64
babamın hiçte umurunda olmayan derbi. çünkü babam galatasaray'dan başka takımı sevmemiş ömründe. belli bir dönemden sonra böyle bir çılgınlık başladı. ikinci bir takıma sevdalanma çılgınlığı. nereden, nasıl geldi bu ülkeye bilmiyorum ama bana enteresan geliyor bu olay. yani sevdadan söz ediyorsak, sevda tektir abiler. bir kalpte iki sevda olduğu nerede görülmüş. hem sarı-kırmızıya gönül bağlayacaksın hem de 'you will never walk alone' diye bağıracaksın. hoş, ingilizce de bilmiyor bunu söyleyenlerin birçoğu. ya da ne bileyim 'hala madrid' ne yav? ne ara ispanyolların tezahüratlarına vakıf olduk? ya da kaç zamandır barça'nın mes que un club'ı bizim için bir motto oldu? bi ara, yani 2008'de, bende barça'ya muhabbet besledim. bu galiba internetin sunduğu imkanlarla da alakalı. o zamanlar barçayla alakalı neredeyse çoğu konuda uzmanlaşmıştım diyebilirim. e elimizin altında internet var değil mi? anında barça uzmanı olabiliyorsun. ama bir eksik oluyor öyle de, eksik ne mi? zahmetsiz bir sevda (!) olması. zahmetsiz. kağıt üzerinden sevmek gibi yani. bir de, 'galatasaraylıyım diyordum lan ben, ne ara barça fanı oldum?' gibi sorular sordum kendime. kimdir barça, real, liverpool ya da manu? kimdir? zahmetsiz sevdalardır. oysa galatasaray öyle mi? değil elbette. diyeceğim, bu iş biraz da ortamdan etkilenerek girişilen bir olay. oysa biz abilerimizden şunu öğrendik: sevdanın meşgul edeni makbuldür! ötesi var mı?..