101
bu sefer sondan başlayalım. 2 dakika daha oynansa kesin berabere, 5 dakika daha oynansa kesin mağlubiyet. değil hagi, dünyadaki en tecrübeli 10 hoca kulübede olsa bu takıma iyi futbol oynatması imkansız. geçen hafta, 2525 has galatasaray evladı, takımları son 10 senede tek puan alamamış, 11. maçı gol yemeden bitirmek üzere son dakikalara girdiğinde''bizim için fener'e de koy'' diye inletiyordu koca stadı. ellerinden gelse hakeme yalvaracaklardı 5 dakika fazla oynat diye. işte o 2525 kişi her zamanki yerindeydi dün akşam. takımları son dakikalara mucize eseri, 2-1 önde giriyor ve taraftar olası bir kaza golü ihtimaline karşı hakemi ıslıklıyordu maçı bitirsin diye.1.5 sezon reykart'a yalvardık, oynatma şunları dedik kendi gitti onu bıraktı yadigar. ne inat varmış be surinamlı'da diye sitem ederken, gidişi acımızı hafifletirken, hagi'nin gelişine coştuk. artık kurtulduk diye sevindik. oynatmazdı, klasik kovulan hocanın yerine gelen hoca refleksiydi en azından. oynattığını oynatmamak, oynatmadığını oynatmak. ikinciyi yaptı hagi. cana, pino, elano sahadaydı ama birinciyi yapmadı. servet ve 16 numara sahadaydı. bize de iman etmek düşer bu saatten sonra. bir bok bilmediğimi biliyorum en azından artık. devam et karpatların maradonası senin de mezarını kazar bu iki kazma çok yakında.
tribündeki futbolculara bakıyorum, gökhan başta, baroş, kewell, aykut, aydın, arda, kıvanç tatlıtuğ! taraftar kan işerken neşeli neşeli çekirdeklerini çitiyorlar. bir gol yesek işimizin bütün bir sezon için biteceği dakikalarda istifler hiç bozulmuyor. insan kameralardan kaçar, kimi kadro dışı, kiminin bacağında sivilce çıkmış, kimi bunca doktor kontrolü varken gribe yakalanmış, yok işte bir şekilde oynamıyorlar ve hallerinden, oynayanlardan çok memnunlar.
son bölümde oyuna emre çolak girdi. bu fizikle top oynamış 3 adam var dünya'da. maradona, saviola, messi. galatasaray'da da suat oynadı. her maç 20 km koştu. emre çolak, 20 metre uzağa topu atamayacak kadar güçsüz, tam bir halı saha futbolcusu. 5 e 2 lerin, ayak tenisi maçlarının vaz geçilmez futbolcusu. a2 liginde oynuyorsa ne kadar şanslıyım diye şükretsin. serdar eylik'in yarısı kadar bile etmez, benim taraftar kuruşumla, 10 kuruş etmez. hagi baba'ya itelemişler. utbolcu falan değil.
golü yiyen kalecimize ne diyelim? hagi'nin tekrar aramıza katılışına şarkı düzecek taraftarın coşkusuna limon sıkmasına ne demeli. tipe bakarsan kalecilik için her şey var. kafa kel, kaleci imajı, boy bos kapı gibi, kaleyi kapatıyor, eller basketçi eli gibi top kayboluyor. yan topa çıktığında 3 metreden topu kapabiliyor. refleksler iyi, mondragon vari. gel gelelim beyin, ah işte bir o eksik. bunların piri rüştü, ellerini havaya kaldırıp, yan hakeme bakarak topu ağlardan en az 100 kere çıkarmıştır rüştü. bekleyelim eyüp peygamber sabrıyla. ufuk'a kaleci dememiz için en az 200 gol yemesine katlanacaz. 2000 senesinin takımını hatırlıyorum. miso'nun yerinde hagi, ufuk'un yerinde taffarel var. ve taffarel hagi'ye 70 metre mesafeden degaj yapıyor. o hagi gidip taffarel'i tokatlardı maç içinde. bizim ufuk, turgay şeren dönemine geri döndürmüş takımı. eline gelen topta, ragbi kalecisi gibi, elleriyle takımı uzağagönderiyor, yaradan sığınıp degajmanı şişiriyor rakip 18 e doğru. devam et kardeşim benim, oynadığın takım galatasaray nasıl olsa, hocan nezihi, başkanın ultradnan. senden kaleci olsun atın çükünden tulumba tatlısı haydi haydi olur. ben idare ederim sen de idare et kardeş, aman diyeyim aykut'u gösterme bize. senin yediğinden 1 fazlasını atarız olur biter.
