91
hakkında ne yazılsa muhakkak ki birşeyler eksik kalacak olan büyük galatasaraylı, büyük futbolcu, güzel insan. sanırım en iyisi kendi kaleminden okumak. nur içinde yat, doğum günün kutlu olsun.
(alinti: "sarı-kırmızılı renklere küçükten beri hayrandım.galatasaray izmir'e geldiğinde okuldan kaçar, maça giderdim.bence galatasaraylılık din gibi,mezhep gibi yerleşmiş, köklü bir inançtır.galatasaray'ı işte bunun için tercih eder ve galatasaraylılığımla her zaman gurur duyarım."
"fenerbahce 20 bin, adalet bir yıl için 10 bin lira transfer ücreti teklif ederken, ben galatasaray ile yıllığına 8 bin liraya anlaşma yaptığım gün mutluluktan uçuyordum..."
"sahaya çıkmadan önce allah'a dua eder, sahaya en son çıkmayı uğur sayardım.aut çizgisini geçerken daima sağ ayağımı atardım.maça başlamadan önce arkadaşlarım kaleye şut atarken, ben dolanıp durur, oyun başlayıncaya kadar topa vurmazdım... sakatlandığım zaman, secde ederek iki elim önde 'allah'ım sen bacaklarımı koru' diye dua ederdim."
"galatasaray'ın alt yapısında 18 tane metin vardı... galatasaray'daki bu metin'lerin sayısı bana söylendiğinde önce inanmamıştım. futbol okulunun çeşitli kademelerinde bu metin ismi dikkat çekmiş ve onları biraraya getirmişler. sonra da bana haber verdiler,gittim hepsini kucakladım."
"fenerbahce'ye attığım ağları yırtan golüm çok konuşulmuştu.hikayesi ise şöyledir ;fenerbahce ile oynayacağımız her maçın havası ayrı olurdu. 1959 yılının 10 haziran günü oynayacağımız milli lig'in ilk final maçının önemi çok büyüktü. futbol federasyonu bu kritik maça yugoslavya'dan hakem getirmişti. tansiyon yüksekti.maçtan bir gece önce çınar otelde yugoslav hakemin üç fenerbahçeli yöneticiyle birlikte yemek yediği görülünce, istanbul'da kıyamet koptu. galatasaray kulübünün telefonları ihbarlarla inliyordu:'maç çınar otel'de masa başında satıldı...yugoslav hakem fenerbahce'yi galip getirmek için ne lazım gelirse yapacak!..' bunun üzerine galatasaray kulübü hakemin değiştirilmesi için federasyona başvurdu. hakem şaşırmıştı. ve ağlayıp sızlamaya başlamıştı. 'ne olur galatasaraylılar'a söyleyin böyle bir sebepten dolayı memleketime dönemem maçı namuslu bir şekilde yöneteceğim.'
yöneticilerimiz bir toplantı yaptı, hakemi kabul etti ve o yugoslav hakemle iki takım maça çıktı. 10 haziran 1959... dolmabahçe stadı yükünü almış, ezeli mücadeleyi bekliyor. sıcağa rağmen tribünler herzamanki gibi rengarenk... oyun hızlı başlamıştı. maçı mutlaka kazanmak istiyorduk. çok hırslıydık... turgay uzun bir degaj yaptı. boş top, ceza sahasının üstüne süzülmüştü. topa kaleci özcan arkoç ile birlikte yükseldik. özcan topa uzanabilmek için adeta benim sırtıma tırmanmıştı.. çok yükselmiş, bu sebepten de dengesini kaybetmişti. ikimiz birden yere düştük. özcan anlayamadığım bir şekilde kıvranmaya başladı. o anda fenerbahce tribünleri benim özcan'a vurduğumu zannederek küfretmeye başlamıştı. o çirkin tezahüratın ilk defa muhatabı oluyordum. şaşırmıştım ve utanmıştım. suçlu olmamama rağmen utanmıştım. o sırada yanıma fenerbahçeli nazi erdem ve basri dirimlili geldiler. ikisi de çok sevdiğim arkadaşlarımdı...
