41
başta inandırıcı gelmemişti bana, ortalığı bulandırmaya çalışıyorlar diye düşünmüştüm. fakat son haberlerle birlikte artık durum çok ciddi. etkili bir protesto sürecine başlamalı, bunun için 26 şubat 2012 galatasaray beşiktaş maçı önemli bir fırsat.
bu herif kulübü kendi şirketi gibi yönetmesiyle biliniyor*, bu yüzden eğer beşiktaş şike yapmış ya da en azından bir teşebbüste bulunmuşsa, bunun yıldırım demirören'den habersiz olması mümkün değildir. kimse, ne tayfur havutçu, ne serdar adalı, kafasına esip de bir takım girişimlerde bulunmuş olamaz. şu halde müstakbel tff başkanımız kendinden çözmesi beklenen* şike olaylarının bizzat içindedir diyebiliriz.
hatırlatmakta fayda var: şike soruşturması ilk başladığı günlerde anadolu ajansı'na* yıldırım demirören şüpheli olarak ifade verecek diye bir haber düştü. yaklaşık bir gün süren karışıklıklardan sonra istanbul emniyet müdürü hüseyin çapkın, hiç de haddine düşmemesine rağmen ve bugüne kadar örneğini pek görmediğimiz şekilde bir açıklamayla durumu yalanladı, "demirören'i ifadeye çağırmadıklarını"* söyledi.
ben, neredeyse bir gün süren bu ifade karışıklığı sırasında demirören ve polis arasında bir uzlaşmaya/anlaşmaya varıldığını düşünüyorum, ne üzerinedir, neyle ilgilidir bilinmez ama ortada bir sorun vardı ve bunu çözdüler.
işin bir diğer boyutu ise yaz aylarında beşiktaş'ın yaptığı şovdur. bildiğimiz gibi türkiye kupası'nı iade ettiler ve bu samimiyetsiz tavırlarıyla futbol etiğine sahip, onurlu bir yönetim oldukları yanılsaması yarattılar, bu hareketlerinin uefa tarafından beğenildiği iddia edildi. şu halde, böyle bir adaylığın, olayları dışarıdan izleyen uefa memnuniyetle karşılanabileceği düşünülebilir. uefa, demirören'in "gerekirse avrupa'ya gitmeyiz, küme düşürmeye karşıyız, yargı kararı beklensin" tarzı açıklamalarını biliyordur ama biz galatasaray taraftarı, sürecin daha önce olmadığı kadar ciddi ve türkiye futbolunu geriye götüren bir süreç olduğunu yurtiçi ve yurtdışında herkese anlatmalıyız. aynı zamanda şu ana kadar aktif bir şekilde kullandığımız, uefa ve yabancı basına mail atma yönteminin en gerekli olduğu durumu yaşadığımız kanaatindeyim.
öte yandan kendi şirketi dedik ya, federasyonu, futbolu da kendi şirketi gibi yönetecektir. bu nedenle endüstriyel futbol denilen canavarın en umarsız, en vahşi ve en saldırgan dönemini yaşayacağız. bu süreçte futbol etiğinden, kurallardan bahsetmek mümkün olmayacak. her şeyi oldu bittiye getirip uygulayacaklar. ben amatörlerin halinin ne olacağını tahayyül edemiyorum, düşünsenize hangi saçma uygulamalar nedeniyle hangi mali zorlukları yaşayacaklar, kaç takım iflas bayrağını çekecek, kaç futbolcu işsiz kalacak. işin en önemli yanı da bu, futbolun her alanı, kapitalizmin yenilenen/şekil değiştiren kurallarına tabi hale getirilecek: bu gidişi durdurmak zorundayız ve bunu ancak biz* yapabiliriz. nedeni şu, fenerbahçe taraftarının zaten buna "eyvallah" diyeceği kesin, beşiktaş taraftarının bir bölümü demirören'in her yerdeki varlığına karşı, ancak bundan çok daha fazla sayıya sahip bir grubu, "bizden gitsin de nereye giderse gitsin" diye düşünüyor, diğer bir kısım ise zaten demirören yalakası, trabzonspor taraftarı da buna karşı çıkabilir, ancak onlar daha çok geçen senenin kupasıyla ilgileniyorlar ve bizim kadar etkili değiller, anadolu takımlarının taraftarlarının ise durumu malum.
türkiye futbolununun önemli bir tarihsel sürecinde omuzlarımızda büyük bir yük var, bu gidişi biz durdurabiliriz; önümüzdeki 26 şubat 2012 galatasaray beşiktaş maçı'na bu düşünceyle yaklaşırsak her şey çok daha güzel olabilir.
