9
allah allah? fesuphanallah. hafazanallah. yahu ne var bu durumda bu kadar takılacak ben anlamıyorum. resmen tabu oldu lan bu millette. biri rijkaard'ı sevmeyince "futbolu götünü yaydığı yerden fm ile öğrenen salaklar" deniliyor, diğeri rijkaard'ı savununca "biz futbolu sizin gibi fmlerden fifalardan öğrenmedik aslanım" diyor.
bodom kardeşimin blogunda dert yandığı konulardan biri ne? "defanstan pas yaparak çıkma" falan filan diyen tipler. hakkaten de sıkmış olabilir. ben en son cm 03/04'ü oynamıştım. geçen sene fm 2010 aldım, biraz oynayayım dedim. hep diyorlardı ki "ooo fm çok gelişti, gerçek yaşamı birebir yansıtıyor". e aldım baktım; servet çetin nefis pas organizasyonları yapıyor. linderoth hiç sakatlanmıyor. mustafa sarp azımsanmayacak derecede iyi oynuyor. son oynadığım cm 03-04'te defans oyuncularının hücuma katkısı kale önünden "dan" diye topa vurmak, o topun kaleciyi geçmesi ve gol olmasıydı. şimdi bakıyorum fm 2010'a, ben hiç ekstra bir şey yapmadan servet çetin muazzam oynuyor. deplasmanda barcelona ile oynarken oyunu tamamen kontrolüm altında tutabiliyorum. ee, futbolu nasıl öğretiyor bu oyun şimdi bana? acaba gerçekleri sapıtıp, bizi hayal kurmaya zorlayıp, takımın gidişatı hakkında kafa patlatmamıza mı sebep oluyor? insanları düşünmeye sevkeden şeyleri severim, bırakın dokunmayın.
olabilir, futbolun fm ile öğrenilebildiğini varsayalım. ne var bunda? biri gelsin, bana açıklasın lütfen. bunda kötü olan nedir? benim aklım niye bunun kötü olduğuna yatmıyor? günümüz bilgi çağı diyoruz, ama bir oyun oynarken insanların bir şeyler öğrenmesini küçümsüyoruz. nereden öğrenelim peki futbolu? tribünden mi? yahu her maç tribünde olan adamların da sözlükte düştükleri durumu görüyoruz. zerre anlamıyorlar futboldan. biz çocukken futbol kitapları vardı mesela, futbolu öyle öğrenmeye çalışırdık. yine öyle mi yapalım? bu adamlar da kafalarından uydurup koymuyorlar ki o terimleri oyunlarına. mesela cod 5 world at war oynarken flamethrower vardı elimde. "ahahaha böyle silah mı olur lan o zamanlar?" demiştim. sonradan araştırdım, dünya savaşında kullanılmış o silah. hatta sana verdikleri her silah kullanılıyormuş. onun gibi; fm oynarken bakıyorsun, bir tabir var "box-to-box" diye. box-to-box, yani chicken translate ile kutu kutuya. "ahaha kutu kutuya mı veriyorlarmış?" diyorsun, bir araştırıyorsun ki varmış böyle bir tabir. modern futbolun oynandığı yerlerde var böyle bir şey, ama bizim haberimiz yok. fm olmasa hayatta öğrenemeyeceğiz. ee, fm'den öğrenilmesi hoşuna gitmiyor. nereden öğrenelim peki bunu? internetten öğrenince "kıçını yaydığın bilgisayar karşısından futbolu öğreniyorsun" , bir tottenham maçı izleyip gözünün pasını sildiğinde "bank asya dururken ingiliz'in maçını izleyen elitist pezevenk." bu kaynakların hepsini kaldıralım. nereden öğrenelim box-to-box'ı? futbolu tribünden öğrenmeye çalışalım da sebo reis mi öğretsin?
orta sondayız, cm ile kasım ayında filan bir arkadaşımın ısrarıyla tanıştım. cm 01-02 zamanı yani. sonradan hagi ile oynamak için cm 00-01'i de aldım zaten. daha önceleri hep 4-5 olan ingilizcem o sene zayıftı. ingilizce hocamız çok güzeldi ama. bir insan adıyamanlı olup da ne kadar güzel olabilirse o kadar güzeldi * *. neyse konu dağılmasın, ben o sene ingilizce dersinden hiçbir şey anlamasam da, ingilizce yazılardan başka hiçbir şeyi olmayan cm'yi anlayabiliyordum. hatta "no comment" ifadesini belki okulumuzdaki çoğu hoca anlayamıyorken ben anlıyordum. öyle işte, bilgisayar oyunlarından ingilizce'yi biraz öğrenebilirsin, belki 1-2 terim öğrenirsin ama futbolu öğrenemezsin ve futbol hakkında bir şeyler bilen birinin tüm bildiklerini oyunlara bağlayamazsın. tıpkı call of duty oynayan birinin kuzey ırak'a savaşa gitmeyeceği, euro truck oynayan birinin nakliye şirketinde iş başvurusunda bulunmayacağı, age of empires oynayan birinin krallığını ilan etmeyeceği gibi.
