128
--- alıntı ---
galatasaray için iki milat vardır: birincisi uefa kupası'nın kazanılması, ikincisi de seyrantepe stadı'nın açılmasıdır.
uefa kupası, galatasaray adını tüm dünyaya ezberletip, marka değerine tavan yaptırırken, seyrantepe stadı’nın hizmete girmesi de, aydınlık bir geleceğin kapılarını ardına kadar açmıştır. tabii kulübün çağdaş bir idari yapıya kavuşturulması şartıyla...
peki, bu yapılanma mümkün müdür?
bugüne kadar yaşanan gelişmeler ışığında bu soruya olumlu cevap vermek ne yazık ki mümkün değil. çünkü bu iki tarihi olayın mimarları faruk süren ile adnan polat, kulüp içindeki ‘derin mekanizma’ tarafından benzer yöntemlerle derdest edildi.
galatasaray’a tarihinin en büyük sportif başarılarını yaşatan, kulübün kurumsallaşması ve profesyonelleşmesi için projeler geliştiren faruk süren, hiç kimsenin anlamadığı bir şekilde, bir oldubittiye getirilerek görevden uzaklaştırıldı. kulübü batırdığından, zimmetine para geçirdiğine kadar bir yığın çirkin iddia ortaya atıldı. sonuçta sayın süren haklarındaki bütün iddialardan mahkemelerde aklandı. başta, adını ‘naylon süren’e çıkaranlar olmak üzere hiç kimse çıkıp da, faruk başkan’a iade-i itibarda bulunmadı. üzerine sıçratılan çamurla kaldı. aradan geçen 10 yılda kulübün borçları katlanarak yüz milyonlarca dolara ulaştı. karşılığında süren dönemindeki sportif başarıların yanına bile yaklaşılamadı. bilakis, kulübün vizyonu küçüldü, marka değeri düştü. bugün gelinen nokta herkesin malumu...
süren’den sonra darbe yapılarak görevinden uzaklaştırılan adnan polat da, kulübün en zor dönemlerinde elini taşın altına sokup birçok ‘idari’ başarıya imza atmanın karşılığını küfür yiyerek ve yönetimi düşürülerek aldı. üstelik ironik bir şekilde, ‘idari olarak ibra edilmemek’ yoluyla! seyrantepe’nin yanı sıra, riva ve şirketlerin birleştirilmesi gibi camianın sırtında kambur olan büyük sorunları çözen polat’ın, bu muameleye maruz kalması tarihi bir haksızlıktır. stat açılışında protestocu taraftarına karşı takındığı ‘jandarmavari’ tutumuna, bazı fahiş hatalarına ve bu sezonki inanılmaz sportif çöküşe rağmen...
şimdi yeni bir süreç başlıyor. başkan polat, dünkü basın toplantısında 14 mayıs’ta yapılacak seçime girmeyeceğinin sinyallerini verdi. ancak, mücadelesini sürdüreceğinin ipuçları da vardı, açıklamasında....
gelgelelim, faruk süren’in seçime girmemesi için hiçbir neden yok. sayın süren bu seçimde mutlaka aday olmalıdır. kendisine yapılanları içine sindiremediğini ve yıllardır hazırlık yaptığını biliyorum. ayrıca onun vizyonuna ve tecrübesine sahip bir ikinci kişinin olmadığını da... faruk süren, yarım bıraktığı işi tamamlamak üzere tekrar dümenin başına geçmelidir. camianın ona itibar borcu vardır. onun da camiaya misyon borcu... bu hesap kapatılmalıdır.
--- alıntı ---
fanatik-hamit turhan
galatasaray için iki milat vardır: birincisi uefa kupası'nın kazanılması, ikincisi de seyrantepe stadı'nın açılmasıdır.
uefa kupası, galatasaray adını tüm dünyaya ezberletip, marka değerine tavan yaptırırken, seyrantepe stadı’nın hizmete girmesi de, aydınlık bir geleceğin kapılarını ardına kadar açmıştır. tabii kulübün çağdaş bir idari yapıya kavuşturulması şartıyla...
peki, bu yapılanma mümkün müdür?
bugüne kadar yaşanan gelişmeler ışığında bu soruya olumlu cevap vermek ne yazık ki mümkün değil. çünkü bu iki tarihi olayın mimarları faruk süren ile adnan polat, kulüp içindeki ‘derin mekanizma’ tarafından benzer yöntemlerle derdest edildi.
galatasaray’a tarihinin en büyük sportif başarılarını yaşatan, kulübün kurumsallaşması ve profesyonelleşmesi için projeler geliştiren faruk süren, hiç kimsenin anlamadığı bir şekilde, bir oldubittiye getirilerek görevden uzaklaştırıldı. kulübü batırdığından, zimmetine para geçirdiğine kadar bir yığın çirkin iddia ortaya atıldı. sonuçta sayın süren haklarındaki bütün iddialardan mahkemelerde aklandı. başta, adını ‘naylon süren’e çıkaranlar olmak üzere hiç kimse çıkıp da, faruk başkan’a iade-i itibarda bulunmadı. üzerine sıçratılan çamurla kaldı. aradan geçen 10 yılda kulübün borçları katlanarak yüz milyonlarca dolara ulaştı. karşılığında süren dönemindeki sportif başarıların yanına bile yaklaşılamadı. bilakis, kulübün vizyonu küçüldü, marka değeri düştü. bugün gelinen nokta herkesin malumu...
süren’den sonra darbe yapılarak görevinden uzaklaştırılan adnan polat da, kulübün en zor dönemlerinde elini taşın altına sokup birçok ‘idari’ başarıya imza atmanın karşılığını küfür yiyerek ve yönetimi düşürülerek aldı. üstelik ironik bir şekilde, ‘idari olarak ibra edilmemek’ yoluyla! seyrantepe’nin yanı sıra, riva ve şirketlerin birleştirilmesi gibi camianın sırtında kambur olan büyük sorunları çözen polat’ın, bu muameleye maruz kalması tarihi bir haksızlıktır. stat açılışında protestocu taraftarına karşı takındığı ‘jandarmavari’ tutumuna, bazı fahiş hatalarına ve bu sezonki inanılmaz sportif çöküşe rağmen...
şimdi yeni bir süreç başlıyor. başkan polat, dünkü basın toplantısında 14 mayıs’ta yapılacak seçime girmeyeceğinin sinyallerini verdi. ancak, mücadelesini sürdüreceğinin ipuçları da vardı, açıklamasında....
gelgelelim, faruk süren’in seçime girmemesi için hiçbir neden yok. sayın süren bu seçimde mutlaka aday olmalıdır. kendisine yapılanları içine sindiremediğini ve yıllardır hazırlık yaptığını biliyorum. ayrıca onun vizyonuna ve tecrübesine sahip bir ikinci kişinin olmadığını da... faruk süren, yarım bıraktığı işi tamamlamak üzere tekrar dümenin başına geçmelidir. camianın ona itibar borcu vardır. onun da camiaya misyon borcu... bu hesap kapatılmalıdır.
--- alıntı ---
fanatik-hamit turhan