edit: imla.
bu herif kulübü kendi şirketi gibi yönetmesiyle biliniyor*, bu yüzden eğer beşiktaş şike yapmış ya da en azından bir teşebbüste bulunmuşsa, bunun yıldırım demirören'den habersiz olması mümkün değildir. kimse, ne tayfur havutçu, ne serdar adalı, kafasına esip de bir takım girişimlerde bulunmuş olamaz. şu halde müstakbel tff başkanımız kendinden çözmesi beklenen* şike olaylarının bizzat içindedir diyebiliriz.
hatırlatmakta fayda var: şike soruşturması ilk başladığı günlerde anadolu ajansı'na* yıldırım demirören şüpheli olarak ifade verecek diye bir haber düştü. yaklaşık bir gün süren karışıklıklardan sonra istanbul emniyet müdürü hüseyin çapkın, hiç de haddine düşmemesine rağmen ve bugüne kadar örneğini pek görmediğimiz şekilde bir açıklamayla durumu yalanladı, "demirören'i ifadeye çağırmadıklarını"* söyledi.
ben, neredeyse bir gün süren bu ifade karışıklığı sırasında demirören ve polis arasında bir uzlaşmaya/anlaşmaya varıldığını düşünüyorum, ne üzerinedir, neyle ilgilidir bilinmez ama ortada bir sorun vardı ve bunu çözdüler.
işin bir diğer boyutu ise yaz aylarında beşiktaş'ın yaptığı şovdur. bildiğimiz gibi türkiye kupası'nı iade ettiler ve bu samimiyetsiz tavırlarıyla futbol etiğine sahip, onurlu bir yönetim oldukları yanılsaması yarattılar, bu hareketlerinin uefa tarafından beğenildiği iddia edildi. şu halde, böyle bir adaylığın, olayları dışarıdan izleyen uefa memnuniyetle karşılanabileceği düşünülebilir. uefa, demirören'in "gerekirse avrupa'ya gitmeyiz, küme düşürmeye karşıyız, yargı kararı beklensin" tarzı açıklamalarını biliyordur ama biz galatasaray taraftarı, sürecin daha önce olmadığı kadar ciddi ve türkiye futbolunu geriye götüren bir süreç olduğunu yurtiçi ve yurtdışında herkese anlatmalıyız. aynı zamanda şu ana kadar aktif bir şekilde kullandığımız, uefa ve yabancı basına mail atma yönteminin en gerekli olduğu durumu yaşadığımız kanaatindeyim.
öte yandan kendi şirketi dedik ya, federasyonu, futbolu da kendi şirketi gibi yönetecektir. bu nedenle endüstriyel futbol denilen canavarın en umarsız, en vahşi ve en saldırgan dönemini yaşayacağız. bu süreçte futbol etiğinden, kurallardan bahsetmek mümkün olmayacak. her şeyi oldu bittiye getirip uygulayacaklar. ben amatörlerin halinin ne olacağını tahayyül edemiyorum, düşünsenize hangi saçma uygulamalar nedeniyle hangi mali zorlukları yaşayacaklar, kaç takım iflas bayrağını çekecek, kaç futbolcu işsiz kalacak. işin en önemli yanı da bu, futbolun her alanı, kapitalizmin yenilenen/şekil değiştiren kurallarına tabi hale getirilecek: bu gidişi durdurmak zorundayız ve bunu ancak biz* yapabiliriz. nedeni şu, fenerbahçe taraftarının zaten buna "eyvallah" diyeceği kesin, beşiktaş taraftarının bir bölümü demirören'in her yerdeki varlığına karşı, ancak bundan çok daha fazla sayıya sahip bir grubu, "bizden gitsin de nereye giderse gitsin" diye düşünüyor, diğer bir kısım ise zaten demirören yalakası, trabzonspor taraftarı da buna karşı çıkabilir, ancak onlar daha çok geçen senenin kupasıyla ilgileniyorlar ve bizim kadar etkili değiller, anadolu takımlarının taraftarlarının ise durumu malum.
türkiye futbolununun önemli bir tarihsel sürecinde omuzlarımızda büyük bir yük var, bu gidişi biz durdurabiliriz; önümüzdeki 26 şubat 2012 galatasaray beşiktaş maçı'na bu düşünceyle yaklaşırsak her şey çok daha güzel olabilir.
edit: imla.