• 4
    2010 - 2011 sezonu futbolda şike soruşturması kapsamında hazırlanan iddianamenin ilk bölümü olan olgun peker önderliğinde organize suç örgütü kısmını okurken büyük bir dehşete kapılmıştım. insanların büyük bir heyecanla televizyon karşısına oturduğu, seyircilerin çoşkuyla çocuğunun elinden tutup son kuruşuna kadar ödediği biletle izlemeye gittiği, taraftarların takımı uğruna eski bir mercedes benz o 303'le 15 saat deplasman çilesi çektiği maçların sonucunun, aslında maç öncesi bazıları tarafından belirlendiği satırları okurken içinde bulunduğum futbol ortamından iğrendim. oysa olayın benle ya da benim takımımla alakası bile yoktu. her şey bank asya 1. ligte yaşanıyordu. yine de o satırlarda yakalandığım utanç beni futbol ortamından soğutacak kadar yeterliydi. mafya kulüp ilişkileri, başkanların diğer başkanlarla olan ilişkileri, suç örgütünün ve menajerlerin futbolcularla olan ilişkileri yeterince mide bulantıcıydı. küme düşme potasında olan bir takım ligin bitmesine haftalar kala adı geçen suç örgütü aracılığıyla önce maçlarını kendi lehine ayarlıyor, küme düşme potasının üzerine çıktığında da şampiyonluğa oynayan takımlara maç satıyordu.

    olayın daha henüz bizle ilgili, daha doğrusu bizim oynadığımız ligle ilgili kısmına bile gelmemiştim. olgun peker önderliğinde organize suç örgütü ilgili kısımları bitirdikten sonra büyük bir merakla beklediğim aziz yıldırım önderliğinde organize suç örgütüyle ilgili kısmı okumak için gram kadar bile merakım kalmamıştı. iddianamedeki o kısım bile benim için yeterliydi. içinde bulunduğumuz futbol dünyası pisliğin içine boğazına kadar saplanmıştı.

    futbol dünyasının bu kadar içindeyken, bu dünyaya bu kadar aidiyet hissederken, dışımızda cereyan eden ve dolaylı olarak bizi de ilgilendiren bu olaylara sessiz kalmak her şeyden öte insanın kendi inandıklarına ihanet etmesi demektir.

    "iddianamede adımız geçmiyor, bizi ilgilendiren bir şey yok" demek bir nevi ortada dönen bu oyunun bir parçası olmak demektir. aynı şekilde, böyle düşünmek bu adaletsizliğe göz göre göre göz yummaktır. bu sebepledir ki, ilk günden beri galatasaray spor kulübü yaşanan bu olaylar karşısında sessiz kalmamış, ve direk olarak dahil olmadığı olaylara tepkisini koyarak müdahil olmuştur. zira galarasaray'ın, adına ve tarihine yakışan budur. taraftarı da kulübünün bu onurlu duruşunun yanında sonuna kadar duracaktır. işte bizim çabamız da bu yöndedir.

    şike soruşturması sonrasında yaşanan süreç ve birilerinin menfaatleri için insanları salak yerine koyarak ulu orta oynanan orta oyunları kabul edilebilir gibi değildir. futbol dünyasının içinde bununan hiçbir aktör buna sessiz kalamaz, kalmamalıdır.

    sadece ve sadece daha fazla dekoder satmak için bir gecede ortaya atılan play-off sistemi gibi üçüncü sınıf futbol ülkelerinde uygulanan bir sisteme geçmek bile bugüne kadar bir sesi olmamış türk futbol kamuoyu için utançtır. menfaat sahipleri, kendi çıkarları için bir gecede kararlar alabilirken, bundan sonra da bu yönde karar vermekte çekinmeyecektir. bizim sessizliğimiz ise onların en büyük cesaret kaynağı olacaktır. işte bir ses olma çabası da bundan ötürü gelmektedir.

    yaşadığımız süreç ve sonuçları türk futbolunun temizlenmesi için önünde olan tek şansıdır. eğer bugün yaşanan bu adaletsizliklere karşı gür ses olmazsak, artık yarın bu olaylar tekrar yaşandığına kimse bir ses olamayacaktır. ve türk futbolu hep birilerinin elinde en büyük gelir kapısı olarak kalacaktır.

    işte ben buna itiraz ediyorum. suçlular hak ettikleri cezaları alana kadar da buna itiraz edeceğim.

    insanların adalet yönündeki çağrı ve çabalarını sadece basit bir mantıkla fenerbahçe düşmanlığına yormak ve olaydan sadece "fenerbahçe küme düşürülsün" sonucunu çıkartmak yani bu konuyu sadece fenerbahçe boyutuna indirgemek aymazlıktır. bu süreçte tarafların kim olduğunun bir önemi yoktur. önemli olan sonuçlar ve gelecektir.

    "bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun" diyorum ve bu bildirinin altına imzamı atıyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın