210
acaip bir haldeyiz. servet çetin tarih yazıyor. halimize bak.
galatasaray'da "bu maçta bizim golü kim atar" sorusunun cevabı yok. türk telekom arena'da ilk gol başlığında, golün atıldığı ana kadar yazılanlar arasında bir tane bile "servet atar diyebilen yok. "allah korusun" tadında 4 adet servet'li entry var.
dışarıdaki sohbetler de aynı minvalde. "bu maçta bizim golü kim atar" sorusuna bir kişinin ismi ile cevap verebiliyoruz. (bkz: kazım kazım). onu da "atar" diyemiyoruz da "atabilir" diyoruz ancak.
uzun zamandır yazmak istediğim bir şey var. son yıllarda bu "pas futbolu" "total futbol" "kaos futbolu" zart zurt gibi şeyler üzerine kafa yorulurken gözden kaçırılan ve neredeyse üzerine hiç kafa yorulmayan bir şey var; "gol"
şimdi birileri çıkıp "132 pas yapınca "gol" gelir zaten" gibi bir açıklama yaparsa çok ayıp olur. çok pas yapınca veya top hep bizde kalınca gol gelir diye bir kaide yok. olmuyor zaten. çok iyi sevişiyorum ama çocuğum olmuyor. yok yeaaa.. çocuğun olmuyorsa yatakta bana yedi takla attırsan ne fark eder. bu gol dediğimiz şey yetiştirme yurdundan da alınamıyor ki. hani, çocuğun olmayınca yetiştirme yurduna gidip bi evlatlık alırsın filan devam edersin hayata. ya da kedi beslersin kapatırsın hayatındaki eksikliği. eee golü nereden alıcaz. topu güzel oynayacağız diye esası gözden kaçırdık. herkes nihai amacı unuttu veya unutturuldu. (bence unutturuldu)
bu maç buna iyi bir örnekti. takım harika "top oynuyor". rijkaard zamanında da bu topu oynuyordu. ne değişti? hiç bir halt değişmedi (henüz). rijkaard da milleti inek gibi koşturup riski göze alarak ileriye yolluyordu, hagi de yolluyor. bu sefer defansa bir bakıyorum "servet"te yok yerinde. zaman zaman "cana" yalnız kaldı defansta. tek başınaydı adam. sabri ileride, balta ileride.
maç kimseyi aldatmasın. sivas kötüydü. bir rijkaard klasiği tekrarlandı maçta. yolla herkesi ileri, top çoğunlukla sende kalsın, ondan sonra al gülüm ver gülüm topla oyna dur.
fark nerede var?
takım 70'ten sonra oyundan düşmedi. eğer bu konuda süreklilik sağlanabilirse bana göre muhteşem bir gelişme. ters kanatlara isabetli uzun paslar harika. hiç bir itirazım yok ama hagi ile birlikte topçuların manitası arttı. ya kardeşim sabri bile bacak arası yaptı lan bu maçta. ters çalım yaptı ya. sabri sabri, bizim sabri. la ilahe illallah. top kanatlardayken futbolcu ayağında topu tutucam diye elli tane manita yapmaya çalışsın, o arada ya kolunu bacağını kırsınlar ve sakat sayın sürekli artsın, ya da topu rakibe kaptır.
bu kadar kalabalık halde ilerideyken topu rakibe kaptırdınmı kontrada kalıyorsun kardeşim. sonra defansçı suçlu, yok o pas yapmasını bilmiyor, yok bu moloz falan filan. bir de millet bik bik ötüyor "futbolcular geriye gelemiyorlar" diye. ulan sen futbolcuyu insan üstü bir varlık mı sanıyorsun. herif 90 metreyi yüzelli defa ileri geri koşmuş. ya düştüğü yerden kalktıktan sonra ya da ters istikamete giderken topu kaptırınca karşı yönden süratle gelen rakip adamın arkasından her seferinde nasıl yetişsin. bazen yetişemiyor. tempon ve oyun stilin bu olunca yetişemiyecek. olmaz.
ha bu numaralar ne zaman geçer. takımında "gol" yazacak en aşağı 3 adamın vardır. o atmazsa öbürü atar rahatlığındasındır. yesem bile fark etmez dersin. o zaman olur.
rakip!
rakibin canına minnet zaten. bu kadar adamı kendi sahamda karşılarım, zaten kalecileri mantar, golcüsü yok, kontrada avladım mı bunları atarım golümü alırım puanı havasında.
bizi bugün yine "futbol tanrısı" korudu. adamlar 3 tane pozisyon buldular. birisini soksalardı halimiz perişandı. hele bir tanesi yan kale direğinin içinden döndü ki, eğer futbol tanrısı'nın bire bir dahli yoksa terbiyesizim.
yekta hiç sırıtmadı. bir iki hatası oldu ama aslanlar gibi oynadı topunu. büyük topçu olacak bizde. görürsünüz. topçu budur işte. top yetenek işidir. yeteneği varsa topçunun ilacı idmandır. öyle daha alışamadı, önünde arkasında adam yok gibi saçma sapan gerekçelerle çuval gibi gezmez sahada. idmanı tamamsa çıkar çatır çatır oynar.
culio, onsekizin içinden incelerini alabilecek birileri olsa, her maçı 3 farklı alırız. sabri harikaydı yine. servet'i anlatmaya gerek yok, tapıyoruz. cana muhteşemsin.
kazım senin .... otur sıfır.
gelelim hayata;
ben saat 18 de girebildim. (hiç bir şeyden şikayet etmek istemiyorum) protestoya filan şahit olmadım. iyi de oldu. adnan polat'ın hafta içindeki konuşmasını dinledikten sonra öfkem azalmıştı ve bağırarak protesto etmek istemiyordum zaten.
"galatasaray taraftarıyım" imzalı el emeği göz nuru kinayeli büyük ve güzel bir pankart vardı. die for you'yu gördüm kapalı üst te. hoşuma gitti.
ultraslan'ı seversin sevmezsin. bu maçta tribünleri onlar ateşlediler. gerçi sivas bize bi tane soksaydı ne olurdu o tribünlerin hali, düşünmek bile istemiyorum. işin güzel yanı sadece 1 adet ultraslan pankartı vardı. eskiden ali sami yen'e girdiğimizde 20-25 adet ultraslan pankartı görürüdük. böyle güzel. dursunlar orada, tribünleri ateşlesinler filan ama mide kaldıracak ölçüde ultraslan yazısı ile boğmasınlar stadı. "galatasaray taraftarları" olduğumuzu hatırlayalım.
yine uzun oldu. özür dilerim.
edit: anam! o pankart bizim sözlükçülerin işiymiş. tebrik ederim, helal olsun. bak şimdi daha bir mutlu oldum.
galatasaray'da "bu maçta bizim golü kim atar" sorusunun cevabı yok. türk telekom arena'da ilk gol başlığında, golün atıldığı ana kadar yazılanlar arasında bir tane bile "servet atar diyebilen yok. "allah korusun" tadında 4 adet servet'li entry var.
dışarıdaki sohbetler de aynı minvalde. "bu maçta bizim golü kim atar" sorusuna bir kişinin ismi ile cevap verebiliyoruz. (bkz: kazım kazım). onu da "atar" diyemiyoruz da "atabilir" diyoruz ancak.
uzun zamandır yazmak istediğim bir şey var. son yıllarda bu "pas futbolu" "total futbol" "kaos futbolu" zart zurt gibi şeyler üzerine kafa yorulurken gözden kaçırılan ve neredeyse üzerine hiç kafa yorulmayan bir şey var; "gol"
şimdi birileri çıkıp "132 pas yapınca "gol" gelir zaten" gibi bir açıklama yaparsa çok ayıp olur. çok pas yapınca veya top hep bizde kalınca gol gelir diye bir kaide yok. olmuyor zaten. çok iyi sevişiyorum ama çocuğum olmuyor. yok yeaaa.. çocuğun olmuyorsa yatakta bana yedi takla attırsan ne fark eder. bu gol dediğimiz şey yetiştirme yurdundan da alınamıyor ki. hani, çocuğun olmayınca yetiştirme yurduna gidip bi evlatlık alırsın filan devam edersin hayata. ya da kedi beslersin kapatırsın hayatındaki eksikliği. eee golü nereden alıcaz. topu güzel oynayacağız diye esası gözden kaçırdık. herkes nihai amacı unuttu veya unutturuldu. (bence unutturuldu)
bu maç buna iyi bir örnekti. takım harika "top oynuyor". rijkaard zamanında da bu topu oynuyordu. ne değişti? hiç bir halt değişmedi (henüz). rijkaard da milleti inek gibi koşturup riski göze alarak ileriye yolluyordu, hagi de yolluyor. bu sefer defansa bir bakıyorum "servet"te yok yerinde. zaman zaman "cana" yalnız kaldı defansta. tek başınaydı adam. sabri ileride, balta ileride.