benim kasıtlı bir hareket yapmayacağımı benden iyi bilirlerdi.ben onlarla konuşurken birden diz kapağıma bir tekme yedim.acıyla tekmeyi vurana baktım.bana vuran,kendine fenerbahce'de yer edinmeye çalışan avni idi. o acıyla ben de avni'ye bir yumruk attım.yumruğu avni'nin suratına indirince saha karıştı.antrenörümüz george dick, eşfak aykaç,muzaffer bozok ve menajerimiz osman incili beni olaylardan sıyırıp saha dışına götürmeye çalışıyorlardı. o kargaşa arasında yöneticimiz muzaffer bozok ile osman incili yugoslav hakeme kızıyorlardı. aradan iki üç dakika geçmiş, saha boşaltılmıştı. yugoslav hakem hışımla yanıma yalaştı ve saha dışını gösterdi.o güne kadar hiçbir hakemden bu kararı duymadığım için neye uğradığımı şaşırmıştım. hırsımdan ağlıyordum.sahadan çıkmadan önce gidip fenerbahçe tribünü önünde çakıldım.ben gidince onlar da şaşırdı.biraz önce o çirkin kelimeleri bana layık gören insanlardı onlar.durdum.bir baştan bir başa o triibünleri süzdüm. sonra eğildim ve bana küfedenleri selamladım.
ortalık sakinleşmişti.ben soyunma odasına gitmeye kara verirken suat,turgay ve diğer arkadaşlarım kolumdan tutup 'dur,hakem kararını değiştirdi galiba" dediler.
oyun duralı 7 dakika olmuştu ve 7 dakikadan sonra yugoslav hakem beni sahadan atmaktan vazgeçmişti.karar değişince fenerbahçeli futbolcular kahroldular.
bundan sonra yüz binleri ağlatan tek golü ben atacaktım.37.dakikada ağları parçalayan bazukayı fenerbahce kalesine ben yolluyordum. allahım rüya gibiydi sanki o an...
nuri bir pas atmıştı,sola doğru kaçtım.osman hızla üzerime geldi,onu atlatmak benim için zor olmadı.aut çizgisine kadar gittim sol ayağımı çizgiye dayayıp topu kepçeledim.en büyük korkum naci idi. naci erdem ekseri bu toplara çift dalardı.fakat ondan da sıyrıldım.evet, önümdeki topa çok dar açıdan vurmak zorundaydım.bu bir an meselesiydi. bu kısa zaman içinde başımı kaldırdım ve kale içinde bir noktaya tüm kuvvetimle vurdum.kaleci özcan, köşeyi kapatmıştı.buna rağmen top hızla kaleye girdi.inanın topun baktığım noktadan dışarı çıktığını ve ağları parçaladığını sonradan öğrendim. golden sonra arkadaşlarımın sırtındaydım. tribünlerden 'cim bom bom..." sesleri yükseliyordu. halbuki hakem de dahil, golü dolmabahçe satdındaki kimse farketmemişti. hakem önce aut vermiş, sonra parçalanmış ağları görünce gole hükmetmişti. maçtan sonra fenerbahce'nin eski kaptanlarında fikret arıcan 'vallahi azizim bizim zamanımızda topa en iyi vuran adam bekir'di...ama itiraf edeyim ki metin daha iyi vuruyor...' diyordu . "
"eşim ve ailesinin sürekli baskısındaydım. evliliğimin ilk günlerinde topu bırak diye diretmişlerdi. gülüp geçmiştim bu komik sözlere. ben nasıl aç susuz yaşardım ki? futbol benim dünyamdı. topu bırak emri yerine gelmeyince bu defa daha komedi bir teklifle karşılaştım ' galatasaray'ı bırak izmir'e dön...' diye diretiyorlardı. galatasaray'ı bırakacağım ha? allah korusun! allah yazdıysa bozsun! galatasaray benim dünyam, galatasaray benim yuvam. nasıl bırakırım galatasaray'ı? evet izmir'i eşim kadar severim. ama benim bir de sevdiğim galatasaray'ım var.
o aralar bizim rusya seyahatimiz vardı. eşim oya, kafasındaki acı planı izmir' de uygulamaya koymuş. benim adımı ve imzamı kullanarak, beden terbiyesi genel müdürlüğüne bir mektup götürmüş...gazetecilere de 'metin galatasaray'da satışa çıkarılmasını istedi ' demiş... aman yarabbim... böylesi görülmüş şey değildi. izmir bölge müdürü mektubu almış ve 'peki efendim' demiş. 'mektubu hemen ankara'ya yolluyorum...'
