• 1457
    bir çeşit kalp çarpıntısı. belki siz de hissetmişsinizdir. bir his, heyecana benzer ama heyecan değildir. mutluluğa benzer ama tam olarak mutluluk da diyemezsiniz. göğüs kafesinizin ortasında sanki yaşayan bir şeyler vardır. onu görünce aniden ortaya çıkar. sanki kalkıp içinde bulunduğunuz şehrin sokaklarında 2-3 tur koşsanız yorulmayacakmış gibi hissedersiniz.
    heyecan değil, mutluluk da değil. belki ikisinin karışımı?

    ne zaman onu görsem hissederim bu çarpıntıyı, küçüklüğümden beri. gurur, mutluluk, heyecan, sevgi...kalbimin içinde birleşip bir kimyasal tepkimeye girer ve patlar sanki. şampiyonlar ligi - uefa kupası kuralarından önce gösterilen kısa kliplerde, derlemelerde, belki 2 saniye belki daha az, sarı kırmızı bir forma görüldüğünde, işte ordadır. yine o çarpıntı. engel olamadan çıkar ortaya. o 2 saniye bana bütün klipten daha uzun gelir sanki. şampiyonlar liginin bana her seferinde onu hatırlatan ve pek çok futbol izleyicisini benzer şekillerde heyecanlandıran güzel şarkısı kulaklarımda çınlarken...

    die meister...

    die besten...

    ustadır o, en iyidir. yarı şanslı yarı gururlu hissederim. ya hiç tanışmasaydık onunla? ben bir başkası olsaydım da, turuncudan iz taşıyan tok bir sarıyla, vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızıyı hiç sevmeseydim? evet, şanslıyım ben, bir de gururlu.

    işte ben o "şanslı ve gururlu" olarak, hep biliyordum bugünün geleceğini. ve tuhaf bir şekilde, korkmadan bekliyordum da... onu yine eskisi gibi görmek istiyorsam o kısa kliplerde, yeni görüntüleriyle; önce bu ağır ağır düşüşünün yere çakılmayla bitmesi gerektiğini biliyordum.
    bir insanın verdiği sözü tutacağı zamanın gelmesini ya da kendisi için yapılan büyük iyilikleri geri ödeyebilmek için kötü günlerin gelmesini bekler gibi bekliyordum. sanki ben, ona kendimi ve sevgimin gerçekliğini kanıtlamak istiyordum.

    ve geldi kötü günler. önce sinyallerini verdi sonra biraz sessizlik... sonra da vurdu bizi şiddetli bir fırtınanın vuracağı gibi. kocaman asırlık bir ağaç, kökleri çok derinlerde, eski, güç dolu. iki kolunla sarılsan kolların kavuşmaz bile, biliyorsun. ama sarsılıyor, çatırdıyor, dallarını yere eğiyor işte. yıkılmayacağını bilsen de korkutuyor seni. insan ne kadar uğraşırsa uğraşsın hazırlayamıyor kendini. "tamam, dibe vuracağız, çakılacağız. ama önemli değil, yeter ki battığımız gibi çıkmasını da bilelim." diyorsun ama kendini o acıya hazırlayamıyorsun, istediğin kadar uğraş. sen onu dünyanın en iyilerinin arasında görmek isterken, sen onun bunu başarabilecek kadar büyük olduğunu bilirken... o kısacık şampiyonlar ligi tanıtımlarında bile, yıllardır onu görememek... sanki birisi kalp çarpıntını çalmış, yerine tuhaf bir sancı bırakmış gibi, onu gördükçe sancıyorsun.

    ama sonra hatırlıyorsun. sen galatasaraylısın. silkinip kendine geliyorsun. elbette sancıyacak, acıyacak. keşke böyle olmasaydı diyeceksin belki. ama burada kalmaya devam edeceksin, kalp çarpıntının aslında hep orada olduğunu, sadece canının bu aralar onu farketmeni engelleyebilecek kadar acıdığını bilerek.

    tanımadığın ama güzel olduğunu bildiğin bir insanın* , kalp çarpıntını paylaşan birinin, güzel sözlerini hatırlayarak;

    "galatasaray belki bu yıl, belki seneye, eninde sonunda yine şampiyon olacak, tüm diğer rakipleri gibi. o şampiyonluklar, arada kalan sürede galatasaray'a verdiğimiz emeğin karşılığı olacak, hatırladınız mı 'sevgi emekti'. biz, sapına kadar sübjektif, sapına kadar mantıksız, sapına kadar kör, sonuna kadar galatasaray'ın tarafında duracaklar biliriz ki, en güzeli galatasaray'ı üzgünken sevmektir. bir dostun en yakınında olmak, ona destek olmak, derdini paylaşmak derdi azaltır, sizi gerçek dostlar yapar ya, biz galatasaray bizi her gülümsettiğinde kupaların, ünvanların değil, emeğimizin karşılığını almanın mutluluğunu yaşarız. bu bizim sırrımızdır."

    evet, en güzeli galatasarayı üzgünken sevmektir. o; tarihinin en kötü günlerini yaşarken, fırtınalarla çarpışırken ben yine de, kulaklarımda o müzik çınlarken bileceğim;

    ils sont les meilleurs,
    sie sind die besten,
    these are the champions!

    o galatasaray.
    o her zaman, ne heyecan ne mutluluk ne gurur, belki hepsinin karışımı olan o kalp çarpıntısı olarak kalacak.
    ben her zaman "şanslı ve gururlu olan" olmaya, sevgim için emek vermeye devam edeceğim.

    die meister, die besten,
    les grandes equipes
    the champions!

    o galatasaray. birileri dünyanın herhangi bir yerinde, en büyük takımlar, şampiyonlar, en iyiler diyorsa, galatasarayın yeri her zaman orada hazır olacaktır. ve ben bunu bilerek güzel günleri, tam burada, kalp çarpıntımla beklemeye devam edeceğim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın