6
benim için galatasaray sözlük istanbul ekibiyle bir turnuva olana dek çıktığım son maçtı. artık çok sıkıldım bana güvenilmeyen yerde oynamaktan. her maç sonrası toka'yı alan kaybeder diye yerden yere vurulmaktan. tabi bunlar işin latifesi ama regalom bozuluyor vallahi. ben de kendimi kötü futbolcu sanmaya başladım sayelerinde.*
işin latifesini bir kenara bırakırsak maç öncesi orta sahadan direğe vurdurma yarışında bunu becerebilenin bir tek ben ve hadomer olması* sanırım en azından topa vurabildiğimi gösterir. ama ben eksiğimi biliyorum; sahada en kolay çalım yiyen ve çalım yedikten sonra en kolay oyundan düşen benim. yani herkes zevk almaya geliyor ama diğer yandan oynadıkları topa da saygı duyuyor, benim mücadeleyi bırakmam ve hemen pes etmem bir süre sonra sinir bozmaya başlıyor sanırım. çok teknik sayılmam çalım konusunda, topu istediği yere vurabilmek ya da güzel vole ve güzel röveşata çekebilmek teknik sayılır mı? bence sayılmaz. teknik; ağırlıkla isabetli ve akılcı pas atabilmek, oyunun yönünü pozitif olacak şekilde değiştirebilmek, en az eforla adam geçebilmek konularını kapsıyor bana göre. futbolda teknik futbolcu tanımından benim çıkardığım bu.
yani teknik futbolcu olmadığımı, çok koşsam da hızlı koşamadığımı, belimi döndüremediğimi, çalım konusunda çok yetenekli olmadığımı var sayarsak futbolun %80'inin gerektirdiğini yapamıyorum sonucuna ulaşırız. bu benim kötü futbolcu olduğumu kanıtlar. ama şunu bilelim; kötü futbolcu olmam futbol bilgisizliğinden ziyade yeteneksizlikten kaynaklanıyor. yani yapamadığımı söylediğim şeyleri bilmediğimden değil yeteneksiz olduğumdan yapamıyorum. yoksa hepsini yapmayı aklımdan geçiriyorum ama sonunda başaramamak düşüncesi özgüvenimi bitiriyor. benim kendimde gördüğüm tek pozitif nokta iyi korner kullanmam, iyi vole çekmem, iyi röveşata çekmem, mantıklı olmasa da isabetli pas atmam. çok çalım yiyip top kaptırmışımdır ama hatalı pastan top kaptırdığım vaki değil.
keza bunların yekünü (bkz: 11 mart 2011 galatasaray sözlük halı saha maçı)na benim için sinir harbni olarak yansıdı. maçtan önce ve maç sırasında aynı yere iki kere darbe almam* bir yana, hiç pas alamamam beni daha çok agresif yaptı ve yaklaşık 30 haftadır üst üste abonesi olduğum vezirspor bir sonraki sözlük turnuvasına dek bitti benim için. her hafta iple çekip, sonucunda sinir harbi yaşamak bile bile salaklık yapmak olmaya başladı ve kendimden çok başkalarının sinirleri de bozuldu. zira her seferinde saygıda kusur etmeyen genç arkadaşların bu maçta tahammülün bitmeye yakın olması beni endişelendirdi. bu tahammül bitmesindense bir süre aynı sahada top oynamayıp insanlardaki kredimi akılcı kullanmayı düşünüyorum.
ve nihayetinde neden kendimden ısrarla bu kadar bahsettiğime gelirsek; 30 haftadır kendimi net bir şekilde ifade edememenin içimde bıraktığı yara. argo kullanırsak; içimde kaldı. söylemesem olmazdı benim için. ama bu güzel ortamın mimarı olan kalifiye jurnal'e katıldığım yaklaşık 60-70 sözlük halı saha maçı için toptan teşekkürlerimi iletiyorum, keza oynadığım diğer arkadaşlara da.
maça gelirsek; captano defansın önünde oynayınca ya da orta sahaya yakın oynayınca takımı geride toparlayacak kimse kalmıyor ve captano en iyi özelliği olan takımı domine etme ve atağa hazırlama, atağa çıkarma özellikerini kullanamıyor. tabi ki kullanıyor da, defansta oynadığı kadar değil. bu onun değil, arkasında oynayanların pas seçimi ve oyuncu dağılımını izleyişlerinde yaptıkları hatalar ile alakalı. ben kötüydüm çünkü yine kanat savunması ya da ing. wingback oynadım. bir kalede bir de wingback'de efsanevi sıçıyorum zaten. allejan çok gitti geldi ama çok iyi değildi. tcoskun vasatın çok ama çok üzerindeydi. pejastajakovic çok iyiydi. hadomer geçen hafta ile alakalı değildi. ciddare1905 de sözlüğe kazandırılmış bir halı saha futbolcusuydu. ayrıca bir iki hafta alışsın, hagi'den daha çok koştuğunu herkes idrak edecek.
