1168
bir takımı sevmek, bir şeyi sevmekten öte hale gelebiliyor hele de çok küçüklükten başlarsanız onu sevmeye. en başından beri hep bir şeyler sevdirilmeye çalışılır ama hep kaçarız onlardan, biri hariç: o takim (bendeki öznesi galatasaray) ve o takımdan başkasını sevenleri anlayamayız asla. bir insan galatasaray dururken nasıl fenerli olabilir ki? sarının yanında kırmızı dururken nasıl laciverti seçebilir ki?
bu seçmeden de öte bir durum aslında. bülent timurlenk, galatasaray için "babamdan kalan miras" diyor ya işte çoğumuz için öyle. zaten babası futbolla ilgilenmeyen az sayıdaki taraftar neyse de, babasından farklı takım tutanları hiç anlayamamışımdır, hele ki düzenli bir aile içindelerse. onlarınki ayrı bir sevgi, ayrı bir zevk olsa gerek.
benim evimde sarının yanına kırmızı iliştirilmişken her seferinde ben kalbimi nasıl laciverte boyayabilirdim ki? galtasaray hep yenilirken fenerbahçe'ye, ailede her derbiden sonra bir ölü evi havası hakimken ben nasıl evdeki cinayette katil zanlısı olabilirdim ki? işte böyle ölüm - kalım gibi görerek öğrendik futbolu. belki de bu yüzden bu kadar çok sevdik; doğru ya da yanlış, farketmez!
takımı sevmek, tutmak, onun uğruna içmek, ağlamak, şampanya patlatmak... miras kalacaksa babadan; bırak evi, arabayı, parayı; böyle bir sevgi kalmalı. bizler on dört senelik şampiyonluksuzluğu göremedik, sınayamadık sevgimizi. uefa kupası'nın nesli olarak geçiyor adımız büyüklerce. belki bizim sınavımız da fenerbahçe maçları olur. anlayamadığımız adamların bizi yenmesi olur. herkes aynı kadını sevmek zorunda değil ya canım! biz sevelim o kadın bizi mutlu etmese ne olur?
seviyorum seni galatasaray!
bu seçmeden de öte bir durum aslında. bülent timurlenk, galatasaray için "babamdan kalan miras" diyor ya işte çoğumuz için öyle. zaten babası futbolla ilgilenmeyen az sayıdaki taraftar neyse de, babasından farklı takım tutanları hiç anlayamamışımdır, hele ki düzenli bir aile içindelerse. onlarınki ayrı bir sevgi, ayrı bir zevk olsa gerek.
benim evimde sarının yanına kırmızı iliştirilmişken her seferinde ben kalbimi nasıl laciverte boyayabilirdim ki? galtasaray hep yenilirken fenerbahçe'ye, ailede her derbiden sonra bir ölü evi havası hakimken ben nasıl evdeki cinayette katil zanlısı olabilirdim ki? işte böyle ölüm - kalım gibi görerek öğrendik futbolu. belki de bu yüzden bu kadar çok sevdik; doğru ya da yanlış, farketmez!
takımı sevmek, tutmak, onun uğruna içmek, ağlamak, şampanya patlatmak... miras kalacaksa babadan; bırak evi, arabayı, parayı; böyle bir sevgi kalmalı. bizler on dört senelik şampiyonluksuzluğu göremedik, sınayamadık sevgimizi. uefa kupası'nın nesli olarak geçiyor adımız büyüklerce. belki bizim sınavımız da fenerbahçe maçları olur. anlayamadığımız adamların bizi yenmesi olur. herkes aynı kadını sevmek zorunda değil ya canım! biz sevelim o kadın bizi mutlu etmese ne olur?
seviyorum seni galatasaray!