217
karabükspor – galatasaray : 1-1
ligde 3 maç oynandı, galatasaray 3 ihtimali de yaşadı.
fatih hoca bu defa takımı 4-4-2 dizmiş, baros'a kementi attı yerine sercan ve elmander'le başladı. bir adam yerine iki adam nasıl oluyor derseniz, ben de size üç çocuk-bakkal hikayesini anlatırım.
galatasaray maça fena başlamadı ama daha peşrev aşamasında muslera atıldı, 10 kişi kaldı takım.
bünyamin gezer artık muslera'yı son adam olarak mı değerlendirdi yoksa tekmeye mi gösterdi kırmızıyı bilmek zor, bilinen bünyamin'e hiç güvenmediğimiz.
pozisyon oldu, bünyamin olay yerine depar attı ve yerde yatan muslera'ya kırmızıyı gösterdi. bu ne acele bünyamin. oyuncular yerde, düdüğü zaten çalmışsın. bir dur, sakince düşün, yardımcı hakemine sor, son adam mıydı, değil miydi. bir sürü zamanın var, kartı göstermesen köstebek gibi tünel kazıp kaçacak mı sandın muslera'yı. ulan adam bilica değil ki, hem elleri de küçük, kazamaz tünel falan.
gökhan zan'ın arkasına atılan topu shelton tam alırken, arkadan gelen muslera markalı uruguay bandıralı kamyon iskele tarafından bodoslama çarptı. kuşku yok ki muslera sekizde sekiz kusurluydu. ama kırmızı kart? muslera çarpmamış olsa, shelton topu aldığında arkası dönük olacaktı ve o dönene kadar zan önüne geçmiş olurdu ve kadamesine de ujfalusi girerdi. bu açıdan bakıldığında son adam tezi çürüyor. bir de şöyle bakabiliriz, muslera boşa çıkmış olsa o pozisyonda, shelton arkası dönük bile olsa döndüğünde boş bir kale görecekti. bünyamin hoca bu yüzden kırmızı göstermiş olabilir ama hatırlatmak isterim ki, bunlar ikinci hamlelerden sonraki yorumlar. fakat normaldir, bünyamin ne zaman yorumunu galatasaray'ın işine yarayacak şekilde yapmış ki?
yarayacak dedim de aklıma geldi, yan hakeminin kafası yarıldıktan sonra bile kadıköyde maçı yönetmiş adam bünyamin.
takım on kişi kalınca takım 4-4-1'e dönmek zorunda kaldı, hoca riera'yı çıkardı. eksik kalmamıza rağmen yine de oyunu kontrol eden takım galatasaraydı. karabük geçen seneden çok kan kaybetmiş, geçen seneki karabük olsa yarı sahamızdan çıkamazdık. tabii ki galatasaray'ın da düzelmesinin etkisi var.
oyunu kontrol etmekle birlikte orta saha mücadelesi şeklinde geçti maç, zaten kolay pozisyon bulamayan takım eksik olunca iyice zorlandı.
riera çıktıktan sonra tek gerçek kanat adamı kalan kazım da yine rakibinin arkasına saklanmayı sürdürünce hücum etkinliğimiz çok düştü, ta ki ikinci devre kazım kıpırdanana kadar.
kazım son haklarını kullanıyor. fatih hoca bekliyor, sabrediyor olmayınca kementi atıp futbolcuyu yanına oturtuyor. baros ve sabri örneğin. sırada kazım var ve hemen arkasında eboue.
eboue'nin bir çok mevkide oynayabildiğini biliyoruz ama yine de en iyi verim alınan yer sağ bek. hocanın takıma, türk futboluna alışana kadar sağ bek oynatmalı, kendine gelsin, sonra nerede isterse oynatır. takıma alıştıktan sonra, bu tip adamlardan her yerde faydalanabilirsiniz. dün kötü değildi ama sanırım sakatlandı diye çıkardı hoca.