güzel maçtı diğerleri için de herkeslere başarılar. havalar ısınsa, sakatlar iyileşse de turnuva yapsak şöyle ödüllü falan...
işin latifesini bir kenara bırakırsak maç öncesi orta sahadan direğe vurdurma yarışında bunu becerebilenin bir tek ben ve hadomer olması* sanırım en azından topa vurabildiğimi gösterir. ama ben eksiğimi biliyorum; sahada en kolay çalım yiyen ve çalım yedikten sonra en kolay oyundan düşen benim. yani herkes zevk almaya geliyor ama diğer yandan oynadıkları topa da saygı duyuyor, benim mücadeleyi bırakmam ve hemen pes etmem bir süre sonra sinir bozmaya başlıyor sanırım. çok teknik sayılmam çalım konusunda, topu istediği yere vurabilmek ya da güzel vole ve güzel röveşata çekebilmek teknik sayılır mı? bence sayılmaz. teknik; ağırlıkla isabetli ve akılcı pas atabilmek, oyunun yönünü pozitif olacak şekilde değiştirebilmek, en az eforla adam geçebilmek konularını kapsıyor bana göre. futbolda teknik futbolcu tanımından benim çıkardığım bu.
yani teknik futbolcu olmadığımı, çok koşsam da hızlı koşamadığımı, belimi döndüremediğimi, çalım konusunda çok yetenekli olmadığımı var sayarsak futbolun %80'inin gerektirdiğini yapamıyorum sonucuna ulaşırız. bu benim kötü futbolcu olduğumu kanıtlar. ama şunu bilelim; kötü futbolcu olmam futbol bilgisizliğinden ziyade yeteneksizlikten kaynaklanıyor. yani yapamadığımı söylediğim şeyleri bilmediğimden değil yeteneksiz olduğumdan yapamıyorum. yoksa hepsini yapmayı aklımdan geçiriyorum ama sonunda başaramamak düşüncesi özgüvenimi bitiriyor. benim kendimde gördüğüm tek pozitif nokta iyi korner kullanmam, iyi vole çekmem, iyi röveşata çekmem, mantıklı olmasa da isabetli pas atmam. çok çalım yiyip top kaptırmışımdır ama hatalı pastan top kaptırdığım vaki değil.
keza bunların yekünü (bkz: 11 mart 2011 galatasaray sözlük halı saha maçı)na benim için sinir harbni olarak yansıdı. maçtan önce ve maç sırasında aynı yere iki kere darbe almam* bir yana, hiç pas alamamam beni daha çok agresif yaptı ve yaklaşık 30 haftadır üst üste abonesi olduğum vezirspor bir sonraki sözlük turnuvasına dek bitti benim için. her hafta iple çekip, sonucunda sinir harbi yaşamak bile bile salaklık yapmak olmaya başladı ve kendimden çok başkalarının sinirleri de bozuldu. zira her seferinde saygıda kusur etmeyen genç arkadaşların bu maçta tahammülün bitmeye yakın olması beni endişelendirdi. bu tahammül bitmesindense bir süre aynı sahada top oynamayıp insanlardaki kredimi akılcı kullanmayı düşünüyorum.
ve nihayetinde neden kendimden ısrarla bu kadar bahsettiğime gelirsek; 30 haftadır kendimi net bir şekilde ifade edememenin içimde bıraktığı yara. argo kullanırsak; içimde kaldı. söylemesem olmazdı benim için. ama bu güzel ortamın mimarı olan kalifiye jurnal'e katıldığım yaklaşık 60-70 sözlük halı saha maçı için toptan teşekkürlerimi iletiyorum, keza oynadığım diğer arkadaşlara da.
maça gelirsek; captano defansın önünde oynayınca ya da orta sahaya yakın oynayınca takımı geride toparlayacak kimse kalmıyor ve captano en iyi özelliği olan takımı domine etme ve atağa hazırlama, atağa çıkarma özellikerini kullanamıyor. tabi ki kullanıyor da, defansta oynadığı kadar değil. bu onun değil, arkasında oynayanların pas seçimi ve oyuncu dağılımını izleyişlerinde yaptıkları hatalar ile alakalı. ben kötüydüm çünkü yine kanat savunması ya da ing. wingback oynadım. bir kalede bir de wingback'de efsanevi sıçıyorum zaten. allejan çok gitti geldi ama çok iyi değildi. tcoskun vasatın çok ama çok üzerindeydi. pejastajakovic çok iyiydi. hadomer geçen hafta ile alakalı değildi. ciddare1905 de sözlüğe kazandırılmış bir halı saha futbolcusuydu. ayrıca bir iki hafta alışsın, hagi'den daha çok koştuğunu herkes idrak edecek.
güzel maçtı diğerleri için de herkeslere başarılar. havalar ısınsa, sakatlar iyileşse de turnuva yapsak şöyle ödüllü falan...