70
öncelikle sadece bir maçın ardından eleştirilerimi sıralayacak değilim. zaten söyleyeceklerim de bir maçlık bir şey değil.
evet, senelerdir basketbolda, önce ligde sonra avrupa'da başarıya açız. yani çıta senelerdir çok yukarılarda değildi ki hemen; 'noluyoruz ya?!' diyelim.
ama sonuçta, takım galatasaray. insan ister istemez çıtasının yüksek olması gerektiğine inanıyor. bu yüzden de kazanılması gereken karşılaşmalarda taraftar kazanmış olarak ayrılmak istiyor.
takım kaybetmeyecek mi, elbet kaybedecek. fakat, işte bu 17 aralık 2011 beşiktaş galatasaray basketbol maçı gibi ya da rakibin 3 ası eksik 8 aralık 2011 galatasaray montepaschi siena maçı gibi maçlardan da galip ayrılmak, beklentilerimizi her geçen gün yükselten galatasaray'a yakışan olacaktı.
olmadı. olmadı diye de isyan edecek değiliz tabii.
ayrıca, burdaki çoğu renkdaş kadar oktay mahmuti'yi ben de hayranlıkla izliyorum. ama naçizane bir kaç eleştiride bulunmak da onun arkasından sallamak anlamına gelmemeli hemen. mesela, bugünkü 17 aralık 2011 beşiktaş galatasaray basketbol maçında da, geçen birkaç maçta da, furkan aldemir'e neden daha fazla şans vermedi/vermiyor tam olarak anlamış değilim. örneğin bugünkü maçta, kötü galatasaray'ın en iyisiydi belki de. ama ilk çeyrekti sanırım faul problemine (2.faul) girdikten sonra ara ara izleyebildik kendisini ve bir de maçın son bölümüne doğru gördük furkan'ı, ki bu son bölümde de açılmış olan fark kapanmak üzere evriliyordu.
tüm bunlarla beraber, önce bir 5, sonra da 3 numaralı pozisyonlara sağlam birer transfer ihtiyacı da zaten sene başından beri belli oluyor.
neyse, konuşmak, yeri geldiğinde düzeyli tartışmak için burdayız. konuşuyorsak da galatasaray'ı düşündüğümüzden konuşuyoruz. sevdiğimizden yani.
evet, senelerdir basketbolda, önce ligde sonra avrupa'da başarıya açız. yani çıta senelerdir çok yukarılarda değildi ki hemen; 'noluyoruz ya?!' diyelim.
ama sonuçta, takım galatasaray. insan ister istemez çıtasının yüksek olması gerektiğine inanıyor. bu yüzden de kazanılması gereken karşılaşmalarda taraftar kazanmış olarak ayrılmak istiyor.
takım kaybetmeyecek mi, elbet kaybedecek. fakat, işte bu 17 aralık 2011 beşiktaş galatasaray basketbol maçı gibi ya da rakibin 3 ası eksik 8 aralık 2011 galatasaray montepaschi siena maçı gibi maçlardan da galip ayrılmak, beklentilerimizi her geçen gün yükselten galatasaray'a yakışan olacaktı.
olmadı. olmadı diye de isyan edecek değiliz tabii.
ayrıca, burdaki çoğu renkdaş kadar oktay mahmuti'yi ben de hayranlıkla izliyorum. ama naçizane bir kaç eleştiride bulunmak da onun arkasından sallamak anlamına gelmemeli hemen. mesela, bugünkü 17 aralık 2011 beşiktaş galatasaray basketbol maçında da, geçen birkaç maçta da, furkan aldemir'e neden daha fazla şans vermedi/vermiyor tam olarak anlamış değilim. örneğin bugünkü maçta, kötü galatasaray'ın en iyisiydi belki de. ama ilk çeyrekti sanırım faul problemine (2.faul) girdikten sonra ara ara izleyebildik kendisini ve bir de maçın son bölümüne doğru gördük furkan'ı, ki bu son bölümde de açılmış olan fark kapanmak üzere evriliyordu.
tüm bunlarla beraber, önce bir 5, sonra da 3 numaralı pozisyonlara sağlam birer transfer ihtiyacı da zaten sene başından beri belli oluyor.
neyse, konuşmak, yeri geldiğinde düzeyli tartışmak için burdayız. konuşuyorsak da galatasaray'ı düşündüğümüzden konuşuyoruz. sevdiğimizden yani.