22
pera sokaklarında sessiz ve kederli yürürken, yüzleri sarı kırmızı atkıyla örtülü beyoğlu çocuklarının, istiklal caddesini inleterek, galatasaray'ın alnına yazdığı kaderin bestesi. tarlabaşı bulvarında toplanıp gümüşsuyundan aşşağı yürüyerek gidilen inönü deplasmanlarını yaşamış olanların, eski sabahlama günlerini anımsayarak, iki damla gözyaşıyla söylediği beste. ''beyoğlu sadece cimbombomundur'' mottosuna sadık kalarak, semtinde başka takıma şampiyonluk kutlatmayan peralıların türküsü. iki direk arasında dolmabahçe stadı kapalı tribününü kapabilmek için verilen mücadeleden beslenerek, günümüze taşınan mirasın yükünü omuzlarında hisseden, sirozlu ciğerlerine inat giden her sevgilinin ardından el sallayabilecek kadar gururlu duran beyoğlu insanlarının isyanı.
her maç sonrası ; ''yarın iş var, evde bekleyen eş var eve gitmek lazım ama semte uğramadan olmaz'' diyerek maç çıkışı nevizadeden hasnun galip sokağa oradan tünelin sonuna kadar içiyoruz gündüz gece dercesine, maçın sonucu ne olursa olsun şişenin dibinde galatasaray'ı gören romantik tribün emekçilerinin hayatının özeti.
evet yürüyoruz sessiz ve kederli , nüfusta beyoğlu-asmalımescit e kayıtlıyız, belki onlar yüzler binler yok artık sokaklarında. o günleri hiç yaşayayamamış ama her nefesinde özlemle ananlar dolanıyor bazı bazı. evet artık sadece bizimde değil orası, pera eskisine göre çok kozmopolit. rakı aynı rakı, şehir aynı şehir ve tribün aynı tribün değil belki. 48 saat uykusuz kalarak hazırlandığımız derbilerin yerini internet savaşları aldı. değişim o kadar hızlı oldu ki, yaşımız otuzlara dayanırken bizi bile derinden sarstı. olimpia önünde ziyaret edeceğimiz platonik bir konsomatris sevgilimiz bile kalmadı pera'da. ama nefes alıyor. ama yaşıyor beyoğlu. bir elin parmağı gibi, lisenin arkasından dolanıp eski cezayir sokağı merdivenlerinde sabahlayarak, mezesiz rakıyı bolca tütünle tükettiğimiz derbi akşamları gibi. gecenin köründe bir türlü sonlandırılamayan alkol seanslarının, sabah 05.00 vaktine vururken akrep ile yelkovan , son deminin son dublesinde ; ''boşver be oğlum, hayat güzel. rakı var, galatasaray var, beyoğlu var'' diyebilen pera'nın berduş filozofları gibi.
her maç sonrası ; ''yarın iş var, evde bekleyen eş var eve gitmek lazım ama semte uğramadan olmaz'' diyerek maç çıkışı nevizadeden hasnun galip sokağa oradan tünelin sonuna kadar içiyoruz gündüz gece dercesine, maçın sonucu ne olursa olsun şişenin dibinde galatasaray'ı gören romantik tribün emekçilerinin hayatının özeti.
evet yürüyoruz sessiz ve kederli , nüfusta beyoğlu-asmalımescit e kayıtlıyız, belki onlar yüzler binler yok artık sokaklarında. o günleri hiç yaşayayamamış ama her nefesinde özlemle ananlar dolanıyor bazı bazı. evet artık sadece bizimde değil orası, pera eskisine göre çok kozmopolit. rakı aynı rakı, şehir aynı şehir ve tribün aynı tribün değil belki. 48 saat uykusuz kalarak hazırlandığımız derbilerin yerini internet savaşları aldı. değişim o kadar hızlı oldu ki, yaşımız otuzlara dayanırken bizi bile derinden sarstı. olimpia önünde ziyaret edeceğimiz platonik bir konsomatris sevgilimiz bile kalmadı pera'da. ama nefes alıyor. ama yaşıyor beyoğlu. bir elin parmağı gibi, lisenin arkasından dolanıp eski cezayir sokağı merdivenlerinde sabahlayarak, mezesiz rakıyı bolca tütünle tükettiğimiz derbi akşamları gibi. gecenin köründe bir türlü sonlandırılamayan alkol seanslarının, sabah 05.00 vaktine vururken akrep ile yelkovan , son deminin son dublesinde ; ''boşver be oğlum, hayat güzel. rakı var, galatasaray var, beyoğlu var'' diyebilen pera'nın berduş filozofları gibi.