827
yıkım görüntülerini görüp televizyonun karşısında ağladığım, televizyonda gördüğüm görünütüdeki dozere, sanki dozerin suçuymuş gibi "yıkmasana ulan orospu çocuğu" diye küfrettiğim stad. stad derken ayıp ettim tabi, ev, mabed, hayatımın parçası demek daha doğru.
salı günü (13 nisan) gittim hayatımın en önemli parçalarından birinin yanına yine. gidip canlı canlı görmeyecem yıkılışını demiştim ama, dayanamadım. hala ayaktayken görmek istedim. sevdiğim bir abimle gittik. kat otoparkının oraya gelip numaralının çatısının yarıya yakının, kapalının yeni açık tarafının bir kısmının yıkılmakta olduğunu görünce çok fena olduk. ben 39 yaşındayım, birlikte gittiğim abi 43. kaldık öyle, birbirimize bakamadık, tribünlere bakıp donduk sanki. gözlerim doldu. n'apacağımı bilemedim. lan resmen yıkıyorlardı işte. ayrılsakta ordan sanki hep o orada duracak sanıyordum demekki. o halinin görünce gerçeği anladım. biz kelimenin tam anlamıyla mal gibi donmuş duruken 50'li yaşlarda biri geldi yanımıza. bir şeyler söyledi tam ne dediğini anlamadık, kaçamak bir şeyler söyledim. oda anladı bizim o sırada bambaşka bir boyutta olduğumuzu. yıkım için etrafı teneke duvarlara kapatılmış, oradaki bir kapıya yöneldi yanındaki bir başka kişiyle. kapı açıldı, içierde görevli olduğunu anladık. bizde gittik kapıya. içeri girip bir hatıra almak istiyoruz dedik. kapıyı açan görevli pek sıcak bakmadı bu fikre ama o abi "geçsinler taraftar bunlar, herşeye hakları var" dedi, sağolsun. gittik bir kaçtane tuğla aldık. uzakta olup gelemeyecek arkadaşlarımızı da verebilmek için. son bir bakış attık kapalıya doğru. artık gözlerim falan dolmuş değil resmen ağlıyordum eşek kadar herif. tuğları taşıyabilmek için store'dan poşet alalım bari diye stora doğru yürüdük. içeri girdiğimizde üzerlerinde takım elbise, üstü başı toz toprak içinde, gözleri dolu, ellerinde tuğlalar olan 2 tane eşek kadar adamı gören store çalışanları garip garip yüzümüze baktı. haksızda değillerdi hani. acayip göründüğümüz kesin. ama biz o sırada tuğla falan değil kutsal emanetler taşıyorduk elimizde.
söyledik poşet verdiler.
aldığım tuğlayı, kapalıdan daha önce almış olduğum koltuğu ve daha önce satılan ali sami yen stadı maketini ömrümün sonuna kadar saklayacam. açacam bir şişie rakı geçecem karşısına ağlaya ağlaya içiecem. ölmeden önce de oğluma emanet edecem.
seni yıkan dozerin....................
salı günü (13 nisan) gittim hayatımın en önemli parçalarından birinin yanına yine. gidip canlı canlı görmeyecem yıkılışını demiştim ama, dayanamadım. hala ayaktayken görmek istedim. sevdiğim bir abimle gittik. kat otoparkının oraya gelip numaralının çatısının yarıya yakının, kapalının yeni açık tarafının bir kısmının yıkılmakta olduğunu görünce çok fena olduk. ben 39 yaşındayım, birlikte gittiğim abi 43. kaldık öyle, birbirimize bakamadık, tribünlere bakıp donduk sanki. gözlerim doldu. n'apacağımı bilemedim. lan resmen yıkıyorlardı işte. ayrılsakta ordan sanki hep o orada duracak sanıyordum demekki. o halinin görünce gerçeği anladım. biz kelimenin tam anlamıyla mal gibi donmuş duruken 50'li yaşlarda biri geldi yanımıza. bir şeyler söyledi tam ne dediğini anlamadık, kaçamak bir şeyler söyledim. oda anladı bizim o sırada bambaşka bir boyutta olduğumuzu. yıkım için etrafı teneke duvarlara kapatılmış, oradaki bir kapıya yöneldi yanındaki bir başka kişiyle. kapı açıldı, içierde görevli olduğunu anladık. bizde gittik kapıya. içeri girip bir hatıra almak istiyoruz dedik. kapıyı açan görevli pek sıcak bakmadı bu fikre ama o abi "geçsinler taraftar bunlar, herşeye hakları var" dedi, sağolsun. gittik bir kaçtane tuğla aldık. uzakta olup gelemeyecek arkadaşlarımızı da verebilmek için. son bir bakış attık kapalıya doğru. artık gözlerim falan dolmuş değil resmen ağlıyordum eşek kadar herif. tuğları taşıyabilmek için store'dan poşet alalım bari diye stora doğru yürüdük. içeri girdiğimizde üzerlerinde takım elbise, üstü başı toz toprak içinde, gözleri dolu, ellerinde tuğlalar olan 2 tane eşek kadar adamı gören store çalışanları garip garip yüzümüze baktı. haksızda değillerdi hani. acayip göründüğümüz kesin. ama biz o sırada tuğla falan değil kutsal emanetler taşıyorduk elimizde.
söyledik poşet verdiler.
aldığım tuğlayı, kapalıdan daha önce almış olduğum koltuğu ve daha önce satılan ali sami yen stadı maketini ömrümün sonuna kadar saklayacam. açacam bir şişie rakı geçecem karşısına ağlaya ağlaya içiecem. ölmeden önce de oğluma emanet edecem.
seni yıkan dozerin....................