bu mektubu ciddi zanneden galatasaraylıları bir telaş almış. ben rusya'da iken bir yardım kampanyası açılmış. amaç para toplayıp benim galatasaray'da kalmamı sağlamak. bunu duyunca oya izmir'den feryadı basmış ' metin 500 bin liraya bile galatasaray'da kalmayacak '
haber bana ulaştırılınca, gazetecilere bir açıklama yapmak zorunda kaldım. ve şu mesajı ilettim :
'galatasaray'da kalmaya ailece karar vereceğiz.izmir'i, eşim oya kadar severim ama benim bir de yürekten bağlandığım galatasaray'ım var.'
ama oya, topağacı'ndaki evi boşaltıp, eşyaları izmir'e götürmüş. olacak iş mi? o eşyaların bir çoğunu evlenirken galatasaraylı taraftarlar hediye etmişlerdi. ne derdim galatasaraylı taraftarlara ben ?rusya'da artık daralmaya başlamıştım. nihayet yeşilköy'e inmiştik. ama gözlerime inanamıyordum, izmirsporlu yöneticiler beni kaçırmaya gelmişlerdi hem de bavul dolusu para ile. ama galatasaraylılar da korumaya.
meğer biz rusya'dayken komuoyu ikiye bölünmüş, oya mı kazanacak,ben mi? ben galatasaray'ı seviyordum elbette benim dediğim olacaktı. ve rüçhan atlı'nın otomobiline biniyordum. önce bizim eve gittik. kayınvaldem 'buraya galatasaraylılar giremez ' deyip kapıyı rüçhan ağabeyin yüzüne kapamıştı. hava elektriklenmmiş eşimle tartışmıştık, yüzüklerimizi atmıştık. bir basın toplantısı düzenleyerek 'ben parayı galatasaray'a tercih etmem ' diyor ve galatasaray'da kalıyordum.avukatım süha özgermi karşıyaka adliyesindeki üçüncü celsede boşanma işini bitirmişti bile...)
(alinti: "sarı-kırmızılı renklere küçükten beri hayrandım.galatasaray izmir'e geldiğinde okuldan kaçar, maça giderdim.bence galatasaraylılık din gibi,mezhep gibi yerleşmiş, köklü bir inançtır.galatasaray'ı işte bunun için tercih eder ve galatasaraylılığımla her zaman gurur duyarım."
"fenerbahce 20 bin, adalet bir yıl için 10 bin lira transfer ücreti teklif ederken, ben galatasaray ile yıllığına 8 bin liraya anlaşma yaptığım gün mutluluktan uçuyordum..."
"sahaya çıkmadan önce allah'a dua eder, sahaya en son çıkmayı uğur sayardım.aut çizgisini geçerken daima sağ ayağımı atardım.maça başlamadan önce arkadaşlarım kaleye şut atarken, ben dolanıp durur, oyun başlayıncaya kadar topa vurmazdım... sakatlandığım zaman, secde ederek iki elim önde 'allah'ım sen bacaklarımı koru' diye dua ederdim."
"galatasaray'ın alt yapısında 18 tane metin vardı... galatasaray'daki bu metin'lerin sayısı bana söylendiğinde önce inanmamıştım. futbol okulunun çeşitli kademelerinde bu metin ismi dikkat çekmiş ve onları biraraya getirmişler. sonra da bana haber verdiler,gittim hepsini kucakladım."
