408
barış özbek, mustafa sarp, ayhan akman, lorik cana, yekta kurtuluş, juan emmanuel culio… bugün transferi açıklanan selçuk inan’ın oynadığı mevkide geçen sene ki alternatiflerimiz. cana, yekta ve culio için çok acımasız olmamaya dikkat etsek bile, reddetmeyeceğimiz gerçek; selçuk inan’ın tamamından daha komple bir orta saha oyuncusu olduğu ve en iyisinden en az bir gömlek üstün olduğudur. sadece bunun için bile çok önemli iken, bu transferin birçok düzlemde çok kritik anlamları var.
ilk bahsedeceğimiz düzlem muhakkak ki uzunca bir süredir, oyunun iki yönünü de oynayabilen, oyuna yön verme kabiliyeti olan bir box-to-box orta saha oyuncumuz olmadığı gerçeğidir. “uzunca bir süredir” tamlaması ile betimlediğim baya uzun. bana göre uefa kupasını kazanan kadrodan sonra ilk defa bu tipte bir oyuncuyu kadromuza katmış bulunuyoruz. (elbette elano, conceiçao gibi “isimli” oyuncular aldık ama istediğimiz gibi olmadı ya da saidou ve benzerlerinden dönem dönem verim aldık ama istikrarlı olmadı. selçuk ise hem istikrarı hem de kaliteyi vaat ediyor) elbette tek başına orta sahamızı toparlar demek çok iddialı olur ama bu toparlama müdahalesinin en önemli ayağı olacağı kesin.
bu transferin ikinci önemli yanı ise terim ve ekibinin özellikle yerli futbolcu piyasasındaki ağırlığıdır. haşan şaş ile gerçekleşen bir buluşma ardından gelen imza iyi mesajlar veriyor. yeni vizyon tartışması yaptığımız şu günlerde değişimin ilk işareti olması açısından çok önemli bir transfer oldu. örneğin adnan sezgin’in kelepirci zihniyet ile kıyıda köşede ne olduğu belirsiz adamlar aracılığıyla yürüttüğü transfer çalışmalarının yerini türkiye futbol tarihinin efsaneleşmiş isimlerinin yürüttüğü bir tarz almış ise doğru yoldayız demektir.
üçüncü nokta ise 2011 – 2012 transfer sezonuna başladığımız iki transferinde; bonservissiz ama oldukça kalburüstü kalitede ve daha da önemlisi oldukça istikrarlı olmasıdır. serbest transfer tarihimizin en yararlı işlerini yapmış olabiliriz. uzunca bir süredir, beleş diye saçma sapan transferler yapma alışkanlığı edinmiştik (serdar özkan en yakıcı örneğidir sanırım) selçuk inan ve elmander transferleri ile bu devrinde kapanmış olduğunu görüyoruz. artık sadece beleşlik tercih sebebi değil.
dördüncü ve bence en önemli nokta ise prestij kazanımıdır. ercan saatçi deyyus-i ekber’nin kendinden emin edalarla “fener isterse alır” artizliklerinin sebebi geçen yıllarda erozyana uğrayan transfer prestijimizdir. galatasaray, asla ve kat’a herhangi bir konuda erozyona uğramaz bizim gözümüzde. ama piyasa açısından durum böyle değildi. “ilhan mansız, tümer metin, önder turacı, kemal aslan, gökhan ünal, stoch” bir çırpıda aklıma gelen, transferinde diğerleri ile çekiştiğimiz ama kaybettiğimiz isimler. bir de topa dahi giremediklerimiz var. uzunca zamandır ilk defa, rakiplerimizin de devrede olduğu bir transferi lehimize sonuçlandırıyoruz. bu dönemler boyunca hiç iyi transfer yapmadık demiyorum, elbette yaptık ama ilk defa iç piyasada üstünlüğü ele geçirdik. (bu üstünlük kazanımının somut göstergesi haraç mezat emenike ilgili yapılan açıklamadır) artık yurt içi futbolcu piyasasında galatasaray üstünlüğü ele geçirmiştir. ve daha da sevindirici olan bu üstünlük kazanımının sadece para ile olmamasıdır. bu kazanımın çok önemli bir bileşeni (yukarıda da bahsettiğim üzere) “futbol itibarı”dır. bu itibar terim ve ekibi ile yeniden şahlandırılmıştır.
