5
bu maça bilet bulmak için çok uğraşmıştım. rüzgarlı bir istanbul günüydü. üniversiteden arkadaşımla birlikte mecidiyeköyde buluşup ali sami yen'in etrafında tribün muhabbetlerimize başlamıştık. ardından bizi götürecek otobüslere sakince binip sessizlik içinde köprüyü geçmiştik ki ne olduysa tam da köprünün üzerinde iken oldu. sanki herkesin içinden birer canavar çıktı ve bağıra çağıra, camlardan sarkarak tezahürata başladık. fenerbahçe stadı görünür görünmez taş yağmuru başlamıştı otobüslere. hemen yanımda bulunan cama isabet eden bir taş parçası camı tuzla buz etmişti. o kırılan camdan sarkan 15-20 kişiye bu kez polis müdahale ediyordu. taşı atan değil camdan sarkan suçluydu yani.
içeriye girdikten sonra tezahüratlarımızı sürdürüyorduk. üçlü çekiyor, kapasitesi yeni artırılmış stadda sesimizi duyurmaya çalışıyorduk. o zamanlar numaralı henüz yapılmamıştı ve deplasman taraftarına da numaralının yanındaki boşluk veriliyordu. boş olan numaralıda bir ara 3-5 fenerbahçeli peydah oldu. ellerinde de 2 adet büyükçe koli vardı. polis memurlarına 50-60 metre uzaklıkta bize yakın konumda kolileri açıp içinde bulunan taş parçaları ve kırık camları bize savurmaya başladılar. biz de bize gelen taş ve cam parçalarını geri gönderiyorduk. hatta o taş parçalarından biri tam göğsüme isabet etmişti fakat allahtan üzerimdeki kalın mont beni korumuştu. bazı arkadaşlarımızın kafaları yarılıyordu. galeyana gelen taraftar tuvaletlere koşup yerle bir ediyor, oradan kopardıkları taş ve aynaları atmaya başlıyordu. bu arada bahsettiğim polis memurları sanki bir tenis maçındaymışçasına izliyorlardı. sonunda kalabalık bir grup polis bize ayrılmış tribüne girdi ve gruplar halinde bizleri dışarıya çıkardı. hem bize saldırılmıştı hem de kendimizi savunduğumuz için suçluyduk. ne olacaktı ki canım bizde "feer piley" ruhu ve koruyucu! bir başkanımız vardı. maçın başlamasına yarım saat kala bizi otobüslere doldurup kimimizi bayrampaşa'ya kimimizi kağıthane'ye dağıttılar. biz bayrampaşa'dan mecidiyeköy'e vardığımızda durum 4-0'dı. sinirden ne yapacağımızı şaşırmış vaziyette arkadaşımla bir kaldırımda saatlerce hiç konuşmadan öylece oturduğumuzu hatırlıyorum.
içeriye girdikten sonra tezahüratlarımızı sürdürüyorduk. üçlü çekiyor, kapasitesi yeni artırılmış stadda sesimizi duyurmaya çalışıyorduk. o zamanlar numaralı henüz yapılmamıştı ve deplasman taraftarına da numaralının yanındaki boşluk veriliyordu. boş olan numaralıda bir ara 3-5 fenerbahçeli peydah oldu. ellerinde de 2 adet büyükçe koli vardı. polis memurlarına 50-60 metre uzaklıkta bize yakın konumda kolileri açıp içinde bulunan taş parçaları ve kırık camları bize savurmaya başladılar. biz de bize gelen taş ve cam parçalarını geri gönderiyorduk. hatta o taş parçalarından biri tam göğsüme isabet etmişti fakat allahtan üzerimdeki kalın mont beni korumuştu. bazı arkadaşlarımızın kafaları yarılıyordu. galeyana gelen taraftar tuvaletlere koşup yerle bir ediyor, oradan kopardıkları taş ve aynaları atmaya başlıyordu. bu arada bahsettiğim polis memurları sanki bir tenis maçındaymışçasına izliyorlardı. sonunda kalabalık bir grup polis bize ayrılmış tribüne girdi ve gruplar halinde bizleri dışarıya çıkardı. hem bize saldırılmıştı hem de kendimizi savunduğumuz için suçluyduk. ne olacaktı ki canım bizde "feer piley" ruhu ve koruyucu! bir başkanımız vardı. maçın başlamasına yarım saat kala bizi otobüslere doldurup kimimizi bayrampaşa'ya kimimizi kağıthane'ye dağıttılar. biz bayrampaşa'dan mecidiyeköy'e vardığımızda durum 4-0'dı. sinirden ne yapacağımızı şaşırmış vaziyette arkadaşımla bir kaldırımda saatlerce hiç konuşmadan öylece oturduğumuzu hatırlıyorum.