öyle bir hassas yerdeki barış özbek. dünya'daki en kötü futbolcuların en iyisi, ve yine dünya'daki en iyi futbolcuların en kötüsü. futbolculuğun ekvatoru gibi bir şey. bir altı, futbolcu değil, bir üstü her takımda banko oynar. hoca için en kritik yerde yani. oynatsa mı, oynatmasa mı? sıra dışı bu futbolcumuz için ben kararsızım. maçına göre, hocanın havasına göre,atılan zara göre koysan da olur koymasan da.
ama biri var ki kadronda, onu sağlamsa koymuyorsan hocalığın tartışılıyor demektir. bosnalı'nın futbol dışı bir suçu var sanki bu memlekette. reykart hiç oynatmadı, hagi, iki maçta da kement attı. takımın en dirençli oyuncusuydu oysa. yorulmuş diye çıkardıysa inanmam, o adam yorulmaz, sakatlanmaz. takım 10 kişi kalsa bile farketmez o varken.
hagi çıktı sami yen'deki veda maçlarına. yer yerinden oynadı. ali sami yen, ecelinden 7 maç önce yıkılacaktı nerdeyse. hani uzun süre gitmediğin memleketine gidersin ve bir köy düğününe denk gelirsin ya. geçersin halay başına çoşarsın, işte aynen böyleydi taraftarla hagi'nin kavuşması. her biriyle kucaklaştı. halay bitince taraftar şöyle bir sahaya baktı, bizim takımda kimler oynuyor diye. yarım kaleci kalede, esas oğlanın yerine iyi idare etmiş serkan kurtuluş'u, sabri döndü diye kesmezdi hagi, insandı. ben olsam ben de oynatırdım serkan'ı. e amigo sabri geçen hafta çektirdiği 3 lüden sonra banko kaptan oynamayı hak etmişti. o da sahada. reykart'a bir mesaj verilmesi lazımdı. insua yerine balta, baltazar mevkisindeydi. rakip ligin en iğrenç takımlarından biri, sami yen'e 3 forvetle çıkmış, sen itin götünde koskoca galatasaray'sın 8 bekle oynuyorsun. hagi futbolcu olsa, böyle bir kurguyu lucescu yapsa, kafa göz girişirdi. bazı pozisyonlarda pino'ya acıdım. tek başına 5-6 kişinin arasında kavgaya tutuşmuş, gol arıyordu.
misimo'nun kornerine top,karambolde ağlara gidince içimden inşallah servet değildir dedim. maalesef oydu ve diyetini ödetecekti. bu maç olmasa bir sonraki maç,attığı golü burnumuzdan fitil fitil getirecekti. hagi bile seyretmedi korneri. atış yapılırken tugay'la konuşuyordu. görüşüm değişmedi, servet ve 16 numara oynadıkları, oynayamadıkları futbolla hagi'nin de başına iş açacaklar. yere düşenin sakatlandığı, biraz mücadele edenin sarı kartlardan ceza aldığı, onca ilaca, vitamine, pirzolaya rağmen grip olan futbolcuların olduğu ortamda bunlara neden bir şey olmaz? ulan bir maçta da siz sakatlanın, hastalanın, ceza alın ne olur. baros, arda, ayhan, elano takıma girince bunlar kesilir diye umutlanıyorum, eski defterleri karıştırıyorum, kesilmemişler, bunlar varken de oynamışlar. ne yapıp yapıp bir delik buluyorlar kendilerine.
