187
fethi taner ve toplama adamlar, ismi çok tartışılmış bir gruptur, 1993’de iş dönüşü istanbul kenti’nde albümü çıkardılar. albüm bile denmez belki sadece kaset olarak çıkmış, çok başarılı bir türkçe blues albümüdür, meraklısı bir yerlerden bulsun, pişman olmaz. fizy veya youtube’da yok ne yazık ki. bunları yazdım ki, havalı gözüksün yazı, yoksa sadece saha içi olunca sergen benden daha iyi anlatıyor valla. galatasaray’da bugün bu durumdaydı; toplama adamlar.
o kadar bariz bir şekilde ki bu, kimse kimsenin neyi nasıl yapabileceğini bilmiyor. şöhretler turnuvasına gelmiş profesyonel futbolcular gibiler.
kilit yerdeki adamların hepsi ilk kez oynadı takımla birlikte. kilit mevkiler, kaleciden santrafora çizilen doğrunun geçtiği yerlerdir.
zapata, neill, kewell. bu bir risk. ama bu adamlar işi bilen profesyoneller olduğu için hiç sırıtmadılar. en azından daha önce oynadıklarından başka bir şey oynamadılar. aklıma gelmişken zapata’ya laf edecek olan varsa ne yapmasını istediğini bana bir söylese çok memnun olurum. ilk golde altı pastan vurulan topta, kornerden direğin altına giden topta ya da son golde rakibe topa vurma şansı verilen bir pozisyonda top diğerin alt dibine gidiyorsa bir kaleci ne yapabilir. bu üç pozisyonu da çıkaracak bir kaleci var mıdır, varsa ne kadar ödemek gerekir? yine cevap bekleyen sorular.
bunun dışında görünen şu ki, kimse en iyi oynadığı yerde oynamıyor. hep bir ikame arayışı var. bu hagi’nin devre arasında da takımı ellerine alamadığını gösterdi. hagi hala takımın tam anlamıyla sahibi değil, sezon sonuna doğru hagi’nin takımını göreceğiz, umarım geç olmaz. geç olursa, seneye yeniden sil baştan olursa, kulüp 1,5 sene bittiğinde kombinesini yenileyecek taraftar bulamaz.
maça dönersek bir takımın diğerine baskı kurduğu, oyununu kabul ettirdiği bir oyun olmadı doğrusu. trt’de maçı anlatan beylerin gaziantepspor çok iyi oynuyor demelerine bir anlam veremedim. toplama galatasaray’a karşı pozisyonu yok adam gibi. bu ne biliyor musunuz? galatasaray hala korku salıyor etrafına.
bunun dışında galatasaray’daki sorunlar devam ediyor. hala orta sahada top almaya gelen adam yok. allah için culio ile stancu forvette kendilerini boşa çıkarmak için çok uğraştılar. savunma, rakip üstüne gelirken geri geri kaçmayı sürdüyor. cana ve servet cansiperane oynamalarına rağmen, rakip üstlerine gelirken bocalamaya devam ediyorlar. ama bu normal, geri geri kaçmamak için orta sahadan destek lazım. hagi keşke yekta-sarp değişikliği yapıp orta sahada neill’e destek olmayı yekta’yı çıkarmadan yapsaydı, çok daha iyi olurdu. sarp yine pijamalarını giyip sahaya çıkmıştı.
balta’daki formsuzluk ısrarla sürüyor, bütün hocalar da ısrarla oynatıyor. neden acaba? hakikaten çok merak ediyorum, neden? özellikle dakika 60’dan sonra oyundan tamamen kopuyor. vücut yorulunca kafa çalışmaz. bana sık oluyor, oradan biliyorum. ama 44 yaşındayım be abicim.
birazdan anlatacaklarıma balıklama atlayanlar olabilir diye peşinen söyleyeyim, ben galatasaray takımının sadece transferle düzeleceğine inanmıyorum. asıl sorunun ne olduğunu sanırım yaznın sondan ikinci paragrafında bulacaksınız. amma velakin, transferden de bahsetmek gerek.
galatasaray yönetimi eğer bugüne kadar çuvallamadıysa (bir an için öyle düşünün yav, ilk çuvallamaları varsayın) bu ara transferde bir santrafor ve bir orta saha almayarak çuvallamıştır. kewell, kazım, pino santrafor değil, öğrendiğimiz kadarıyla stancu da santrafor değil. elimizde safkan santrfor sadece baros kaldı, batdal’ı da gönderince. anıl var ama hocalar kullanmıyorlar, tecrübe eksikliği sebep olabilir.
