2910
kapitalist düzen başka bir şey. endüstriyel futbol ise değerleri yok edip hep daha iyi daha iyi diyerek değerleri harcıyor. aslında iyisi de gelmiyor, sadece iyi gözüküyor.
-baros transfer edildiği gün o zaman içinde çok iyi transferdi. geldi gol attı ve attırdı. heyecanlar yaşadık sayesinde.
-baros karpaty maçı sonrası kendini yere attı, hırsından ağlayacaktı. duygulandırdı bizi.
-baros hırsından dolayı kart gördü cezalı duruma düştü. her cezalı maç sonrasında da coştu coşturdu.
-baros yenik duruma düştüğümüz maçta daha çok koştu daha çok zorladı. helal olsun dedik.
.
.
.
endüstriyel futbol ve kapitalist dünya böyle bir şey işte. insan ihtiyaçları sınırsızdır.
istekler ile ihtiyaçlar farklıdır.
galatasaray'ın baros gibi bi' forveti varken forvete ihityacı yok.
istekler yeni ve heyacan verici olması adına güzeldir.
herhangi bir telefon aldıktan sonra iphone a göz dikmek istektir, aç gözlülüktür.
kim gelirse gelsin baros bana göre iphone'dir.
pazarlama seksen yaşındaki bir kadını yirmi yaşındaki kadına göre daha cazip kılmaktır.
pazarlama baros gibi adamı harcayıp yerine yakışıklı, beyaz bir forvet almaktır.
ben profesyonel değilim, sadece taraftarım. benim için tek önemli olan değerler. ben sabri ile dalga geçmem. çünkü o benim takımımın kaptanı, o metin oktay'ın taktığı, bülent korkmaz'ın senelerce üstünde taşıdığı kaptanlık bandını taşıyor. değerlerimize ters düşen bi' şey yapmadıkça da ben bi' şey demem. bana yeni oyuncu getirmeyin kardeşim, bana baros'u daha etkin kılacak bi' sistem getirin. ceza sahası içinde daha çok galatasaraylı futbolcunun olduğu sistemi getirin, altı pas içinde baros'a topu verin orta sahada değil!
ha yeri gelmişken son beş seneye bi' bakın kimler gelmiş kimler gitmiş. kaç tane takım kurulmuş.bi' de barcelona'ya bakın, kaç kişi gitmiş kaç kişi gelmiş. süreklilik olmazsa başarı olmaz. başarısız olduğumuzda ağlayanlar; "baros gitsin, yeni adam gelsin" diyorsa ağlamayı sona kadar hak ediyor.
-baros transfer edildiği gün o zaman içinde çok iyi transferdi. geldi gol attı ve attırdı. heyecanlar yaşadık sayesinde.
-baros karpaty maçı sonrası kendini yere attı, hırsından ağlayacaktı. duygulandırdı bizi.
-baros hırsından dolayı kart gördü cezalı duruma düştü. her cezalı maç sonrasında da coştu coşturdu.
-baros yenik duruma düştüğümüz maçta daha çok koştu daha çok zorladı. helal olsun dedik.
.
.
.
endüstriyel futbol ve kapitalist dünya böyle bir şey işte. insan ihtiyaçları sınırsızdır.
istekler ile ihtiyaçlar farklıdır.
galatasaray'ın baros gibi bi' forveti varken forvete ihityacı yok.
istekler yeni ve heyacan verici olması adına güzeldir.
herhangi bir telefon aldıktan sonra iphone a göz dikmek istektir, aç gözlülüktür.
kim gelirse gelsin baros bana göre iphone'dir.
pazarlama seksen yaşındaki bir kadını yirmi yaşındaki kadına göre daha cazip kılmaktır.
pazarlama baros gibi adamı harcayıp yerine yakışıklı, beyaz bir forvet almaktır.
ben profesyonel değilim, sadece taraftarım. benim için tek önemli olan değerler. ben sabri ile dalga geçmem. çünkü o benim takımımın kaptanı, o metin oktay'ın taktığı, bülent korkmaz'ın senelerce üstünde taşıdığı kaptanlık bandını taşıyor. değerlerimize ters düşen bi' şey yapmadıkça da ben bi' şey demem. bana yeni oyuncu getirmeyin kardeşim, bana baros'u daha etkin kılacak bi' sistem getirin. ceza sahası içinde daha çok galatasaraylı futbolcunun olduğu sistemi getirin, altı pas içinde baros'a topu verin orta sahada değil!
ha yeri gelmişken son beş seneye bi' bakın kimler gelmiş kimler gitmiş. kaç tane takım kurulmuş.bi' de barcelona'ya bakın, kaç kişi gitmiş kaç kişi gelmiş. süreklilik olmazsa başarı olmaz. başarısız olduğumuzda ağlayanlar; "baros gitsin, yeni adam gelsin" diyorsa ağlamayı sona kadar hak ediyor.