umarım tüm yazımız böyle geçer… ama iyi geçen yazlardan sonra gelen felaket kışlar da hatırlıyorum yakın tarihten. o yüzden lütfen sadece yazın şampiyonu olmanın hiçbir anlamı olmadığını unutmayalım.
ilk bahsedeceğimiz düzlem muhakkak ki uzunca bir süredir, oyunun iki yönünü de oynayabilen, oyuna yön verme kabiliyeti olan bir box-to-box orta saha oyuncumuz olmadığı gerçeğidir. “uzunca bir süredir” tamlaması ile betimlediğim baya uzun. bana göre uefa kupasını kazanan kadrodan sonra ilk defa bu tipte bir oyuncuyu kadromuza katmış bulunuyoruz. (elbette elano, conceiçao gibi “isimli” oyuncular aldık ama istediğimiz gibi olmadı ya da saidou ve benzerlerinden dönem dönem verim aldık ama istikrarlı olmadı. selçuk ise hem istikrarı hem de kaliteyi vaat ediyor) elbette tek başına orta sahamızı toparlar demek çok iddialı olur ama bu toparlama müdahalesinin en önemli ayağı olacağı kesin.
bu transferin ikinci önemli yanı ise terim ve ekibinin özellikle yerli futbolcu piyasasındaki ağırlığıdır. haşan şaş ile gerçekleşen bir buluşma ardından gelen imza iyi mesajlar veriyor. yeni vizyon tartışması yaptığımız şu günlerde değişimin ilk işareti olması açısından çok önemli bir transfer oldu. örneğin adnan sezgin’in kelepirci zihniyet ile kıyıda köşede ne olduğu belirsiz adamlar aracılığıyla yürüttüğü transfer çalışmalarının yerini türkiye futbol tarihinin efsaneleşmiş isimlerinin yürüttüğü bir tarz almış ise doğru yoldayız demektir.
üçüncü nokta ise 2011 – 2012 transfer sezonuna başladığımız iki transferinde; bonservissiz ama oldukça kalburüstü kalitede ve daha da önemlisi oldukça istikrarlı olmasıdır. serbest transfer tarihimizin en yararlı işlerini yapmış olabiliriz. uzunca bir süredir, beleş diye saçma sapan transferler yapma alışkanlığı edinmiştik (serdar özkan en yakıcı örneğidir sanırım) selçuk inan ve elmander transferleri ile bu devrinde kapanmış olduğunu görüyoruz. artık sadece beleşlik tercih sebebi değil.
dördüncü ve bence en önemli nokta ise prestij kazanımıdır. ercan saatçi deyyus-i ekber’nin kendinden emin edalarla “fener isterse alır” artizliklerinin sebebi geçen yıllarda erozyana uğrayan transfer prestijimizdir. galatasaray, asla ve kat’a herhangi bir konuda erozyona uğramaz bizim gözümüzde. ama piyasa açısından durum böyle değildi. “ilhan mansız, tümer metin, önder turacı, kemal aslan, gökhan ünal, stoch” bir çırpıda aklıma gelen, transferinde diğerleri ile çekiştiğimiz ama kaybettiğimiz isimler. bir de topa dahi giremediklerimiz var. uzunca zamandır ilk defa, rakiplerimizin de devrede olduğu bir transferi lehimize sonuçlandırıyoruz. bu dönemler boyunca hiç iyi transfer yapmadık demiyorum, elbette yaptık ama ilk defa iç piyasada üstünlüğü ele geçirdik. (bu üstünlük kazanımının somut göstergesi haraç mezat emenike ilgili yapılan açıklamadır) artık yurt içi futbolcu piyasasında galatasaray üstünlüğü ele geçirmiştir. ve daha da sevindirici olan bu üstünlük kazanımının sadece para ile olmamasıdır. bu kazanımın çok önemli bir bileşeni (yukarıda da bahsettiğim üzere) “futbol itibarı”dır. bu itibar terim ve ekibi ile yeniden şahlandırılmıştır.
umarım tüm yazımız böyle geçer… ama iyi geçen yazlardan sonra gelen felaket kışlar da hatırlıyorum yakın tarihten. o yüzden lütfen sadece yazın şampiyonu olmanın hiçbir anlamı olmadığını unutmayalım.