yine de santrafordan önemli bir eksiğimiz var. orta sahada top taşıyan adamımız yok. hem de epeydir yok. hiç misimoviç diye gelmeyin, o da top taşıyan bir oyuncu değil. dur isim vereyim hepimiz rahat edelim. bize emre belözoğlu lazım. hem topa basacak, hem topa basacak. aradaki farkı anladın? topu kazanınca, çalımla, driblingle rakip sahaya geçecek, araya, yana oynayabilecek, kaleye şut atabilecek. özetle topu kaybetmeyecek. ille de emre gibi hakemlere, rakiplere saldıran bir tip olmasına gerek yok, aklınız oraya gitmesin.
ama taraftarı provakatörlükle suçlayan yönetim bu tip adamları alamadı. nasıl olabilir ki? bursa miller’ı hemen peşinden altidore’u alabiliyor, gaziantep cenk tosun’u alabiliyor ki cenk bize bugün 2 gol attı. bizimkiler alamıyor. şaka mısınız siz? olacak iş mi?
bu takımın kendine güveni “0”. bildiğin sıfır. bu güveni sağlamak için bazı şeyler yapılmalıydı, bu saatten sonra geçmiş olsun. mesela muhteşem bir transfer yapılabilirdi. parası neyse verilir, bu takımı şahlandıracak, taraftarı havaya sokacak biri. ne bileyim ben kim?
size bir şey söyleyeyim mi, dandik takımlarla maç alıp farklı kazanılsa bile bu güven sağlanabilirdi. zamanında mustafa denizli yeni kurduğu fenerbahçe’yi tsyd kupası’nda neden oynatmadı sanıyorsunuz?
bu fikre çemkirecekler için tüyo vereyim, lig başladı, çok oldu, kupada kaldı son 3 maç, bu saatten sonra batı avrupalı tavrı sökmez, hele takım bu haldeyse. kısa yolları bir an evvel bulup, oradan kestirmeden gitmek lazım.
gelelim maç yazımızın sonuna. maç bitti 3-2. bu ne demek? galatasaray’ın 3.mart.2011’de mutlaka kazanması gerek. 1-0’dan sonsuz-0’a kadar yolu var. 1 farkla kazanmak işimizi görür. hani top oynayan her futbolcunun söyleyeceği gibi 1 olsun bizim olsun. bir ayda galata köprüsü’nün altından çok sular geçer. hani ingiliz diplomatlar galata köprüsünü görerek oynarken bir oyun icat etmişte, adını briç koymuş ya, o köprü işte.
çetin altan gibi bitirmek gerekirse, enseyi karatmayın.
unutmamak lazım : sakin ol, hayat senin.....
o kadar bariz bir şekilde ki bu, kimse kimsenin neyi nasıl yapabileceğini bilmiyor. şöhretler turnuvasına gelmiş profesyonel futbolcular gibiler.
kilit yerdeki adamların hepsi ilk kez oynadı takımla birlikte. kilit mevkiler, kaleciden santrafora çizilen doğrunun geçtiği yerlerdir.
zapata, neill, kewell. bu bir risk. ama bu adamlar işi bilen profesyoneller olduğu için hiç sırıtmadılar. en azından daha önce oynadıklarından başka bir şey oynamadılar. aklıma gelmişken zapata’ya laf edecek olan varsa ne yapmasını istediğini bana bir söylese çok memnun olurum. ilk golde altı pastan vurulan topta, kornerden direğin altına giden topta ya da son golde rakibe topa vurma şansı verilen bir pozisyonda top diğerin alt dibine gidiyorsa bir kaleci ne yapabilir. bu üç pozisyonu da çıkaracak bir kaleci var mıdır, varsa ne kadar ödemek gerekir? yine cevap bekleyen sorular.
bunun dışında görünen şu ki, kimse en iyi oynadığı yerde oynamıyor. hep bir ikame arayışı var. bu hagi’nin devre arasında da takımı ellerine alamadığını gösterdi. hagi hala takımın tam anlamıyla sahibi değil, sezon sonuna doğru hagi’nin takımını göreceğiz, umarım geç olmaz. geç olursa, seneye yeniden sil baştan olursa, kulüp 1,5 sene bittiğinde kombinesini yenileyecek taraftar bulamaz.
maça dönersek bir takımın diğerine baskı kurduğu, oyununu kabul ettirdiği bir oyun olmadı doğrusu. trt’de maçı anlatan beylerin gaziantepspor çok iyi oynuyor demelerine bir anlam veremedim. toplama galatasaray’a karşı pozisyonu yok adam gibi. bu ne biliyor musunuz? galatasaray hala korku salıyor etrafına.