maç kimseyi aldatmasın. sivas kötüydü. bir rijkaard klasiği tekrarlandı maçta. yolla herkesi ileri, top çoğunlukla sende kalsın, ondan sonra al gülüm ver gülüm topla oyna dur.
fark nerede var?
takım 70'ten sonra oyundan düşmedi. eğer bu konuda süreklilik sağlanabilirse bana göre muhteşem bir gelişme. ters kanatlara isabetli uzun paslar harika. hiç bir itirazım yok ama hagi ile birlikte topçuların manitası arttı. ya kardeşim sabri bile bacak arası yaptı lan bu maçta. ters çalım yaptı ya. sabri sabri, bizim sabri. la ilahe illallah. top kanatlardayken futbolcu ayağında topu tutucam diye elli tane manita yapmaya çalışsın, o arada ya kolunu bacağını kırsınlar ve sakat sayın sürekli artsın, ya da topu rakibe kaptır.
bu kadar kalabalık halde ilerideyken topu rakibe kaptırdınmı kontrada kalıyorsun kardeşim. sonra defansçı suçlu, yok o pas yapmasını bilmiyor, yok bu moloz falan filan. bir de millet bik bik ötüyor "futbolcular geriye gelemiyorlar" diye. ulan sen futbolcuyu insan üstü bir varlık mı sanıyorsun. herif 90 metreyi yüzelli defa ileri geri koşmuş. ya düştüğü yerden kalktıktan sonra ya da ters istikamete giderken topu kaptırınca karşı yönden süratle gelen rakip adamın arkasından her seferinde nasıl yetişsin. bazen yetişemiyor. tempon ve oyun stilin bu olunca yetişemiyecek. olmaz.
ha bu numaralar ne zaman geçer. takımında "gol" yazacak en aşağı 3 adamın vardır. o atmazsa öbürü atar rahatlığındasındır. yesem bile fark etmez dersin. o zaman olur.
rakip!
rakibin canına minnet zaten. bu kadar adamı kendi sahamda karşılarım, zaten kalecileri mantar, golcüsü yok, kontrada avladım mı bunları atarım golümü alırım puanı havasında.
bizi bugün yine "futbol tanrısı" korudu. adamlar 3 tane pozisyon buldular. birisini soksalardı halimiz perişandı. hele bir tanesi yan kale direğinin içinden döndü ki, eğer futbol tanrısı'nın bire bir dahli yoksa terbiyesizim.
yekta hiç sırıtmadı. bir iki hatası oldu ama aslanlar gibi oynadı topunu. büyük topçu olacak bizde. görürsünüz. topçu budur işte. top yetenek işidir. yeteneği varsa topçunun ilacı idmandır. öyle daha alışamadı, önünde arkasında adam yok gibi saçma sapan gerekçelerle çuval gibi gezmez sahada. idmanı tamamsa çıkar çatır çatır oynar.
culio, onsekizin içinden incelerini alabilecek birileri olsa, her maçı 3 farklı alırız. sabri harikaydı yine. servet'i anlatmaya gerek yok, tapıyoruz. cana muhteşemsin.
kazım senin .... otur sıfır.
gelelim hayata;
ben saat 18 de girebildim. (hiç bir şeyden şikayet etmek istemiyorum) protestoya filan şahit olmadım. iyi de oldu. adnan polat'ın hafta içindeki konuşmasını dinledikten sonra öfkem azalmıştı ve bağırarak protesto etmek istemiyordum zaten.
"galatasaray taraftarıyım" imzalı el emeği göz nuru kinayeli büyük ve güzel bir pankart vardı. die for you'yu gördüm kapalı üst te. hoşuma gitti.
ultraslan'ı seversin sevmezsin. bu maçta tribünleri onlar ateşlediler. gerçi sivas bize bi tane soksaydı ne olurdu o tribünlerin hali, düşünmek bile istemiyorum. işin güzel yanı sadece 1 adet ultraslan pankartı vardı. eskiden ali sami yen'e girdiğimizde 20-25 adet ultraslan pankartı görürüdük. böyle güzel. dursunlar orada, tribünleri ateşlesinler filan ama mide kaldıracak ölçüde ultraslan yazısı ile boğmasınlar stadı. "galatasaray taraftarları" olduğumuzu hatırlayalım.
yine uzun oldu. özür dilerim.
edit: anam! o pankart bizim sözlükçülerin işiymiş. tebrik ederim, helal olsun. bak şimdi daha bir mutlu oldum.