ben geçen hafta yenemediğimiz maçı yenmiş, bu hafta yendiğimiz maçı berabere bitirmiş sayıyorum. benim için tabelada yazılı rakamlar önemli değil, ikinci yarıdaki iğrenç futbol önemli benim için. iyi futbolu iyi futbolcu oynayacak, kötü futbolcular işte bazen hayatlarının en büyük maçını oynarlar ve sen ancak berabere kalabilirsin o maçta. birde iyi futbolcularının, hayatının sezonunu geçirdiklerini düşün, düşünme hatırla. uçağın biri kalkıyor, biri kupayla iniyordu. avrupadan kupa getirmenin başka yolu yok.
futbolcun iyi olacak, iyi futbolcuların da hayatlarının topunu oynayacak. dünkü kadroda, miso ve pino hariç bizleri büyük futbol beklentisi içine sokacak bir futbolcu yok. o halde kötü futbol seyretmeye devam. madem kötü futbol seyredeceğiz, takım sahaya çıkarken bari ''i love you hagi'' diye bağıralım.
tribündeki futbolculara bakıyorum, gökhan başta, baroş, kewell, aykut, aydın, arda, kıvanç tatlıtuğ! taraftar kan işerken neşeli neşeli çekirdeklerini çitiyorlar. bir gol yesek işimizin bütün bir sezon için biteceği dakikalarda istifler hiç bozulmuyor. insan kameralardan kaçar, kimi kadro dışı, kiminin bacağında sivilce çıkmış, kimi bunca doktor kontrolü varken gribe yakalanmış, yok işte bir şekilde oynamıyorlar ve hallerinden, oynayanlardan çok memnunlar.
son bölümde oyuna emre çolak girdi. bu fizikle top oynamış 3 adam var dünya'da. maradona, saviola, messi. galatasaray'da da suat oynadı. her maç 20 km koştu. emre çolak, 20 metre uzağa topu atamayacak kadar güçsüz, tam bir halı saha futbolcusu. 5 e 2 lerin, ayak tenisi maçlarının vaz geçilmez futbolcusu. a2 liginde oynuyorsa ne kadar şanslıyım diye şükretsin. serdar eylik'in yarısı kadar bile etmez, benim taraftar kuruşumla, 10 kuruş etmez. hagi baba'ya itelemişler. utbolcu falan değil.
golü yiyen kalecimize ne diyelim? hagi'nin tekrar aramıza katılışına şarkı düzecek taraftarın coşkusuna limon sıkmasına ne demeli. tipe bakarsan kalecilik için her şey var. kafa kel, kaleci imajı, boy bos kapı gibi, kaleyi kapatıyor, eller basketçi eli gibi top kayboluyor. yan topa çıktığında 3 metreden topu kapabiliyor. refleksler iyi, mondragon vari. gel gelelim beyin, ah işte bir o eksik. bunların piri rüştü, ellerini havaya kaldırıp, yan hakeme bakarak topu ağlardan en az 100 kere çıkarmıştır rüştü. bekleyelim eyüp peygamber sabrıyla. ufuk'a kaleci dememiz için en az 200 gol yemesine katlanacaz. 2000 senesinin takımını hatırlıyorum. miso'nun yerinde hagi, ufuk'un yerinde taffarel var. ve taffarel hagi'ye 70 metre mesafeden degaj yapıyor. o hagi gidip taffarel'i tokatlardı maç içinde. bizim ufuk, turgay şeren dönemine geri döndürmüş takımı. eline gelen topta, ragbi kalecisi gibi, elleriyle takımı uzağagönderiyor, yaradan sığınıp degajmanı şişiriyor rakip 18 e doğru. devam et kardeşim benim, oynadığın takım galatasaray nasıl olsa, hocan nezihi, başkanın ultradnan. senden kaleci olsun atın çükünden tulumba tatlısı haydi haydi olur. ben idare ederim sen de idare et kardeş, aman diyeyim aykut'u gösterme bize. senin yediğinden 1 fazlasını atarız olur biter.
