151
(alinti: 2000 yılı uefa kupası şampiyonluğu galatasaray'ın ve ülke futbolunun direnişinin hikâyesidir. 2000 yılı uefa kupasında 1999 sonbaharında avrupa'da bahis şirketleri galatasaray'ın uefa kupasını alma ihtimalini 1/250 olarak hesaplamışlardı. avrupa'nın dev kulüpleri arasında uefa kupasını galatasaray'ın kazanması onlara göre imkânsızdı. hiç şans tanımadıkları galatasaray onları yanılttı.
futbolun sosyal ve ekonomik boyutunu da irdelersek çok daha farklı yönleri görülebilir. kapitalizmin dünyaya oturttuğu sınıf düzenini futbolda da yer almaktadır. real madrid, milan, barcelona, bayer münih, chelsea, inter ve diğerleri. futbol kulüpleri arasında elit kulüpler olarak da adlandırabileceğimiz bu kulüpler, futbolcuları, bütçeleri, statları, gelirleri hatta seyircilerinin ekonomik profiliyle futbolun burjuvazi sınıfı konumunda yer alıyorlar. aynı zamanda bu kulüpler gelişmiş ülkelerin takımları.
gelişmemiş ülkelerin kulüplerindeyse durum daha farklı. birçok kulüp elit kulüplerin bütçelerini rüyasında bile göremeyecek durumda. peki, türkiye'deki kulüplerin bu sınıflı sporda konumu ne? tabii ki gelişmemiş ülke kategorisinde. elit kulüplerin birkaç futbolcusunun değerinin bizdeki herhangi bir kulübün hemen tüm oyuncuları kadar olduğunu düşünürsek durum daha rahat anlaşılacaktır. -sadece ronaldinho, ronaldo, messi ve kaka'nın değerleri 300 milyon euro'ya yakın- durum böyle olunca azgelişmiş bir ülke takımının elit kulüplere karşı başarılı olması imkânsız bir durum oluyor.
avrupa kupalarının tarihine bakarsak çoğunlukla elit takımların kazandığını görürüz. bu durumun bir istisnasını da 2000 yılında galatasaray gerçekleştirdi. galatasaray'ın maddi olanakları düşünüldüğünde bu kulüplere karşı başarılı olması imkânsız gibiydi. galatasaray'ın 2000 yılında karşılaştığı ve yendiği takımlardan biri olan milan'ın 90 bin kişilik san siro'da, galatasaray'ın ise 20 bin kişilik ali sami yen'de maçlarını oynadığını düşünürsek aradaki bilet gelirlerinin farkı bize uçurumu gösterecektir. fakat galatasaray elit kulüplerle olan bu uçurma rağmen uefa kupasını kazanmış ve elit kulüplere karşı bir direniş sergilemiştir.
elit kulüplerin mantalitesi, belli bir bütçe ve pahalı oyuncularla takım kurmak üzerineyken; zaman zaman oyuncularının maaşlarını ödemekte zorlanan galatasaray'da ise -elit kulüpler için pek anlamı olmayan- takım ruhu, arkadaşlık, inanç gibi kavramlar zaferin mimarı olmuştur.
galatasaray'ın 2000 yılı uefa kupası şampiyonluğu en büyük yankıyı azgelişmiş ülkelerde yapmıştır. özellikle asya, afrika ve latin amerika'da geniş etki bırakmıştır. galatasaray azgelişmiş ülkelerde tanınan ve çok sevilen bir kulüp haline gelmiştir. her yıl şampiyonlar ligi ve uefa kupasını elit kulüpler almasına rağmen bu tarz etki yarattığını göremeyiz.
galatasaray'ın uefa kupası zaferi gelişmemiş ülke insanlarının burjuvaziye bir tepkisi olarak da değerlendirilebilir. galatasaray'ın dünyada en sevildiği ve tanındığı ülkeler aynı zamanda çok da fakir ülkelerdir. yaşanan sürecin bu zafere direniş kimliği kazandırdığını söylemek daha doğru olacaktır. brezilya'nın fakir mahallerinde insanlar galatasaray forması ile futbol oynuyorsa, endonezya'da, filipinlerde gece yarısı galatasaray'ın maçları izleniyorsa, sadece futbol takımı destekleme yönünü değil, bu durumun sosyal ve ekonomik boyutunu da görmek gerekir. 2000 yılı uefa şampiyonluğu elit kulüplere sadece futbol dersi vermekle kalmamış, ezilen ülke insanlarına da cesaret ve mücadele azmi kazandırmıştır.)
