• 287
    geçen yıl gözümün önüne geliyor. fenerlilerin arasında izlediğim ilk fener derbisi oldu. üç galatasaraylıyız. sağımızda, solumuzda ve arkamızda fenerliler var. en öndeyiz. takımımızın türk futbolunda olduğu yerde. rakibimizin bundan dolayı tüm hırsını o maça sakladığı maçtayız. her zamanki gibi favoriyiz. her zamanki gibi karşı kıyıda aynı senaryoyu izliyoruz. ilk yarım saat dengesiz saldırılar altındayız, sonra karambol oluyor birine çarpıyor gol yiyoruz. fenerli çirkef futbolculara küfrediyoruz, bakışlar bize çevriliyor. bakışları farkedince sesimizi yükseltip saymaya devam ediyoruz. senaryoda değişiklik yok.

    ligin ikinci yarısı oluyor, "bu sefer" kısmının o kısmında gözlerde o parıltı, yüreklerde o ateşle oynayacak "futbolcu" arıyor gözlerimiz. sahayı onlara dar edecek bir aşk çarpıntısı, milyonlarca insanın yüzünü güldürecek bir mücadele bekliyoruz. galatasaraylılar derneğindeyiz. 1 kilo çekirdekle gidiyorum. maç başlıyor. birazdan bu çocuklar kendine yakışanı yapacan diye beklerken bir kilo çekirdek ve sayısını hatırlamadığım sigaraları yiyorum. evet yanlış değil sigarayı da yiyorum, çekirdeği de. ilk yarı bitiyor. diyorum ki bu adamlar büyü yaptırmış, diyorum ki "bizimkiler" bişeyleri yanlış yapıyor. bakıyorum ikinci yarı hayatında neyi doğru yaptığını bilemeyecek çapta bir adamdan, başka insanların hayatlarını değiştirebilecek çapta olmadığını bilen bir adamdan gol yiyoruz. ali sami yen'de. ali sami yen'de. belki bunu daha fazla tekrarlamak gerekiyor. o insanın hayatını bilmeden sahaya çıkanlara daha fazla tekrarlamak gerekiyor belki de. yalnızca onu değil, yüreği o renklerle çarpmış, ama aklı hep avrupa'daki takımların üzerine çıkmak olan binleri anlatmak gerekiyor belki de. ya da isyankar halin eksenini genişletmek gerekiyor. "sahada kimse var mı", "masada kimse var mı" ya da daha da genişletmek gerekiyor belki şu anda bu soruyu "yüreği çarpan var mı" demek gerek belki de.

    yüreği çarpan var mı?

    geçen yılki meselenin devamını yazmak gerek. akşam inanılmaz bir baş ağrısı. hayata inanılmaz bir küskünlük. sabah kalkınca hemen banyoya gitmek ve gün boyu istifra nöbetleri. iki gün boyunca yalnızca çorba içmek. ama hani annen sana vurunca ağlayıp yeniden onun kucağına atarsın ya kendini. yine ona gitmek. onun maçını izlemeden duramamak. o renkleri görmek için boştan sebep çıkarmak. son paranı yemeğe değil, yeni açık'a verip maça gitmek.

    yüreği çarpan var mı?

    yalnızca "onların" söyledikleri üzerine renkleri geçtim "onurumuz için mücadele etmeliyiz" diyen kaç kişi var? ellerine aldıkları abaküsle gol hesabı yapanlara "sahada hesaplarını keseriz" diyen kaç kişi var?

    yüreği çarpan var mı?

    o sahada olsam ölene kadar koşarım diyen bu enerjiyi temsil ettiğimin farkındayım, formanın arkasında yazan önünde yazanın yanında değersizdir diyen kaç kişi var?

    yüreği çarpan var mı?

    milyonların beslediği o aşkı temsil etmek için elimden gelenin en iyisini yapmalıyım diyen kaç kişi var?

    yüreği çarpan var mı?

    aşktan bahsedip, takımım orada binlerin önüne gidecek, sahada olamasam da stadın çevresinde olmalıyım, sesimi duyurmaya çalışmalıyım diyen kaç kişi var?

    yüreği çarpan var mı?

    ölü toprağını üzerinden atması gerektiğinin farkında mı tüm bu renklere aşık insanlar?

    umutsuzluğun bu lügatte yer almadığının farkındadır inşallah herkes ve tüm yaşananlara bir cevap gelir. kim bilir...
App Store'dan indirin Google Play'den alın