• 1275
    bilmeyenler okusun ve okuttursun diye günün anlam ve önemine uygun bir yazıdır.
    vakti zamanında melih şabanoğlu ağabeyimizin kaleme aldığı bir yazıdır.
    yazının çıkış noktası şu resimdir. http://twitpic.com/6mgfg0

    --- alıntı ---

    duyduk ki fenerbahçe türkiye fortis kupası’nda bursaspor’la oynadığı maça istanbul erkek lisesi’nin 125’inci yılını kutlayan bir pankartla çıkmış. gecikmiş, bir türlü söylenmemiş, söylenememiş, ancak cok ciddi bir itiraftır bu pankart. fenerbahçe bu pankartla gören gözlere, bir kez daha “ben ittihatçı’yım” mesajı vermiştir.

    benzer bir olay 12 eylül 1980’den sonra yaşanmıştı. ülkede kuyrukların uzadığı, kurşunun sağcı veya solcu olup olmadığına bakmadan her gün ortalama 10 ülke gencinin canını aldığı 1979 kışında türkiye cumhuriyeti’nin üçüncü cumhurbaşkanı celal bayar önemli bir açıklama yapmıştı. “bu kış komünizm gelecek” demişti türkiye’ye.

    komünizm gelmedi o kışı izleyen sonbaharda. askerler geldi. dönemin genelkurmay başkanı orgeneral kenan evren liderliğinde ülke yönetimine el koydu silahlı kuvvetler. binlerce genç hapislere atıldı, işkencelerden geçirildi, yaşı küçük insanlar idam edildi.

    işte, o darbenin lideri kenan evren bir gün yanına, “bu kış komünizm gelecek” uyarısı yapan celal bayar’ı almıştı. yaşı çok geç olmasına karşın müthiş bir dimağa sahip olan o celal bayar da, kenan evren’in yanında müthiş bir söz daha söylemişti: “ben ittihatçı’yım.” kenan evren gülümseyerek izlemişti aslında “sadece ben değil, ikimiz de ittihatçıyız” anlamına gelen bu sözleri.

    oysa ki aynı kenan evren, il il gezip atatürk’ün görüşlerini yaymaya çalışıyordu. kendini kemalist olarak takdim ediyor, işkenceden geçirilip idam edilen gençlere yönelik yaptırımları da şöyle meşrulaştırıyordu: “asmayıp da beslese miydik!”

    ne korkunç bir laftı bu. ama elden ne gelirdi ki. ülkenin hafızası denetim altına alınmıştı. mustafa kemal’le 1917’den sonra her geçen daha da artan dozda karşı karşıya gelen ittihatçılar’ın, aslında davalı olduğu ve 1926’da kanlı bir hesaplaşma içine girdikleri unutturulmaya çalışılmıştı.

    bu yüzden kenan evren, meydanlarda, okullarda kemalist kıyafetini giyip sureti haktan görünüyordu, en azından öyle olduğu izlenimi yaratmaya çalışıyordu. ama o kadar işte. ülkenin üçüncü cumhurbaşkanı, onun yanında aslında kim olduğunu ve ülkeyi kemalistler’in değil, artık ve yeniden ittihatçılar’ın yönetmeye başladığını itiraf ediyordu: “ben ittihatçı’yım.”

    fenerbahçe’nin de istanbul erkek lisesi’nin kuruluş yıldönümünü kutlaması aslında ittihatçı olduğunun itirafıdır. açıklayalım.

    ittihatçılar’ın iktidara gelmesiyle kaderi değişen okul

    istanbul erkek lisesi 1884’te kuruldu. oldukça maceralı bir hayatı vardı ilk zamanlarında. kurulduğunda özel bir okuldu aslında, adı “numune-i terakki” olan. sonra devlete devredildi. sürekli mekân değiştirdi, isim değiştirdi. ne zaman ki ittihatçılar 1908’de örtük olarak, 1909’da açık olarak iktidara geldi okulun da kaderi değişti.

    bilindiği gibi o dönemki adı mekteb-i sultani olan galatasaray lisesi, osmanlı hanedanının özel olarak ilgilendiği bir okuldu. saray’ın gözdesiydi. çünkü 1868’de doğrudan sultan abdülaziz tarafından kurulmuştu ve açılmıştı. padişah çocukları, şehzadeler, sultanzadeler hep mekteb-i sultani’de okurlardı.

    ikinci meşrutiyet’in ilanından sonra hanedanlık biraz geriye itildi, ittihatçılar ön plana çıktılar. bu toprakların gelmiş geçmiş en büyük örgütçüleri olan ittihatçılar nasıl ki futbola, spora el atmışlarsa, okullara da el attılar, iktidara geldikten sonra.

    tıpkı spor kulüpleri arasında önce galatasaray’ı ele geçirmek istemeleri gibi, okullar içinde de mekteb-i sultani’ye diktiler gözlerini evvela. ancak mektebin müdürü, osmanlıcılık akımının temsilcisi ve sıkı bir ittihatçı karşıtı olan tevfik fikret mektebi ittihatçılar’a teslim etmedi. tıpkı fahri başkanı olduğu galatasaray spor kulübü’nü de ittihatçılar’a teslim etmediği gibi.

    ittihatçılar futbolda ve sporda ilk olarak galatasaray’ın kapısını çaldıktan sonra fenerbahçe’ye yöneldiler. ve bu kulübü 1912’de ele geçirdiler. galatasaray spor kulübü’de yönetici olan dr. hamit hüsnü bey’i de doğrudan fenerbahçe’ye başkan yaptılar.

