741
uzaması ile psikolojimi bozan soruşturmadır. dün gece bir rüya gördüm. hala etkisindeyim.
federasyon konuyu karara bağlamak için toplantı ayarlamış. toplantı eskiçarşı * diye bilinen tarihi bir mekanda tarihi bir handa gerçekleşecek. toplantıya bizim biraderle beraber davet alıyoruz. yola koyuluyoruz. yol herzaman gittiğim seferihisar yolu, ama birden ara bir orman yoluna sapıyoruz. biraz gittikten sonra masal diyarı gibi bir yere geliyoruz.
her taraf mistik tarihi yapılarla dolu. esnaf çok sıcakkanlı, bizi gören içeri buyur ediyor, ikramlar sunmaya çalışıyor.
birader bana dönüp "ben futboldan anlamam sen git" diyor.
toplantının yapılacağı mekanı ararken bir deniz feneri görüyorum. bu bir işaret olmalı diyorum arkasına doğru ilerliyorum. arkasına vardığımda nihat özdemir düşünceli bir şekilde denize bakıyor. hayırdır başkan gemilerin mi battı diye iğrenç bir espri yapıyorum. nihat özdemir bana dönüyor, bakıyorum adam ağlıyor. insani yanım devreye giriyor ve teselli etmeye başlıyorum. "üzülme başkan, düşmek bir şereftir, asıl kalırsanız çok tepki alacaksınız bak en doğrusu sizin içinde bu" falan diyorum. adam biraz sakinliyor beraber toplantıya gidiyoruz. toplantıda yan yana oturuyoruz. tüm kulüp başkanları ve gazeteciler var. kim olduğunu bir türlü çözemediğim bir gazeteci nihat özdemir'i zayıf bulunca başlıyor yüklenmeye. adam yerin dibine geçiyor. kıpkırmızı oluyor. ben çok üzülyorum bu haline ve gazeteciye çemkiriyorum. akıllı ol falan diyorum. adam zor durumda görmüyormusun diyorum. birden salonda bir alkış tutuluyor bana. işte ebedi dost, ezeli rakip tezahüratları yapılıyor. gurur duyuyorum kendimle. sonra sonucu görmeden uyandım. resmen kabus a.q. nihat özdemir'e ne acıyacağım ya, bilinçaltımında a.q.
beter olsun şerefsizler! ne soruşturmaymış kardeşim, kafa bırakmadınız adamda.
federasyon konuyu karara bağlamak için toplantı ayarlamış. toplantı eskiçarşı * diye bilinen tarihi bir mekanda tarihi bir handa gerçekleşecek. toplantıya bizim biraderle beraber davet alıyoruz. yola koyuluyoruz. yol herzaman gittiğim seferihisar yolu, ama birden ara bir orman yoluna sapıyoruz. biraz gittikten sonra masal diyarı gibi bir yere geliyoruz.
her taraf mistik tarihi yapılarla dolu. esnaf çok sıcakkanlı, bizi gören içeri buyur ediyor, ikramlar sunmaya çalışıyor.
birader bana dönüp "ben futboldan anlamam sen git" diyor.
toplantının yapılacağı mekanı ararken bir deniz feneri görüyorum. bu bir işaret olmalı diyorum arkasına doğru ilerliyorum. arkasına vardığımda nihat özdemir düşünceli bir şekilde denize bakıyor. hayırdır başkan gemilerin mi battı diye iğrenç bir espri yapıyorum. nihat özdemir bana dönüyor, bakıyorum adam ağlıyor. insani yanım devreye giriyor ve teselli etmeye başlıyorum. "üzülme başkan, düşmek bir şereftir, asıl kalırsanız çok tepki alacaksınız bak en doğrusu sizin içinde bu" falan diyorum. adam biraz sakinliyor beraber toplantıya gidiyoruz. toplantıda yan yana oturuyoruz. tüm kulüp başkanları ve gazeteciler var. kim olduğunu bir türlü çözemediğim bir gazeteci nihat özdemir'i zayıf bulunca başlıyor yüklenmeye. adam yerin dibine geçiyor. kıpkırmızı oluyor. ben çok üzülyorum bu haline ve gazeteciye çemkiriyorum. akıllı ol falan diyorum. adam zor durumda görmüyormusun diyorum. birden salonda bir alkış tutuluyor bana. işte ebedi dost, ezeli rakip tezahüratları yapılıyor. gurur duyuyorum kendimle. sonra sonucu görmeden uyandım. resmen kabus a.q. nihat özdemir'e ne acıyacağım ya, bilinçaltımında a.q.
beter olsun şerefsizler! ne soruşturmaymış kardeşim, kafa bırakmadınız adamda.