• 278
    fenerbahçe'nin galip geleceğini düşünen ünlüler, futbol adamları ve skor tahminleri:

    yılmaz özdil: 2-0
    christoph daum: 2-0
    pierre van hooijdonk: 3-0
    sergen yalçın: 3-1
    ahmet ağaoğlu: 3-1
    cem dizdar: 4-2
    ibrahim kutluay: 2-0
    güvenç kurtar: 3-1
    banu yelkovan: 2-0
    burcu esmersoy: 3-2
    sine büyüka: 3-1
    mehmet ali erbil: 2-0
    hakan can: 3-1
    bülent timurlenk: 4-0

    berabere biteceğini düşünen ünlüler, futbol adamları ve skor tahminleri:

    graeme souness: 1-1
    rıza çalımbay: 1-1
    giray bulak: 2-2
    nejat biyediç: 1-1
    atilla gökçe: 1-1

    galatasaray'ın galip geleceğini düşünen ünlüler, futbol adamları ve skor tahminleri:

    kadir inanır: 0-1
  • 282
    hagi'nin futbolculara ‎"galatasaray'ın olduğu yerde umut vardır her zaman" sözünü hatırlatması gereken maç.

    burdaki sıkıntı ise hiçbir zaman galatasaray'ın derbilere fener gibi bakamaması.

    4 senelik şampiyonluk ve avrupa dönemlerimizde ellerindeki tek şans bizi yenmek olduğu için 2000li yıllarda başlayan ve gelen yeni oyunculara da geçen hissiyat sayesinde devam eden bi olgu . zaten bu yüzden hiç bi zaman onların yarısı kadar hazırlanamadık bu maçlara .

    bunun haricinde ise fazla heycanlanmadım bu sefer *nedeni ise malum derbiden daha önemli sorunlarımızın olduğu bi dönemin içersindeyiz .*
  • 284
    bu maçı kazandığımızda uzaydan bile görünecek devasal bir göt resmi çıkacaktır sütçüde.

    zira bu öyle bir göt olmadır ki onlar için, son maçta kaybedilen iki şampiyonluğu ve galatasarayımın uefa kupasını aldığı andaki göt oluşlarını toplasan bu kadar etmez, etmeyecek. çünkü bu kadar kalkan göt patladığında seyredilmeye mahkumdur.

    izleyelim, görelim.
  • 287
    geçen yıl gözümün önüne geliyor. fenerlilerin arasında izlediğim ilk fener derbisi oldu. üç galatasaraylıyız. sağımızda, solumuzda ve arkamızda fenerliler var. en öndeyiz. takımımızın türk futbolunda olduğu yerde. rakibimizin bundan dolayı tüm hırsını o maça sakladığı maçtayız. her zamanki gibi favoriyiz. her zamanki gibi karşı kıyıda aynı senaryoyu izliyoruz. ilk yarım saat dengesiz saldırılar altındayız, sonra karambol oluyor birine çarpıyor gol yiyoruz. fenerli çirkef futbolculara küfrediyoruz, bakışlar bize çevriliyor. bakışları farkedince sesimizi yükseltip saymaya devam ediyoruz. senaryoda değişiklik yok.

    ligin ikinci yarısı oluyor, "bu sefer" kısmının o kısmında gözlerde o parıltı, yüreklerde o ateşle oynayacak "futbolcu" arıyor gözlerimiz. sahayı onlara dar edecek bir aşk çarpıntısı, milyonlarca insanın yüzünü güldürecek bir mücadele bekliyoruz. galatasaraylılar derneğindeyiz. 1 kilo çekirdekle gidiyorum. maç başlıyor. birazdan bu çocuklar kendine yakışanı yapacan diye beklerken bir kilo çekirdek ve sayısını hatırlamadığım sigaraları yiyorum. evet yanlış değil sigarayı da yiyorum, çekirdeği de. ilk yarı bitiyor. diyorum ki bu adamlar büyü yaptırmış, diyorum ki "bizimkiler" bişeyleri yanlış yapıyor. bakıyorum ikinci yarı hayatında neyi doğru yaptığını bilemeyecek çapta bir adamdan, başka insanların hayatlarını değiştirebilecek çapta olmadığını bilen bir adamdan gol yiyoruz. ali sami yen'de. ali sami yen'de. belki bunu daha fazla tekrarlamak gerekiyor. o insanın hayatını bilmeden sahaya çıkanlara daha fazla tekrarlamak gerekiyor belki de. yalnızca onu değil, yüreği o renklerle çarpmış, ama aklı hep avrupa'daki takımların üzerine çıkmak olan binleri anlatmak gerekiyor belki de. ya da isyankar halin eksenini genişletmek gerekiyor. "sahada kimse var mı", "masada kimse var mı" ya da daha da genişletmek gerekiyor belki şu anda bu soruyu "yüreği çarpan var mı" demek gerek belki de.