    galatasaray'ın ilk şampiyon olan kadrosu. orta sırada kulübün fahri başkanı ve mekteb-i sultani müdürü tevfik fikret görünüyor. tevfik fikret her iki kurumu da ittihatçılar'a teslim etmemişti. ayakta sağdan ikinci sırada ise ilk türk futbolcusu fuat hüsnü kayacan'ın abisi dr. hamit hüsnü kayacan görünüyor. ittihatçılar 1912'de fenerbahçe'yi teslim aldıktan sonra kulübün başına galatasaray'ın tecrübeli yönetici dr. hamit hüsnü'yü getirdiler.

    galatasaray'ın ilk şampiyon olan kadrosu. orta sırada galatasaray'ın fahri başkanı ve mekteb-i sultani müdürü tevfik fikret görünüyor. tevfik fikret her iki kurumu da ittihatçılar'a teslim etmemişti. ayakta sağdan ikinci sıradaki fesli galatasaraylı ise dr. hamit hüsnü kayacan görünüyor. ittihatçılar 1912'de fenerbahçe'yi teslim aldıktan sonra kulübün başına galatasaray'ın tecrübeli yöneticisi dr. hamit hüsnü'yü getirdiler.

    benzer bir operasyonu da istanbul erkek lisesi’nde gerçekleştirdi ittihatçılar. hanedanın denetiminde olan mekteb-i sultani’ye karşı istanbul lisesi’ni desteklediler. çocuklarını mekteb-i sultani’ye değil, istanbul sultanisi’ne verdiler. okulun eğitim kadrosunu ve müfredatını çok güçlendirdiler.

    hatta modernist bir hamleyle istanbul lisesi’ne bile çevirdiler okulun adını. üç yıl sonra da istanbul sultanisi’ne. böylece tam bir rekabet başlamış oldu, mekteb-i sultani’yle istanbul sultanisi arasında. (tuhaf biçimde buradaki “sultani” kelimesinin sultanlığa ait –ingilizce ve fransızca’da “royal”, ispanyolca’daki “real” kelimesinin karşılığı- olduğunu sanan çok galatasaraylı vardır. halbuki “sultani” “lise” anlamındadır. ingilizce ve fransızca’daki “royal” kelimesinin bizdeki karşılığı “şahane”dir. şahane, şahlara ait, şahlara layık demektir.)

    almanya yanlısı olan ittihatçılar’ın kararıyla 1917’ye kadar fransızca olan istanbul sultanisi’ndeki yabancı dil almanca’ya döndü . bunda elbette birinci dünya savaşı’nda fransa’yla harp içinde olmanın da etkisi vardı. ama aynı dönemde mekteb-i sultani fransızca eğitimini sürdürmüştü, sürdürebilmişti. mektepteki fransız öğretmenlerin birçoğu müslüman yapılmış, başlarına da birer fes takılarak hayat ve lisan eskiden olduğu gibi devam etmişti mekteb-i sultani’de.

    istanbul sultanisi’nin amblemi 1911 yılında tasarlandı, istanbul’un ilk harfi “elif”le, sultani’nin ilk harfi olan “sin”den oluşuyordu bu amblem. tasarımda “sin” bir aya benzetildi, “elif”in soluna da bir yıldız getirilerek ittihatçılar’ın türklük vurgusu tamamlanmış oldu.

    ilk sırada yürüme kavgası

    o dönem önemli törenlere mektepler de katılırdı, adlarının yazılı olduğu pankartlarla. mektep öğrencileri de bu pankartların arkasında yürürlerdi. mekteb-i sultanililer, yani galatasaraylılar, hanedanın gözdesi ve memleketin ilk lisesi oldukları için ön sırada yürüdüler yıllar boyu. ta ki ittihatçılar’ın iktidara gelmesine kadar. ondan sonra mekteb-i sultani’yle istanbul sultanisi arasında ilk sırada yürüme kavgası başladı.

    galatasaraylılar eski teamüle göre ilk sırada yürümeye devam etmek için mücadele ettiler. istanbul sultanililer ise harf sırasına göre yürünmesi gerektiği fikrini ortaya atarak birinci sırada yürümeye hakları olduğunu savundular. (mekteb-i sultani’nin ilk harfi “mim”di. istanbul sultanisi’nin ise alfabenin ilk harfi olan “elif.”) bu ilk sırada yürüme tartışmaları yüzünden sürekli kavga dövüş çıktı bu iki mektep arasında. hatta bu kavgalarda sopalar filan da kullanıldı. aslında kavga ülkenin sahibi olma kavgasıydı, ittihatçılar’la ittihatçı olmayanlar arasındaki.

    kolay değişmeyen ittihatçı genler

    şimdi yıllar yıllar sonra, vaktinde ittihatçılar tarafından ele geçirilen bu iki kurumdan birisi, diğerinin doğumgünü kutlamış. şaşırtıcı mı? asla değil. zira, ne yapılırsa yapılsın, kültürel kodlar kolay değişmiyor. hele ittihatçılık çok zor değişir, inanılmaz inatçıdır. her kılığa girer ama kendini kolay kolay açığa vurmaz. çünkü sıradan bir dernek değildir ittihat ve terakki cemiyeti. kutsal bir cemiyettir. yeminle girilir, bayrak, silah ve kuran üzerinde yemin edilir.

    fenerbahçe spor kulübü’nün her fırsatta yaptığı “atatürkçüyüz” vurgusunu da bu çerçevede okumak ve değerlendirmek gerekir. bu vurgu, kenan evren’in meydanlarda söylediği “atatürkçüyüm” vurgusundan farklı değildir. kenan evren’in aslında kim olduğunu vaktinde celal bayar ortaya koymuştu. unutulmasın. 1980’de kemalist görünümlü ittihatçılar tarafından yeniden formatlanan ülkenin bugün ne hale geldiği de.
    --- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın