• 35
    bazen yıldızları süpürürsün, farkında olmadan, güneş kucağındadır, bilemezsin. bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür, ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın. koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın. uçar gider, koşsan da tutamazsın...

    william shakespeare

    much ado about nothing (hiç uğruna kuru gürültü) (bu da shakespeare'nin kitabının adı)

    gelin bugün başka bir şeyden bahsedelim arkadaşlar. biraz eskilerden alalım. zaman zaman rastlıyorum internet köşelerinde, sörf neyim yaparken. ne demekse sörf? çıkmak gibi anlamsız gelir bana. bir çok şey gibi, bir çok terim gibi dilimize pelesenk olmuş boktan kelimelerden biridir.

    rastladığım endüstriyel futbol denen şey. yalnızca bu değil tabi. endüstriyel olmuş, dolayısıyle kirlenmiş bir sürü şey de var bunun yanında. belki de durup "neydi lan eskiden, nasıldı yani?" ya da "nasıl oluyor da, oluyor?" demenin tam zamanı bu rastlantı zamanları. durup düşünüyorum, bir zamanların en büyük takımları ajax, nantes, santos, dinamo kiev ve diğerleri neden şimdi esameleri okunmaz hale geldi? nasıl oldu da böyle oldu?

    yetmişli yıllarda transferler adam kaçırma yoluyla yapılırdı ülkemde. kim futbolcuyu önce kaçırıp saklarsa o imzayı bastırırdı. çünkü para bu kadar insanların gözünü kör etmemişti ve kör etmesin diyeydi bütün bunlar. demek ki; "endüstriyel futbol beş yıldızlı otelde, kamera ve flaşların önünde imza atmaktı, sokak futbolu izbe bir yerde parmak basmaktı!"

    sponsorluk yoktu. "beşiktaş'a bir kibrit çak", "vefa için el ele" filan var dı. tek geliri stada gelen seyircilerdi takımların bir de böyle kampanyalar. sonra bir takım türedi zenginler, "salyangoz kralları", "mafya babaları" ve özellikle "müteahitler" bu işleri devir aldılar. hatta şimdi "dolar milyarderi" abramovich'ler, basın patronu "berlusconi"ler filan bu işi siyasi ve ekonomik erk için üstlenir oldular. o muhteşem dinamo kiev bunun için sefilleri oynarken, shaktar filan parladı. demek ki sokak futbolu "beşiktaş'a bir kibrit çak" idi, endüstriyel futbol "koyarım ulan temliği"...

    eskiden iso birkaçbin filan diye standartlar yoktu. insan önemliydi. aynı fabrikada ya da dairede yıllarca çalışılır emekli olunurdu. hiç kimse iyi bir elemanını kaybetmek istemezdi. yerine iyi birini bulamazsam "yan basarım ulan" filan derdi. şimdi görev tanımları var. nasıl olsa tanımımı yaptım odunu koysam yapması lazım var. insanın önemi yok. demek ki sokak futbolu "gözüm şu çocuğu tutttu"dur, endüstriyel futbol iso.

    eskiden türübün önünde yatmak vardı. korolar halinde şarkı söylemek, bira, çay, sigara var dı sabahlara dek. şimdi benim ülkemde cicili bicili beyler, bayanların maça beş-on dakika gelerek localarına oturması var. geribanı hayata bağlayan hiç bir şeyi kalmadı çöp karıştırırken düşüneceği. hıncal sağolsun du. medeni yaptı bizi numarayı keşfeden numaraları ile. demek ki sokak futbolu "kartallı limoncu ali" idi, endüstriyel futbol "hıncal uluç" ille de "haşmet"...

    eskiden defansa çekilmek var dı topyekün. saldırmak vardı bir "hurrraaa!" ile. şimdi toplamı onbiri bulanın söylediği bir takım boktan lakırdılar. yüreğini ortaya koyan kazanırdı eskiden, şimdi onbir sayısını en iyi dağıtan. demek ki sokak futbolu "lan oolum şu adam boşta tut kaçmasındı" endüstriyel futbol "yerini alamamak".

    eskiden maçlar kahvede, okulda, evde, mahallede tartışılırdı bir hafta boyu. şimdi "yorum izlemek" , "aynı kaba işemek", "aha bu doğru diyor" lan demek. demek ki sokak futbolu "yorum üretmek", endüstriyel futbol "yorum beğenmek"ti. yani "hödükleşmek!"

    sokak futbolu "belden su almak", "beşlikten geçirmek", "göt etmek"ti. endüstriyel futbol "oyunu bozmak", "her taktiğe karşı taktik"....

    sokak futbolunda hakem "pencereden bağıran anne" idi ya da "elinde bir meşe sopası olan baba", endüstriyel futbol "en az beş dakika ilave".

    sokak futbolu "dizlerde kapanmayan yara" idi, endüstriyel futbol "yan bağlarda yırtılma", "ayak bileğinde ödem".

    sokak futbolu "lan top senin karnını mı doyuruyor zibidi" idi, endüstriyel futbol "mukavele şartları".

    sokak futbolu "lan oğlum kalecin bile gol diyor" idi, endüstriyel futbol "oynatalım uğrcuuum" ya da "geri gel, geri gel"...

    uzatmak mümkün.. siz yaparsınız bunu biliyorum..

    sonuç olarak shakespeare babanın dediği gibi,

    sokak futbolu "yaşanmiş koca bir sevda" dır. endüstriyel futbol "kurumuş bir yürek".
App Store'dan indirin Google Play'den alın