bunun dışında galatasaray’daki sorunlar devam ediyor. hala orta sahada top almaya gelen adam yok. allah için culio ile stancu forvette kendilerini boşa çıkarmak için çok uğraştılar. savunma, rakip üstüne gelirken geri geri kaçmayı sürdüyor. cana ve servet cansiperane oynamalarına rağmen, rakip üstlerine gelirken bocalamaya devam ediyorlar. ama bu normal, geri geri kaçmamak için orta sahadan destek lazım. hagi keşke yekta-sarp değişikliği yapıp orta sahada neill’e destek olmayı yekta’yı çıkarmadan yapsaydı, çok daha iyi olurdu. sarp yine pijamalarını giyip sahaya çıkmıştı.
balta’daki formsuzluk ısrarla sürüyor, bütün hocalar da ısrarla oynatıyor. neden acaba? hakikaten çok merak ediyorum, neden? özellikle dakika 60’dan sonra oyundan tamamen kopuyor. vücut yorulunca kafa çalışmaz. bana sık oluyor, oradan biliyorum. ama 44 yaşındayım be abicim.
birazdan anlatacaklarıma balıklama atlayanlar olabilir diye peşinen söyleyeyim, ben galatasaray takımının sadece transferle düzeleceğine inanmıyorum. asıl sorunun ne olduğunu sanırım yaznın sondan ikinci paragrafında bulacaksınız. amma velakin, transferden de bahsetmek gerek.
galatasaray yönetimi eğer bugüne kadar çuvallamadıysa (bir an için öyle düşünün yav, ilk çuvallamaları varsayın) bu ara transferde bir santrafor ve bir orta saha almayarak çuvallamıştır. kewell, kazım, pino santrafor değil, öğrendiğimiz kadarıyla stancu da santrafor değil. elimizde safkan santrfor sadece baros kaldı, batdal’ı da gönderince. anıl var ama hocalar kullanmıyorlar, tecrübe eksikliği sebep olabilir.
yine de santrafordan önemli bir eksiğimiz var. orta sahada top taşıyan adamımız yok. hem de epeydir yok. hiç misimoviç diye gelmeyin, o da top taşıyan bir oyuncu değil. dur isim vereyim hepimiz rahat edelim. bize emre belözoğlu lazım. hem topa basacak, hem topa basacak. aradaki farkı anladın? topu kazanınca, çalımla, driblingle rakip sahaya geçecek, araya, yana oynayabilecek, kaleye şut atabilecek. özetle topu kaybetmeyecek. ille de emre gibi hakemlere, rakiplere saldıran bir tip olmasına gerek yok, aklınız oraya gitmesin.
ama taraftarı provakatörlükle suçlayan yönetim bu tip adamları alamadı. nasıl olabilir ki? bursa miller’ı hemen peşinden altidore’u alabiliyor, gaziantep cenk tosun’u alabiliyor ki cenk bize bugün 2 gol attı. bizimkiler alamıyor. şaka mısınız siz? olacak iş mi?
bu takımın kendine güveni “0”. bildiğin sıfır. bu güveni sağlamak için bazı şeyler yapılmalıydı, bu saatten sonra geçmiş olsun. mesela muhteşem bir transfer yapılabilirdi. parası neyse verilir, bu takımı şahlandıracak, taraftarı havaya sokacak biri. ne bileyim ben kim?
size bir şey söyleyeyim mi, dandik takımlarla maç alıp farklı kazanılsa bile bu güven sağlanabilirdi. zamanında mustafa denizli yeni kurduğu fenerbahçe’yi tsyd kupası’nda neden oynatmadı sanıyorsunuz?
bu fikre çemkirecekler için tüyo vereyim, lig başladı, çok oldu, kupada kaldı son 3 maç, bu saatten sonra batı avrupalı tavrı sökmez, hele takım bu haldeyse. kısa yolları bir an evvel bulup, oradan kestirmeden gitmek lazım.
gelelim maç yazımızın sonuna. maç bitti 3-2. bu ne demek? galatasaray’ın 3.mart.2011’de mutlaka kazanması gerek. 1-0’dan sonsuz-0’a kadar yolu var. 1 farkla kazanmak işimizi görür. hani top oynayan her futbolcunun söyleyeceği gibi 1 olsun bizim olsun. bir ayda galata köprüsü’nün altından çok sular geçer. hani ingiliz diplomatlar galata köprüsünü görerek oynarken bir oyun icat etmişte, adını briç koymuş ya, o köprü işte.
çetin altan gibi bitirmek gerekirse, enseyi karatmayın.
unutmamak lazım : sakin ol, hayat senin.....