"fenerbahce'ye attığım ağları yırtan golüm çok konuşulmuştu.hikayesi ise şöyledir ;fenerbahce ile oynayacağımız her maçın havası ayrı olurdu. 1959 yılının 10 haziran günü oynayacağımız milli lig'in ilk final maçının önemi çok büyüktü. futbol federasyonu bu kritik maça yugoslavya'dan hakem getirmişti. tansiyon yüksekti.maçtan bir gece önce çınar otelde yugoslav hakemin üç fenerbahçeli yöneticiyle birlikte yemek yediği görülünce, istanbul'da kıyamet koptu. galatasaray kulübünün telefonları ihbarlarla inliyordu:'maç çınar otel'de masa başında satıldı...yugoslav hakem fenerbahce'yi galip getirmek için ne lazım gelirse yapacak!..' bunun üzerine galatasaray kulübü hakemin değiştirilmesi için federasyona başvurdu. hakem şaşırmıştı. ve ağlayıp sızlamaya başlamıştı. 'ne olur galatasaraylılar'a söyleyin böyle bir sebepten dolayı memleketime dönemem maçı namuslu bir şekilde yöneteceğim.'
yöneticilerimiz bir toplantı yaptı, hakemi kabul etti ve o yugoslav hakemle iki takım maça çıktı. 10 haziran 1959... dolmabahçe stadı yükünü almış, ezeli mücadeleyi bekliyor. sıcağa rağmen tribünler herzamanki gibi rengarenk... oyun hızlı başlamıştı. maçı mutlaka kazanmak istiyorduk. çok hırslıydık... turgay uzun bir degaj yaptı. boş top, ceza sahasının üstüne süzülmüştü. topa kaleci özcan arkoç ile birlikte yükseldik. özcan topa uzanabilmek için adeta benim sırtıma tırmanmıştı.. çok yükselmiş, bu sebepten de dengesini kaybetmişti. ikimiz birden yere düştük. özcan anlayamadığım bir şekilde kıvranmaya başladı. o anda fenerbahce tribünleri benim özcan'a vurduğumu zannederek küfretmeye başlamıştı. o çirkin tezahüratın ilk defa muhatabı oluyordum. şaşırmıştım ve utanmıştım. suçlu olmamama rağmen utanmıştım. o sırada yanıma fenerbahçeli nazi erdem ve basri dirimlili geldiler. ikisi de çok sevdiğim arkadaşlarımdı...
benim kasıtlı bir hareket yapmayacağımı benden iyi bilirlerdi.ben onlarla konuşurken birden diz kapağıma bir tekme yedim.acıyla tekmeyi vurana baktım.bana vuran,kendine fenerbahce'de yer edinmeye çalışan avni idi. o acıyla ben de avni'ye bir yumruk attım.yumruğu avni'nin suratına indirince saha karıştı.antrenörümüz george dick, eşfak aykaç,muzaffer bozok ve menajerimiz osman incili beni olaylardan sıyırıp saha dışına götürmeye çalışıyorlardı. o kargaşa arasında yöneticimiz muzaffer bozok ile osman incili yugoslav hakeme kızıyorlardı. aradan iki üç dakika geçmiş, saha boşaltılmıştı. yugoslav hakem hışımla yanıma yalaştı ve saha dışını gösterdi.o güne kadar hiçbir hakemden bu kararı duymadığım için neye uğradığımı şaşırmıştım. hırsımdan ağlıyordum.sahadan çıkmadan önce gidip fenerbahçe tribünü önünde çakıldım.ben gidince onlar da şaşırdı.biraz önce o çirkin kelimeleri bana layık gören insanlardı onlar.durdum.bir baştan bir başa o triibünleri süzdüm. sonra eğildim ve bana küfedenleri selamladım.
ortalık sakinleşmişti.ben soyunma odasına gitmeye kara verirken suat,turgay ve diğer arkadaşlarım kolumdan tutup 'dur,hakem kararını değiştirdi galiba" dediler.
oyun duralı 7 dakika olmuştu ve 7 dakikadan sonra yugoslav hakem beni sahadan atmaktan vazgeçmişti.karar değişince fenerbahçeli futbolcular kahroldular.
bundan sonra yüz binleri ağlatan tek golü ben atacaktım.37.dakikada ağları parçalayan bazukayı fenerbahce kalesine ben yolluyordum. allahım rüya gibiydi sanki o an...