öyle bir hassas yerdeki barış özbek. dünya'daki en kötü futbolcuların en iyisi, ve yine dünya'daki en iyi futbolcuların en kötüsü. futbolculuğun ekvatoru gibi bir şey. bir altı, futbolcu değil, bir üstü her takımda banko oynar. hoca için en kritik yerde yani. oynatsa mı, oynatmasa mı? sıra dışı bu futbolcumuz için ben kararsızım. maçına göre, hocanın havasına göre,atılan zara göre koysan da olur koymasan da.
ama biri var ki kadronda, onu sağlamsa koymuyorsan hocalığın tartışılıyor demektir. bosnalı'nın futbol dışı bir suçu var sanki bu memlekette. reykart hiç oynatmadı, hagi, iki maçta da kement attı. takımın en dirençli oyuncusuydu oysa. yorulmuş diye çıkardıysa inanmam, o adam yorulmaz, sakatlanmaz. takım 10 kişi kalsa bile farketmez o varken.
hagi çıktı sami yen'deki veda maçlarına. yer yerinden oynadı. ali sami yen, ecelinden 7 maç önce yıkılacaktı nerdeyse. hani uzun süre gitmediğin memleketine gidersin ve bir köy düğününe denk gelirsin ya. geçersin halay başına çoşarsın, işte aynen böyleydi taraftarla hagi'nin kavuşması. her biriyle kucaklaştı. halay bitince taraftar şöyle bir sahaya baktı, bizim takımda kimler oynuyor diye. yarım kaleci kalede, esas oğlanın yerine iyi idare etmiş serkan kurtuluş'u, sabri döndü diye kesmezdi hagi, insandı. ben olsam ben de oynatırdım serkan'ı. e amigo sabri geçen hafta çektirdiği 3 lüden sonra banko kaptan oynamayı hak etmişti. o da sahada. reykart'a bir mesaj verilmesi lazımdı. insua yerine balta, baltazar mevkisindeydi. rakip ligin en iğrenç takımlarından biri, sami yen'e 3 forvetle çıkmış, sen itin götünde koskoca galatasaray'sın 8 bekle oynuyorsun. hagi futbolcu olsa, böyle bir kurguyu lucescu yapsa, kafa göz girişirdi. bazı pozisyonlarda pino'ya acıdım. tek başına 5-6 kişinin arasında kavgaya tutuşmuş, gol arıyordu.
misimo'nun kornerine top,karambolde ağlara gidince içimden inşallah servet değildir dedim. maalesef oydu ve diyetini ödetecekti. bu maç olmasa bir sonraki maç,attığı golü burnumuzdan fitil fitil getirecekti. hagi bile seyretmedi korneri. atış yapılırken tugay'la konuşuyordu. görüşüm değişmedi, servet ve 16 numara oynadıkları, oynayamadıkları futbolla hagi'nin de başına iş açacaklar. yere düşenin sakatlandığı, biraz mücadele edenin sarı kartlardan ceza aldığı, onca ilaca, vitamine, pirzolaya rağmen grip olan futbolcuların olduğu ortamda bunlara neden bir şey olmaz? ulan bir maçta da siz sakatlanın, hastalanın, ceza alın ne olur. baros, arda, ayhan, elano takıma girince bunlar kesilir diye umutlanıyorum, eski defterleri karıştırıyorum, kesilmemişler, bunlar varken de oynamışlar. ne yapıp yapıp bir delik buluyorlar kendilerine.
ben geçen hafta yenemediğimiz maçı yenmiş, bu hafta yendiğimiz maçı berabere bitirmiş sayıyorum. benim için tabelada yazılı rakamlar önemli değil, ikinci yarıdaki iğrenç futbol önemli benim için. iyi futbolu iyi futbolcu oynayacak, kötü futbolcular işte bazen hayatlarının en büyük maçını oynarlar ve sen ancak berabere kalabilirsin o maçta. birde iyi futbolcularının, hayatının sezonunu geçirdiklerini düşün, düşünme hatırla. uçağın biri kalkıyor, biri kupayla iniyordu. avrupadan kupa getirmenin başka yolu yok.
futbolcun iyi olacak, iyi futbolcuların da hayatlarının topunu oynayacak. dünkü kadroda, miso ve pino hariç bizleri büyük futbol beklentisi içine sokacak bir futbolcu yok. o halde kötü futbol seyretmeye devam. madem kötü futbol seyredeceğiz, takım sahaya çıkarken bari ''i love you hagi'' diye bağıralım.