda sıkıntıları olan sistemleri tam olarak işlemeyen takımlar. özellikle a.efes ve f.ülker'in bize karşı bireysel silahlarının çılgınca oynamadıkları sürece çok fazla şanslarının olduğunu düşünmüyorum. evet anadolu efes'in özellikle uzunlarının bize ters geldiği bir gerçek hatta denedikleri ve çoğu takıma karşı perişan oldukları full-court press'leri bile bize ters geldi * ama bizim efes karşısında 40dk'lık oyunumuzla şu an için geçilmemiz zor. fenerbahçe ülker cephesinde ise bizim uzunlarımızın onlara ters geldiği gerçeği var. oğuz ve gist'in oyunda olduğu her an bizim için p&r sayısı anlamına geliyor ve f.ülker bu konuda euroleague'in en kötüsü konumunda.
bitirken belki hepsini okumayacak olanlar için belirtmek isterim. bizim iyi oynadığımız bölümde farkı 20'lere çıkartamamız ve rakiplerimize vurup geçememizin en büyük sebebi bizim oynadığımız sistem. bu yanlış anlaşılmasın bizim eksik yönümüz değil sadece daha en iyi olamadığımız için. siena 2 yılda bu basketbola erişmedi, pao 2 transferle bunları başarmadı. elbette biz yavaş yavaş da olsa şimdi yapamadıklarımızı gelecekte tamamlayıp oralara oynayacağız.
savunma da ise önemli olan gereklilik rakibe hızlı hucum sayısı vermemek. bunun için uzun oyuncuların hızlı olmasının * avantajını da kullanıyoruz. çok gerek olmadıkça tam saha baskı denemiyoruz. savunmada birinci öncelik olarak birebirde rakip oyuncuya geçilmemek üzerine kurulu olduğu için rakibi bozma girişimi dışında zone savunmada yapmıyoruz.
bu savunma prensibinin en önemli nedeni rakibin kolay sayı bulmasını engellemek veya en aza indirmek.
hucumda ise top kayıplarını minimize etmeye çalıştığımız için (u: bunun yine asıl sebebi top kayıplarından doğacak rakibin kolay basket bulmasını engellemek) çok fazla transition hucum oynamadığımızı görüyoruz. son dönemlerde jamon'un biraz insiyatif almasıyla hızlı hucum sayısı bulduğumuzu görebiliriz ama bunun hucumumuzda bir opsiyon olduğunu söylemek zor. yani bizim için (gbkz: hucumda asıl amaç top kaybı yapmadan en doğru şutu kullanmak savunmada ise hızlı hucum sayısı yemeden ve birebirde geçilmeden rakibi savunmak).
şimdi buradan yola çıkarak bizim neden denk takımlara oynadığımız maçlarda vurup geçemediğimize odaklanmak lazım.
- öncelikle galatasaray'ın sayı bulmada yaşadığı zorluklardan başlayalım. euroleague'de top16 takımları içinde diğer iki türk takımı ve milano'dan sonra en az sayı bulan takımız. 66.7
- euroleague top16 gruplarının en çok top çalan takımı olmamıza rağmen fast break sayılarımız kısıtlı.
- kolay sayı bulmada yani mevcut hucum setlerimizin dışında bulduğumuz sayıların büyük bir çoğunluğu hucum ribaundu veya shipp'in zorlamaları. ribaund konusunda da yine shipp'in hakkını vermek lazım. bu arada euroleague top16 gruplarında en çok hucum ribaundu alan 6. takımız.
hucumda belli riskleri almadığımız için 1. fark yaratma opsiyonu olan hızlı hucum sayılarından mahrum kalıyoruz. bununla birlikte maç içinde özellikle hucumda belli düşüşler yaşadığımız anlarda ilk prokom maçının son bölümü, fenerbahçe ülker maçının son bölümü, olympiacos maçının 3.periyotu, beşiktaş milangaz maçının son 6 dakikası ve yine 22 şubat 2012 galatasaray anadolu efes basketbol maçı'nın ikinci periyotunun son 2 dakikasında da görüleceği üzere rakibin mevcut çift hanelerdeki farkı eritmesi sadece 2-3 dakikasını alabiliyor.
