17
basın toplantısındaki konuşmasını gözlemci notları, hakem algılaması, kural kitapçığı gibi birçok teknik tabirlerle süsleyen; galatasaray, kayserispor ve federasyon arasındaki bildiri trafiği arasında top onların önüne atıldığı için "öylesine" birşeyler söyleyip topu taca atan merkez hakem kurulu başkanı.
"elimizdeki kadro bu. aşağıdan daha iyisi gelmiyor. bu kadro ile ligi bitirmek zorundayız" lafı ile herşeyi özetlemiştir aslında. "bizim için önemli olan görev alacak hakemin maça kafa olarak hazır çıkabilmesidir" demiş, ancak her gittiği stadyumda en ufak bir hatadan sonra maç boyu küfür yiyen bir insanın nasıl bir "kafa"da olacağından, veya kafa olarak nasıl hazırlanacağından bahsetmemiştir. kural kitabında kuralların yorumlanması ile ilgili bölümün kurallar kısmından daha uzun olduğundan bahsetmiş, verdiği birkaç ekstrem örnekle hakem bu tarz yanılmaların dünyanın her yerinde olabileceğini göstermeye çalışmıştır. bir soru üzerine "alt liglerde * hakemler daha az hata yapıyor, çünkü daha az baskı görüyorlar" demiş; amatör kümelerde, 3. ligde dayak yiyen onlarca hakemin varlığını yok saymıştır.
kulüplerin maç öncesi ve sonrasında yayınladığı bildirilerin hakemleri baskı altına almak adına bir taktik olduğunu söylemiş, futbolcuların bu koşullarda sahaya iyi inyetli çıkmasını beklenmesinin ne kadar saçma olduğunu gayet güzel bir örnekle açıklamıştır. ama asıl problemin nasıl çözüleceği, kamuoyunda hakemlere karşı yok olan güvenin nasıl tazeleneceği, hakemlerin imajının nasıl düzeleceği konusunda bir fikir beyan etmemiştir. ya hakemler olarak kamuoyunu zerre dikkate almıyoruz demektedir ki bu kendi söyledikleriyle çok ciddi bir çelişkiye düşmesi anlamına gelir, ya da hakemlere karşı hala bir "güven" duyulduğunu düşünmektedir ki türk hakemliği ile ilgili en yetkili kişilerden biri bu düşünceye sahipse hala yıllarca hakem konuşmaya devam ederiz demektir bu...
ülkenin gerçeğini gözler önüne sermiştir. kurumlar birbirini suçlamaktan, topu birbirine atmaktan, günü kurtaracak açıklamalar yapmaktan vazgeçip çözüm aramaya başlamadıkça hiçbirşeyi çözmek mümkün olmayacaktır...
"elimizdeki kadro bu. aşağıdan daha iyisi gelmiyor. bu kadro ile ligi bitirmek zorundayız" lafı ile herşeyi özetlemiştir aslında. "bizim için önemli olan görev alacak hakemin maça kafa olarak hazır çıkabilmesidir" demiş, ancak her gittiği stadyumda en ufak bir hatadan sonra maç boyu küfür yiyen bir insanın nasıl bir "kafa"da olacağından, veya kafa olarak nasıl hazırlanacağından bahsetmemiştir. kural kitabında kuralların yorumlanması ile ilgili bölümün kurallar kısmından daha uzun olduğundan bahsetmiş, verdiği birkaç ekstrem örnekle hakem bu tarz yanılmaların dünyanın her yerinde olabileceğini göstermeye çalışmıştır. bir soru üzerine "alt liglerde * hakemler daha az hata yapıyor, çünkü daha az baskı görüyorlar" demiş; amatör kümelerde, 3. ligde dayak yiyen onlarca hakemin varlığını yok saymıştır.
kulüplerin maç öncesi ve sonrasında yayınladığı bildirilerin hakemleri baskı altına almak adına bir taktik olduğunu söylemiş, futbolcuların bu koşullarda sahaya iyi inyetli çıkmasını beklenmesinin ne kadar saçma olduğunu gayet güzel bir örnekle açıklamıştır. ama asıl problemin nasıl çözüleceği, kamuoyunda hakemlere karşı yok olan güvenin nasıl tazeleneceği, hakemlerin imajının nasıl düzeleceği konusunda bir fikir beyan etmemiştir. ya hakemler olarak kamuoyunu zerre dikkate almıyoruz demektedir ki bu kendi söyledikleriyle çok ciddi bir çelişkiye düşmesi anlamına gelir, ya da hakemlere karşı hala bir "güven" duyulduğunu düşünmektedir ki türk hakemliği ile ilgili en yetkili kişilerden biri bu düşünceye sahipse hala yıllarca hakem konuşmaya devam ederiz demektir bu...
ülkenin gerçeğini gözler önüne sermiştir. kurumlar birbirini suçlamaktan, topu birbirine atmaktan, günü kurtaracak açıklamalar yapmaktan vazgeçip çözüm aramaya başlamadıkça hiçbirşeyi çözmek mümkün olmayacaktır...