tam işler iyi gidiyor derken saçma sapan bir gol yedik. erdem topu aldı, taşıdı, önüne kimse çıkmayınca topu kaleye savurdu, evet ya adam vurmadı bildiğin mancınık gibi savurdu topu. top bizim iki oyuncunun kafalarının hizasında falso alıp ufuk2u ters köşeye yatırdı, gol oldu. ufuk'un suçu var mı? bence pek yok, top kimseye de çarpmamasına rağmen çok acayip bir şekilde gitti. asıl kabahat o topa vurduranlarda, rakibin 18 üzerine kadar bu kadar rahat gelmesine izin verenlerde. haklarını yemeyelim 10 kişi oynamanın bedellerinden biri de bu tip kadame hatalarının olması tabii.
yediğimiz golden sonra galatasaray'ın rakip sahada top yaparak (pas yaparak) baskı kurduğunu gördük. baros'un ceza sahası içinde ne kadar tehlikeli olduğu bir daha ortaya çıktı, topu aldı döndü, indirdiler, penaltı. geçen maç penaltıyı inan atmışken bu defa melo attı. enteresan. penaltıcı sıkıntımız var sanırım.
ujfalusi'nin kaptan çıkması enteresan. yabanacı bir oyuncunun hem de ilk sezonunda galatasaray kaptanı olduğunu daha önce hiç görmedim. ilk sezonunda kaptan olan kimse görmedim zaten, yabancılar içinde de en son hatırladığım popescu 3. kaptandı. tabii burada ujfalusi'nin kaptanlardan biri olduğunu, bir maçlık kaptan olmadığını varsayıyorum. öyle ya, karabük maçında niye kaptan olsun ujfa. benzeri şekilde lincoln havaya girsin diye kaptan çıktığı maçlar gibi değil. kaptan çıkmak başka, kaptan olmak başkadır.
muslera kesinlikle çok iyi kaleci. ama üçüncü maçında ikinci büyük hatasını yaptı. nasıl açıklanır bilmiyorum. sanırım dengesiz kaleciler familyasından muslera. maç da alacak maç da verecek. sezon içinde atsan atılmaz, satsan satılmaz demek zorunda kalmyalım da.
takımın özgüven sorununundan yavaş yavaş kurtulduğunu görüyoruz. son iki maçta geriye düşülmesine rağmen oyuna küsmeyen, yılmayan, mücadele eden bir ekip gördüm. hele dünkü maçın deplasmanda olduğunu düşününce içim biraz daha rahatlıyor. geride kalan son iki sezon ki deplasmanları hatırlatıp, başınızdan aşağı kaynar sular dökülsün istemem ama, doğru bu.
fatih hoca hala takım kurgusu, oyuncu tercihleri üzerinde denemeler yapıyor. yapsın, sakıncası yok. daha çok maç var. hem sezon sonunda play-off'da var, ilk 4'e girmek yeterli. başlarda biraz pan kaybedilse bile denemelerden sonra oluşacak takım bunları telafi edecektir. takımın her geçen gün bir özelliğini geliştirdiğini sadece ben görüyor olamam değil mi?
bizim maçtan sonra arda'yı izledim. bilenler bilir severim arda'yı, gidişine de çok kızamadım. her zaman futbolcuyu anlamışımdır. ama, dün gördüm ki, bize lazım olan adam arda. bizdeyken hiç anlatamamıştık, bu adam göbekte daha iyi oynar diye. ille de sola geliyor diyorlardı. mecbur kalıyor deyince dudak büküyorlardı. madrid'de sola gitmeme aşısı vurduruyormuş gün aşırı.
arda'ya ben de kızmaya başladım artık. ama sadece gidişindeki zamanlama açısından, yoksa hala anlıyorum.
o değil de, hatunla aramızda şöyle bir dialog geçti atletico maçı sırasında:
hatun : benim için arda artık bir şey ifade etmiyor.
captano : galatasaraylılar da senin gibi düşünüyor.
h : sen galatasaraylı değil misin?
c : ardasporluyum.
hızımı alamadım, bir de bedri baykam'a çakayım. bedri, melo'nun pitbull gol sevinçleriyle ilgili köpek falan dedi.
bak şimdi bedri. aslan, kanarya, kartal da esasında hayvandır biliyorsun, ama onları kimse hayvan olarak algılamaz. pitbull da böyle bir simgedir. hayvan dediğin öküz'dür, anladın mı?
