5
evimizde sadece lig tv olduğundan denizlispor-fenerbahçe maçını izleyebilmiştim o gün. denizlispor'un * ilk yarı boyunca dünyaları kaçırmasıyla sinirlerim iyice laçka olmuştu. sonuçta denizlispor goller kaçırsa da iyi oynuyor, fenerbahçe'ye fazla top göstermiyordu. babam da bu durumu onaylarcasına "böyle daha iyi oğlum, gol atıp da niye uyandırsınlar feneri" diyordu. lakin hem futbol topu yuvarlaktı, hem atamayana atarlardı. üstelik fener şansı denilen bir hadise vardı.
böyle karışık duygular içerisinde ikinci devre başladı. her sezonun son haftalarına damga vuran konfetiler, meşaleler filan derken yavaş yavaş sonlara doğru gidiliyordu. dakika 89 olmuştu ki denizlispor kale sahasından bir top atıldı ileriye. yusuf orta sahaya gelmeden topu aldı ve hızla atağa çıktı. ekranın alt köşesinden beyaz formalı biri kopmuş gidiyordu. pasını ona çıkardı, o inanılmaz deparın sonunda altıpasın oralardan köşeye sert ve düzgün bir şut attı. o an akıl almaz birşeydi, nitekim öyle oldu; aklımın iplerini saldım ben de, mabeddeki binler ve ekran başındaki milyonların da aynısını yaptığından habersiz. golle birlikte çöktüğüm yerden kalkmışım ki kendime geldiğimde yatak odamda buldum kendimi. ne zaman, nasıl geldim; orası net değil *.
derken 16 dakika uzatma yazısı göründü ekranda. resmen kilitlenmiştim. zaten o sıralar öss ve platonik durumları sebebiyle yeterince bunalım bir haldeydim. üstüne bir de fenerbahçe'nin golü ve denizlispor'un kümede kalmayı garantilediği haberi gelince iyice yıkılmıştım. kendi kendime içimden " bitti oğlum işte... senin görüp görebileceğin sevinme bu kadar" gibisinden saçma sapan şeyler söylüyordum.
kalan dakikalar nasıl geçti, nasıl dayandım; hiçbir kayıt yok. tek hatırladığım babamın * söylediği "şampiyonuz" kelimesi. bir de selçuk derelinin maçı bitirişi. maradona zamanında kazanılan şampiyonluğun kutlamalarında bir napoli taraftarının dediği gibi ertesi sabah yine borçlarımız, dertlerimiz olacaktı. ama o gece kral bizdik...
böyle karışık duygular içerisinde ikinci devre başladı. her sezonun son haftalarına damga vuran konfetiler, meşaleler filan derken yavaş yavaş sonlara doğru gidiliyordu. dakika 89 olmuştu ki denizlispor kale sahasından bir top atıldı ileriye. yusuf orta sahaya gelmeden topu aldı ve hızla atağa çıktı. ekranın alt köşesinden beyaz formalı biri kopmuş gidiyordu. pasını ona çıkardı, o inanılmaz deparın sonunda altıpasın oralardan köşeye sert ve düzgün bir şut attı. o an akıl almaz birşeydi, nitekim öyle oldu; aklımın iplerini saldım ben de, mabeddeki binler ve ekran başındaki milyonların da aynısını yaptığından habersiz. golle birlikte çöktüğüm yerden kalkmışım ki kendime geldiğimde yatak odamda buldum kendimi. ne zaman, nasıl geldim; orası net değil *.
derken 16 dakika uzatma yazısı göründü ekranda. resmen kilitlenmiştim. zaten o sıralar öss ve platonik durumları sebebiyle yeterince bunalım bir haldeydim. üstüne bir de fenerbahçe'nin golü ve denizlispor'un kümede kalmayı garantilediği haberi gelince iyice yıkılmıştım. kendi kendime içimden " bitti oğlum işte... senin görüp görebileceğin sevinme bu kadar" gibisinden saçma sapan şeyler söylüyordum.
kalan dakikalar nasıl geçti, nasıl dayandım; hiçbir kayıt yok. tek hatırladığım babamın * söylediği "şampiyonuz" kelimesi. bir de selçuk derelinin maçı bitirişi. maradona zamanında kazanılan şampiyonluğun kutlamalarında bir napoli taraftarının dediği gibi ertesi sabah yine borçlarımız, dertlerimiz olacaktı. ama o gece kral bizdik...