nuri bir pas atmıştı,sola doğru kaçtım.osman hızla üzerime geldi,onu atlatmak benim için zor olmadı.aut çizgisine kadar gittim sol ayağımı çizgiye dayayıp topu kepçeledim.en büyük korkum naci idi. naci erdem ekseri bu toplara çift dalardı.fakat ondan da sıyrıldım.evet, önümdeki topa çok dar açıdan vurmak zorundaydım.bu bir an meselesiydi. bu kısa zaman içinde başımı kaldırdım ve kale içinde bir noktaya tüm kuvvetimle vurdum.kaleci özcan, köşeyi kapatmıştı.buna rağmen top hızla kaleye girdi.inanın topun baktığım noktadan dışarı çıktığını ve ağları parçaladığını sonradan öğrendim. golden sonra arkadaşlarımın sırtındaydım. tribünlerden 'cim bom bom..." sesleri yükseliyordu. halbuki hakem de dahil, golü dolmabahçe satdındaki kimse farketmemişti. hakem önce aut vermiş, sonra parçalanmış ağları görünce gole hükmetmişti. maçtan sonra fenerbahce'nin eski kaptanlarında fikret arıcan 'vallahi azizim bizim zamanımızda topa en iyi vuran adam bekir'di...ama itiraf edeyim ki metin daha iyi vuruyor...' diyordu . "
"eşim ve ailesinin sürekli baskısındaydım. evliliğimin ilk günlerinde topu bırak diye diretmişlerdi. gülüp geçmiştim bu komik sözlere. ben nasıl aç susuz yaşardım ki? futbol benim dünyamdı. topu bırak emri yerine gelmeyince bu defa daha komedi bir teklifle karşılaştım ' galatasaray'ı bırak izmir'e dön...' diye diretiyorlardı. galatasaray'ı bırakacağım ha? allah korusun! allah yazdıysa bozsun! galatasaray benim dünyam, galatasaray benim yuvam. nasıl bırakırım galatasaray'ı? evet izmir'i eşim kadar severim. ama benim bir de sevdiğim galatasaray'ım var.
o aralar bizim rusya seyahatimiz vardı. eşim oya, kafasındaki acı planı izmir' de uygulamaya koymuş. benim adımı ve imzamı kullanarak, beden terbiyesi genel müdürlüğüne bir mektup götürmüş...gazetecilere de 'metin galatasaray'da satışa çıkarılmasını istedi ' demiş... aman yarabbim... böylesi görülmüş şey değildi. izmir bölge müdürü mektubu almış ve 'peki efendim' demiş. 'mektubu hemen ankara'ya yolluyorum...'
bu mektubu ciddi zanneden galatasaraylıları bir telaş almış. ben rusya'da iken bir yardım kampanyası açılmış. amaç para toplayıp benim galatasaray'da kalmamı sağlamak. bunu duyunca oya izmir'den feryadı basmış ' metin 500 bin liraya bile galatasaray'da kalmayacak '
haber bana ulaştırılınca, gazetecilere bir açıklama yapmak zorunda kaldım. ve şu mesajı ilettim :
'galatasaray'da kalmaya ailece karar vereceğiz.izmir'i, eşim oya kadar severim ama benim bir de yürekten bağlandığım galatasaray'ım var.'
ama oya, topağacı'ndaki evi boşaltıp, eşyaları izmir'e götürmüş. olacak iş mi? o eşyaların bir çoğunu evlenirken galatasaraylı taraftarlar hediye etmişlerdi. ne derdim galatasaraylı taraftarlara ben ?rusya'da artık daralmaya başlamıştım. nihayet yeşilköy'e inmiştik. ama gözlerime inanamıyordum, izmirsporlu yöneticiler beni kaçırmaya gelmişlerdi hem de bavul dolusu para ile. ama galatasaraylılar da korumaya.
meğer biz rusya'dayken komuoyu ikiye bölünmüş, oya mı kazanacak,ben mi? ben galatasaray'ı seviyordum elbette benim dediğim olacaktı. ve rüçhan atlı'nın otomobiline biniyordum. önce bizim eve gittik. kayınvaldem 'buraya galatasaraylılar giremez ' deyip kapıyı rüçhan ağabeyin yüzüne kapamıştı. hava elektriklenmmiş eşimle tartışmıştık, yüzüklerimizi atmıştık. bir basın toplantısı düzenleyerek 'ben parayı galatasaray'a tercih etmem ' diyor ve galatasaray'da kalıyordum.avukatım süha özgermi karşıyaka adliyesindeki üçüncü celsede boşanma işini bitirmişti bile...)