ligde 3 maç oynandı, galatasaray 3 ihtimali de yaşadı.
fatih hoca bu defa takımı 4-4-2 dizmiş, baros'a kementi attı yerine sercan ve elmander'le başladı. bir adam yerine iki adam nasıl oluyor derseniz, ben de size üç çocuk-bakkal hikayesini anlatırım.
galatasaray maça fena başlamadı ama daha peşrev aşamasında muslera atıldı, 10 kişi kaldı takım.
bünyamin gezer artık muslera'yı son adam olarak mı değerlendirdi yoksa tekmeye mi gösterdi kırmızıyı bilmek zor, bilinen bünyamin'e hiç güvenmediğimiz.
pozisyon oldu, bünyamin olay yerine depar attı ve yerde yatan muslera'ya kırmızıyı gösterdi. bu ne acele bünyamin. oyuncular yerde, düdüğü zaten çalmışsın. bir dur, sakince düşün, yardımcı hakemine sor, son adam mıydı, değil miydi. bir sürü zamanın var, kartı göstermesen köstebek gibi tünel kazıp kaçacak mı sandın muslera'yı. ulan adam bilica değil ki, hem elleri de küçük, kazamaz tünel falan.
gökhan zan'ın arkasına atılan topu shelton tam alırken, arkadan gelen muslera markalı uruguay bandıralı kamyon iskele tarafından bodoslama çarptı. kuşku yok ki muslera sekizde sekiz kusurluydu. ama kırmızı kart? muslera çarpmamış olsa, shelton topu aldığında arkası dönük olacaktı ve o dönene kadar zan önüne geçmiş olurdu ve kadamesine de ujfalusi girerdi. bu açıdan bakıldığında son adam tezi çürüyor. bir de şöyle bakabiliriz, muslera boşa çıkmış olsa o pozisyonda, shelton arkası dönük bile olsa döndüğünde boş bir kale görecekti. bünyamin hoca bu yüzden kırmızı göstermiş olabilir ama hatırlatmak isterim ki, bunlar ikinci hamlelerden sonraki yorumlar. fakat normaldir, bünyamin ne zaman yorumunu galatasaray'ın işine yarayacak şekilde yapmış ki?
yarayacak dedim de aklıma geldi, yan hakeminin kafası yarıldıktan sonra bile kadıköyde maçı yönetmiş adam bünyamin.
takım on kişi kalınca takım 4-4-1'e dönmek zorunda kaldı, hoca riera'yı çıkardı. eksik kalmamıza rağmen yine de oyunu kontrol eden takım galatasaraydı. karabük geçen seneden çok kan kaybetmiş, geçen seneki karabük olsa yarı sahamızdan çıkamazdık. tabii ki galatasaray'ın da düzelmesinin etkisi var.
oyunu kontrol etmekle birlikte orta saha mücadelesi şeklinde geçti maç, zaten kolay pozisyon bulamayan takım eksik olunca iyice zorlandı.
riera çıktıktan sonra tek gerçek kanat adamı kalan kazım da yine rakibinin arkasına saklanmayı sürdürünce hücum etkinliğimiz çok düştü, ta ki ikinci devre kazım kıpırdanana kadar.
kazım son haklarını kullanıyor. fatih hoca bekliyor, sabrediyor olmayınca kementi atıp futbolcuyu yanına oturtuyor. baros ve sabri örneğin. sırada kazım var ve hemen arkasında eboue.
eboue'nin bir çok mevkide oynayabildiğini biliyoruz ama yine de en iyi verim alınan yer sağ bek. hocanın takıma, türk futboluna alışana kadar sağ bek oynatmalı, kendine gelsin, sonra nerede isterse oynatır. takıma alıştıktan sonra, bu tip adamlardan her yerde faydalanabilirsiniz. dün kötü değildi ama sanırım sakatlandı diye çıkardı hoca.