bizim tırnağımızla kazıyarak bulduğumuz bu farkın rakip tarafından çok kolay şekilde eritilmesinin nedenleri var. öncelikle prokom maçında bu bölümü lafayette ve donatas, olympiacos maçında spanoulis ve printezis, anadolu efes maçında ise baraç ve vujacic'in bireysel performanslarıyla domine ettiler. fenerbahçe ülker ise taraftar ve 4 kısa formülüyle burayı aştı. beşiktaş milangaz ise burayı aşarken bizim lakayıtlığımızdan faydalandı ama yine onlarda da bu bölümü oynayabilecek david hawkins, carlos arrayo, erceg hatta bonsu gibi oyuncular var.
konudan sapmadan sonuca doğru gidelim. yani en büyük rakiplerimiz olan fenerbahçe ülker ve anadolu efes dahil olmak üzere bizim oynadığımız tüm takımlara karşı oyunun çok büyük bir bölümünde üstün olduğumuz göze çarpıyor ama biz bu takımlara karşı +10 sayılık farkları yakalamış olsak bir şekilde onlar geri dönmeyi başarıyorlar. çünkü biz henüz oynadığımız sistemli basketbolu 40 dakikaya yayabilmiş değiliz. belli eksiklerimiz mevcut. bizim rakiplerimizin elinde ise vujacic-savanovic-baraç-lafayette-ukic-emir-bogdanovic-printezis-spanoulis gibi sayı tavanları çok yüksek oyuncular var bizim bir anlık gafletimiz onlara 3-4 basket olarak yansıyabiliyor ve bu da oluşan farkı eritiyor.
bizim ise bu tip oyuncularımız yok. çünkü oynadığımız basketbol ve bütçe oranında ya o tip oyuncuların eksik yönlerini kapatabilecek lüksümüz * ya da eksik yönleri olmayan büyük skorerleri alabilecek bütçemiz yok. yani takımımızda patlayıcılığı olan bir skorer yok ve biz bunu başka türlü minimize etmeye çalışıyoruz. mesela bizden daha dar ve daha düşük kadrolara karşı bunun dezavantajını yaşamıyoruz. çünkü hem onlara karşı oynarken hucumda bazı riskleri alabiliyor hemde o takımların bu tip geri dönüşleri yapabilecek oyuncuları sınırlı olduğu için belli serilere maruz kalmıyoruz.
örnek verdiğim 3-4 takımı özellikle seçtim. çünkü bu konu için tutup barcelona, siena veya cska örneğini vermek hata olurdu. çünkü bu takımlar sadece oyuncu bazında değil takım ve oyun olarak da bizden üstün takımlar. f.ülker, a.efes, beşiktaş ve hatta olympiacos ise takım olma konusunda sıkıntıları olan sistemleri tam olarak işlemeyen takımlar. özellikle a.efes ve f.ülker'in bize karşı bireysel silahlarının çılgınca oynamadıkları sürece çok fazla şanslarının olduğunu düşünmüyorum. evet anadolu efes'in özellikle uzunlarının bize ters geldiği bir gerçek hatta denedikleri ve çoğu takıma karşı perişan oldukları full-court press'leri bile bize ters geldi * ama bizim efes karşısında 40dk'lık oyunumuzla şu an için geçilmemiz zor. fenerbahçe ülker cephesinde ise bizim uzunlarımızın onlara ters geldiği gerçeği var. oğuz ve gist'in oyunda olduğu her an bizim için p&r sayısı anlamına geliyor ve f.ülker bu konuda euroleague'in en kötüsü konumunda.
bitirken belki hepsini okumayacak olanlar için belirtmek isterim. bizim iyi oynadığımız bölümde farkı 20'lere çıkartamamız ve rakiplerimize vurup geçememizin en büyük sebebi bizim oynadığımız sistem. bu yanlış anlaşılmasın bizim eksik yönümüz değil sadece daha en iyi olamadığımız için. siena 2 yılda bu basketbola erişmedi, pao 2 transferle bunları başarmadı. elbette biz yavaş yavaş da olsa şimdi yapamadıklarımızı gelecekte tamamlayıp oralara oynayacağız.