bu başlığa zizonkovac uğradı diye uğradıysam adam değilim. bir ara bu konu hakkında yazmayı düşünmüştüm, şimdi aklıma geldi sadece. bazen ben de birilerini suçluyorum "bilgisayardan öğrenmiş futbolu caka satıyor amk" diye, ama bitsin artık bu. anlamsız olduğunun farkına varın.
bodom kardeşimin blogunda dert yandığı konulardan biri ne? "defanstan pas yaparak çıkma" falan filan diyen tipler. hakkaten de sıkmış olabilir. ben en son cm 03/04'ü oynamıştım. geçen sene fm 2010 aldım, biraz oynayayım dedim. hep diyorlardı ki "ooo fm çok gelişti, gerçek yaşamı birebir yansıtıyor". e aldım baktım; servet çetin nefis pas organizasyonları yapıyor. linderoth hiç sakatlanmıyor. mustafa sarp azımsanmayacak derecede iyi oynuyor. son oynadığım cm 03-04'te defans oyuncularının hücuma katkısı kale önünden "dan" diye topa vurmak, o topun kaleciyi geçmesi ve gol olmasıydı. şimdi bakıyorum fm 2010'a, ben hiç ekstra bir şey yapmadan servet çetin muazzam oynuyor. deplasmanda barcelona ile oynarken oyunu tamamen kontrolüm altında tutabiliyorum. ee, futbolu nasıl öğretiyor bu oyun şimdi bana? acaba gerçekleri sapıtıp, bizi hayal kurmaya zorlayıp, takımın gidişatı hakkında kafa patlatmamıza mı sebep oluyor? insanları düşünmeye sevkeden şeyleri severim, bırakın dokunmayın.
olabilir, futbolun fm ile öğrenilebildiğini varsayalım. ne var bunda? biri gelsin, bana açıklasın lütfen. bunda kötü olan nedir? benim aklım niye bunun kötü olduğuna yatmıyor? günümüz bilgi çağı diyoruz, ama bir oyun oynarken insanların bir şeyler öğrenmesini küçümsüyoruz. nereden öğrenelim peki futbolu? tribünden mi? yahu her maç tribünde olan adamların da sözlükte düştükleri durumu görüyoruz. zerre anlamıyorlar futboldan. biz çocukken futbol kitapları vardı mesela, futbolu öyle öğrenmeye çalışırdık. yine öyle mi yapalım? bu adamlar da kafalarından uydurup koymuyorlar ki o terimleri oyunlarına. mesela cod 5 world at war oynarken flamethrower vardı elimde. "ahahaha böyle silah mı olur lan o zamanlar?" demiştim. sonradan araştırdım, dünya savaşında kullanılmış o silah. hatta sana verdikleri her silah kullanılıyormuş. onun gibi; fm oynarken bakıyorsun, bir tabir var "box-to-box" diye. box-to-box, yani chicken translate ile kutu kutuya. "ahaha kutu kutuya mı veriyorlarmış?" diyorsun, bir araştırıyorsun ki varmış böyle bir tabir. modern futbolun oynandığı yerlerde var böyle bir şey, ama bizim haberimiz yok. fm olmasa hayatta öğrenemeyeceğiz. ee, fm'den öğrenilmesi hoşuna gitmiyor. nereden öğrenelim peki bunu? internetten öğrenince "kıçını yaydığın bilgisayar karşısından futbolu öğreniyorsun" , bir tottenham maçı izleyip gözünün pasını sildiğinde "bank asya dururken ingiliz'in maçını izleyen elitist pezevenk." bu kaynakların hepsini kaldıralım. nereden öğrenelim box-to-box'ı? futbolu tribünden öğrenmeye çalışalım da sebo reis mi öğretsin?
orta sondayız, cm ile kasım ayında filan bir arkadaşımın ısrarıyla tanıştım. cm 01-02 zamanı yani. sonradan hagi ile oynamak için cm 00-01'i de aldım zaten. daha önceleri hep 4-5 olan ingilizcem o sene zayıftı. ingilizce hocamız çok güzeldi ama. bir insan adıyamanlı olup da ne kadar güzel olabilirse o kadar güzeldi * *. neyse konu dağılmasın, ben o sene ingilizce dersinden hiçbir şey anlamasam da, ingilizce yazılardan başka hiçbir şeyi olmayan cm'yi anlayabiliyordum. hatta "no comment" ifadesini belki okulumuzdaki çoğu hoca anlayamıyorken ben anlıyordum. öyle işte, bilgisayar oyunlarından ingilizce'yi biraz öğrenebilirsin, belki 1-2 terim öğrenirsin ama futbolu öğrenemezsin ve futbol hakkında bir şeyler bilen birinin tüm bildiklerini oyunlara bağlayamazsın. tıpkı call of duty oynayan birinin kuzey ırak'a savaşa gitmeyeceği, euro truck oynayan birinin nakliye şirketinde iş başvurusunda bulunmayacağı, age of empires oynayan birinin krallığını ilan etmeyeceği gibi.
bu başlığa zizonkovac uğradı diye uğradıysam adam değilim. bir ara bu konu hakkında yazmayı düşünmüştüm, şimdi aklıma geldi sadece. bazen ben de birilerini suçluyorum "bilgisayardan öğrenmiş futbolu caka satıyor amk" diye, ama bitsin artık bu. anlamsız olduğunun farkına varın.