tam işler iyi gidiyor derken saçma sapan bir gol yedik. erdem topu aldı, taşıdı, önüne kimse çıkmayınca topu kaleye savurdu, evet ya adam vurmadı bildiğin mancınık gibi savurdu topu. top bizim iki oyuncunun kafalarının hizasında falso alıp ufuk2u ters köşeye yatırdı, gol oldu. ufuk'un suçu var mı? bence pek yok, top kimseye de çarpmamasına rağmen çok acayip bir şekilde gitti. asıl kabahat o topa vurduranlarda, rakibin 18 üzerine kadar bu kadar rahat gelmesine izin verenlerde. haklarını yemeyelim 10 kişi oynamanın bedellerinden biri de bu tip kadame hatalarının olması tabii.
yediğimiz golden sonra galatasaray'ın rakip sahada top yaparak (pas yaparak) baskı kurduğunu gördük. baros'un ceza sahası içinde ne kadar tehlikeli olduğu bir daha ortaya çıktı, topu aldı döndü, indirdiler, penaltı. geçen maç penaltıyı inan atmışken bu defa melo attı. enteresan. penaltıcı sıkıntımız var sanırım.
ujfalusi'nin kaptan çıkması enteresan. yabanacı bir oyuncunun hem de ilk sezonunda galatasaray kaptanı olduğunu daha önce hiç görmedim. ilk sezonunda kaptan olan kimse görmedim zaten, yabancılar içinde de en son hatırladığım popescu 3. kaptandı. tabii burada ujfalusi'nin kaptanlardan biri olduğunu, bir maçlık kaptan olmadığını varsayıyorum. öyle ya, karabük maçında niye kaptan olsun ujfa. benzeri şekilde lincoln havaya girsin diye kaptan çıktığı maçlar gibi değil. kaptan çıkmak başka, kaptan olmak başkadır.
muslera kesinlikle çok iyi kaleci. ama üçüncü maçında ikinci büyük hatasını yaptı. nasıl açıklanır bilmiyorum. sanırım dengesiz kaleciler familyasından muslera. maç da alacak maç da verecek. sezon içinde atsan atılmaz, satsan satılmaz demek zorunda kalmyalım da.
takımın özgüven sorununundan yavaş yavaş kurtulduğunu görüyoruz. son iki maçta geriye düşülmesine rağmen oyuna küsmeyen, yılmayan, mücadele eden bir ekip gördüm. hele dünkü maçın deplasmanda olduğunu düşününce içim biraz daha rahatlıyor. geride kalan son iki sezon ki deplasmanları hatırlatıp, başınızdan aşağı kaynar sular dökülsün istemem ama, doğru bu.
fatih hoca hala takım kurgusu, oyuncu tercihleri üzerinde denemeler yapıyor. yapsın, sakıncası yok. daha çok maç var. hem sezon sonunda play-off'da var, ilk 4'e girmek yeterli. başlarda biraz pan kaybedilse bile denemelerden sonra oluşacak takım bunları telafi edecektir. takımın her geçen gün bir özelliğini geliştirdiğini sadece ben görüyor olamam değil mi?
bizim maçtan sonra arda'yı izledim. bilenler bilir severim arda'yı, gidişine de çok kızamadım. her zaman futbolcuyu anlamışımdır. ama, dün gördüm ki, bize lazım olan adam arda. bizdeyken hiç anlatamamıştık, bu adam göbekte daha iyi oynar diye. ille de sola geliyor diyorlardı. mecbur kalıyor deyince dudak büküyorlardı. madrid'de sola gitmeme aşısı vurduruyormuş gün aşırı.
arda'ya ben de kızmaya başladım artık. ama sadece gidişindeki zamanlama açısından, yoksa hala anlıyorum.
o değil de, hatunla aramızda şöyle bir dialog geçti atletico maçı sırasında:
hatun : benim için arda artık bir şey ifade etmiyor.
captano : galatasaraylılar da senin gibi düşünüyor.
h : sen galatasaraylı değil misin?
c : ardasporluyum.
hızımı alamadım, bir de bedri baykam'a çakayım. bedri, melo'nun pitbull gol sevinçleriyle ilgili köpek falan dedi.
bak şimdi bedri. aslan, kanarya, kartal da esasında hayvandır biliyorsun, ama onları kimse hayvan olarak algılamaz. pitbull da böyle bir simgedir. hayvan dediğin öküz'dür, anladın mı?