1094
hagi misimoviç’e karşı
olacağı buydu. hagi, misimoviç’i a2 takımına gönderdi.
hagi’yi iyi tanıyoruz, futbolcuyken de teknik direktörken de hırslı bir adam. büyük yeteneğinin yanında sahada oyunu hiç bırakmayan, kanının son damlasına kadar mücadele eden bir futbolcuydu. kaybetmeye tahammülü yoktu, kazanmak için elinden gelen her şeyi yapardı. bazen müthiş zekası ve yeteneğiyle çilingirlik yapar yetmezse rakiple, hakemle, kendi takım arkadaşıyla kavga ederdi. ama bugüne kadar teknik direktörüyle kavga ettiğini hiç görmedim, duymadım.
ilerleyen yaşına rağmen idmanlarda en çok çalışan futbolculardan olduğunu da biliyoruz. hatta her gün idman yapacak gücü kendinde bulamadığı için futbolu bıraktığını da biliyoruz.
bunlardan çıkan sonuç şu. hagi, futbolcularından saha içinde isyankar, konsantre olmalarını, idmanlarda sıkı çalışmalarını ve hocalarına saygılı olmalarını istiyor.
misimoviç’in bunları karşılamadığı çok açık. sakin, topunu oynamak isteyen bir futbolcu. büyük yetenek ama hagi’ye bu yetmedi demek ki. blogda manisaspor maçı yazısının sonunda yorumlarda yazmıştım, manisa maçında ısınırken oyuna girmek için çağırıldığında yedek kulubesine o kadar yavaş koştu ki misi, hagi sırf bu yüzden bile silebilir misi’yi demiştim. 3 gün bekledi ve tahmin ettiğimi yaptı. hagi’nin disiplin anlayışında kriter, futbolcunun kendini futbola verip vermediği.
hagi, kendisinden önceki rijkaard gibi hem tavırları beğenmeyip hem de aynı adamlarla yola devam edecek biri değil. bunun içinde futbolcular da var yöneticiler de. çıkıp çatır çatır konuşuyor. futbolculuğunda da isyankardı, hocalığında da.
keskin sirke küpüne zarar ama şimdilik keskin sirke durumunda değil hagi. ama takım düzelmezse hagi’nin sertliği ve hırsı da takıma zarar vermeye başlar, dikkatli olmak lazım. bu durumu düşülmemesi için yöneticilerin desteği ve yardımı gerekli. pek umudum yok ama bu yönetimin başka çaresi de yok.
aslında buradan türkiye’ye gelen kaliteli yabancı futbolcular konusuna da geçmek lazım ama başka bir yazıda.
olacağı buydu. hagi, misimoviç’i a2 takımına gönderdi.
hagi’yi iyi tanıyoruz, futbolcuyken de teknik direktörken de hırslı bir adam. büyük yeteneğinin yanında sahada oyunu hiç bırakmayan, kanının son damlasına kadar mücadele eden bir futbolcuydu. kaybetmeye tahammülü yoktu, kazanmak için elinden gelen her şeyi yapardı. bazen müthiş zekası ve yeteneğiyle çilingirlik yapar yetmezse rakiple, hakemle, kendi takım arkadaşıyla kavga ederdi. ama bugüne kadar teknik direktörüyle kavga ettiğini hiç görmedim, duymadım.
ilerleyen yaşına rağmen idmanlarda en çok çalışan futbolculardan olduğunu da biliyoruz. hatta her gün idman yapacak gücü kendinde bulamadığı için futbolu bıraktığını da biliyoruz.
bunlardan çıkan sonuç şu. hagi, futbolcularından saha içinde isyankar, konsantre olmalarını, idmanlarda sıkı çalışmalarını ve hocalarına saygılı olmalarını istiyor.
misimoviç’in bunları karşılamadığı çok açık. sakin, topunu oynamak isteyen bir futbolcu. büyük yetenek ama hagi’ye bu yetmedi demek ki. blogda manisaspor maçı yazısının sonunda yorumlarda yazmıştım, manisa maçında ısınırken oyuna girmek için çağırıldığında yedek kulubesine o kadar yavaş koştu ki misi, hagi sırf bu yüzden bile silebilir misi’yi demiştim. 3 gün bekledi ve tahmin ettiğimi yaptı. hagi’nin disiplin anlayışında kriter, futbolcunun kendini futbola verip vermediği.
hagi, kendisinden önceki rijkaard gibi hem tavırları beğenmeyip hem de aynı adamlarla yola devam edecek biri değil. bunun içinde futbolcular da var yöneticiler de. çıkıp çatır çatır konuşuyor. futbolculuğunda da isyankardı, hocalığında da.
keskin sirke küpüne zarar ama şimdilik keskin sirke durumunda değil hagi. ama takım düzelmezse hagi’nin sertliği ve hırsı da takıma zarar vermeye başlar, dikkatli olmak lazım. bu durumu düşülmemesi için yöneticilerin desteği ve yardımı gerekli. pek umudum yok ama bu yönetimin başka çaresi de yok.
aslında buradan türkiye’ye gelen kaliteli yabancı futbolcular konusuna da geçmek lazım ama başka bir yazıda.