468
(gbkz: metin oktay'ın vefatının ardından, fatih altaylı'nın 14 eylül 1991'de güneş gazetesinde yazdığı yazı.)
futbolla ilgili ilk tanışmam onunla olmuştu. ilk izlediğim maç onun jübilesiydi. maça birlikte gittiğimiz mahalleden büyüğümüz olan bir ağabey, “10” numaralı formayı giyen delikanlıyı göstermiş, “bak işte, kral o. ama bugün futbolu bırakıyor” demişti.
onunla galatasaraylı olmuştuk. onunla inanmıştık galatasaray’ın kralların takımı olduğuna. belki de o çizmişti kaderimizi. renklerine sevgimizden okuluna gitmeyi kafamıza koymuştuk. kral’a belki de kaderimizi borçluyduk.
sonraları çocukluğumun idolüyle dost olduk. oydu gece yarısını geçen bir saatte elinde bir kravana kurufasulyeyle galatasaraylılar evi’nin kapısından girip, içerde kim varsa hepsini sofra başına toplayan. oydu sayısız gecelerde harika sohbetiyle kadehleri bize ve kendine peş peşe yuvarlatan. deli doluydu belki ama, hiç kalp kırdığını görmemiştik. hep gönüllerde gezerdi. “i love you”su düşmezdi dilinden.
o gerçek bir galatasaraylı’ydı. yaptığı her hareketin galatasaraylı’ya yakışır olmasına özen gösterir, beyefendiliğine hiçbir zaman gölge düşürmezdi. dosttu, beyefendiydi, insandı.
geçen yıl geçirdiği kalp kriziyle az korkutmamıştı bizi. ama kefeni yırtmış, hastane yatağında gülümseyerek karşılamıştı gelenleri. golcüydü o. azrail’e bile gol atardı. sonrasında da alıştığı yaşam tarzından vazgeçmedi. “aman abi dikkatli ol” dedikçe, “”boşverin yahu, atın ölümü arpadan olsun” der, gülerdi.
sabah çok erken bir saatti. metin oktay öldü dediler. inanamadık önce. “kalp mi” dedik, “hayır, kaza” dediler.
hala inanabilmiş değiliz. krallar ölür mü hiç? ha metin abi ! ölür mü?
we love you metin abi…
futbolla ilgili ilk tanışmam onunla olmuştu. ilk izlediğim maç onun jübilesiydi. maça birlikte gittiğimiz mahalleden büyüğümüz olan bir ağabey, “10” numaralı formayı giyen delikanlıyı göstermiş, “bak işte, kral o. ama bugün futbolu bırakıyor” demişti.
onunla galatasaraylı olmuştuk. onunla inanmıştık galatasaray’ın kralların takımı olduğuna. belki de o çizmişti kaderimizi. renklerine sevgimizden okuluna gitmeyi kafamıza koymuştuk. kral’a belki de kaderimizi borçluyduk.
sonraları çocukluğumun idolüyle dost olduk. oydu gece yarısını geçen bir saatte elinde bir kravana kurufasulyeyle galatasaraylılar evi’nin kapısından girip, içerde kim varsa hepsini sofra başına toplayan. oydu sayısız gecelerde harika sohbetiyle kadehleri bize ve kendine peş peşe yuvarlatan. deli doluydu belki ama, hiç kalp kırdığını görmemiştik. hep gönüllerde gezerdi. “i love you”su düşmezdi dilinden.
o gerçek bir galatasaraylı’ydı. yaptığı her hareketin galatasaraylı’ya yakışır olmasına özen gösterir, beyefendiliğine hiçbir zaman gölge düşürmezdi. dosttu, beyefendiydi, insandı.
geçen yıl geçirdiği kalp kriziyle az korkutmamıştı bizi. ama kefeni yırtmış, hastane yatağında gülümseyerek karşılamıştı gelenleri. golcüydü o. azrail’e bile gol atardı. sonrasında da alıştığı yaşam tarzından vazgeçmedi. “aman abi dikkatli ol” dedikçe, “”boşverin yahu, atın ölümü arpadan olsun” der, gülerdi.
sabah çok erken bir saatti. metin oktay öldü dediler. inanamadık önce. “kalp mi” dedik, “hayır, kaza” dediler.
hala inanabilmiş değiliz. krallar ölür mü hiç? ha metin abi ! ölür mü?
we love you metin abi…