futbolun sosyal ve ekonomik boyutunu da irdelersek çok daha farklı yönleri görülebilir. kapitalizmin dünyaya oturttuğu sınıf düzenini futbolda da yer almaktadır. real madrid, milan, barcelona, bayer münih, chelsea, inter ve diğerleri. futbol kulüpleri arasında elit kulüpler olarak da adlandırabileceğimiz bu kulüpler, futbolcuları, bütçeleri, statları, gelirleri hatta seyircilerinin ekonomik profiliyle futbolun burjuvazi sınıfı konumunda yer alıyorlar. aynı zamanda bu kulüpler gelişmiş ülkelerin takımları.
gelişmemiş ülkelerin kulüplerindeyse durum daha farklı. birçok kulüp elit kulüplerin bütçelerini rüyasında bile göremeyecek durumda. peki, türkiye'deki kulüplerin bu sınıflı sporda konumu ne? tabii ki gelişmemiş ülke kategorisinde. elit kulüplerin birkaç futbolcusunun değerinin bizdeki herhangi bir kulübün hemen tüm oyuncuları kadar olduğunu düşünürsek durum daha rahat anlaşılacaktır. -sadece ronaldinho, ronaldo, messi ve kaka'nın değerleri 300 milyon euro'ya yakın- durum böyle olunca azgelişmiş bir ülke takımının elit kulüplere karşı başarılı olması imkânsız bir durum oluyor.
avrupa kupalarının tarihine bakarsak çoğunlukla elit takımların kazandığını görürüz. bu durumun bir istisnasını da 2000 yılında galatasaray gerçekleştirdi. galatasaray'ın maddi olanakları düşünüldüğünde bu kulüplere karşı başarılı olması imkânsız gibiydi. galatasaray'ın 2000 yılında karşılaştığı ve yendiği takımlardan biri olan milan'ın 90 bin kişilik san siro'da, galatasaray'ın ise 20 bin kişilik ali sami yen'de maçlarını oynadığını düşünürsek aradaki bilet gelirlerinin farkı bize uçurumu gösterecektir. fakat galatasaray elit kulüplerle olan bu uçurma rağmen uefa kupasını kazanmış ve elit kulüplere karşı bir direniş sergilemiştir.
elit kulüplerin mantalitesi, belli bir bütçe ve pahalı oyuncularla takım kurmak üzerineyken; zaman zaman oyuncularının maaşlarını ödemekte zorlanan galatasaray'da ise -elit kulüpler için pek anlamı olmayan- takım ruhu, arkadaşlık, inanç gibi kavramlar zaferin mimarı olmuştur.
galatasaray'ın 2000 yılı uefa kupası şampiyonluğu en büyük yankıyı azgelişmiş ülkelerde yapmıştır. özellikle asya, afrika ve latin amerika'da geniş etki bırakmıştır. galatasaray azgelişmiş ülkelerde tanınan ve çok sevilen bir kulüp haline gelmiştir. her yıl şampiyonlar ligi ve uefa kupasını elit kulüpler almasına rağmen bu tarz etki yarattığını göremeyiz.
galatasaray'ın uefa kupası zaferi gelişmemiş ülke insanlarının burjuvaziye bir tepkisi olarak da değerlendirilebilir. galatasaray'ın dünyada en sevildiği ve tanındığı ülkeler aynı zamanda çok da fakir ülkelerdir. yaşanan sürecin bu zafere direniş kimliği kazandırdığını söylemek daha doğru olacaktır. brezilya'nın fakir mahallerinde insanlar galatasaray forması ile futbol oynuyorsa, endonezya'da, filipinlerde gece yarısı galatasaray'ın maçları izleniyorsa, sadece futbol takımı destekleme yönünü değil, bu durumun sosyal ve ekonomik boyutunu da görmek gerekir. 2000 yılı uefa şampiyonluğu elit kulüplere sadece futbol dersi vermekle kalmamış, ezilen ülke insanlarına da cesaret ve mücadele azmi kazandırmıştır.)