    yüreği çarpan var mı?

    geçen yılki meselenin devamını yazmak gerek. akşam inanılmaz bir baş ağrısı. hayata inanılmaz bir küskünlük. sabah kalkınca hemen banyoya gitmek ve gün boyu istifra nöbetleri. iki gün boyunca yalnızca çorba içmek. ama hani annen sana vurunca ağlayıp yeniden onun kucağına atarsın ya kendini. yine ona gitmek. onun maçını izlemeden duramamak. o renkleri görmek için boştan sebep çıkarmak. son paranı yemeğe değil, yeni açık'a verip maça gitmek.

    yüreği çarpan var mı?

    yalnızca "onların" söyledikleri üzerine renkleri geçtim "onurumuz için mücadele etmeliyiz" diyen kaç kişi var? ellerine aldıkları abaküsle gol hesabı yapanlara "sahada hesaplarını keseriz" diyen kaç kişi var?

    yüreği çarpan var mı?

    o sahada olsam ölene kadar koşarım diyen bu enerjiyi temsil ettiğimin farkındayım, formanın arkasında yazan önünde yazanın yanında değersizdir diyen kaç kişi var?

    yüreği çarpan var mı?

    milyonların beslediği o aşkı temsil etmek için elimden gelenin en iyisini yapmalıyım diyen kaç kişi var?

    yüreği çarpan var mı?

    aşktan bahsedip, takımım orada binlerin önüne gidecek, sahada olamasam da stadın çevresinde olmalıyım, sesimi duyurmaya çalışmalıyım diyen kaç kişi var?

    yüreği çarpan var mı?

    ölü toprağını üzerinden atması gerektiğinin farkında mı tüm bu renklere aşık insanlar?

    umutsuzluğun bu lügatte yer almadığının farkındadır inşallah herkes ve tüm yaşananlara bir cevap gelir. kim bilir...
  • 288
    maça takvim günüyle 1 gün kala heyecan zirve yapmıştır. ulan şartlar ne olursa olsun akılda başka birşey bırakmıyor işte bu maç.
    bu başlık ve türevleri altında sık sık futbolculara seslendim bir daha sesleniyorum:
    tekniği taktiği yok bu işin..fenerbahçeyle karşılaşıyorsunuz..gözünüz kararana kadar oynayın..bu taraftar için oynayın..
    takımın teknik direktörü belli değilken bilet alabilmek için geceden kuyruğa giren polisle kavga eden hayvan muamelesi göreceğini bile bile oraya* gelmek için jop yemeyi göze alan üniversitesinde derse girmeyen işine gitmeyen taraftarınız için oynayın..
    bileti almak için benim verdiğim mücadeleyi sahada görsem benim gerisi umrumda olmaz zaten...
    çıkın oynayın ulan işte fenerbahçe bu..
  • 290
    şurda maça sayılı saatler kala günlerdir olduğu gibi hala konuşulan tek şey galatasaray'ın dertleri.
    gazetelerde, televizyonlarda, radyo programlarında, her yerde galatasaray konuşuluyor. spor bültenlerinde dahi fenerbahçe için 2 kelam laf edilmiyor. ali koç çıkıyor, yenilebilirz de filan gak guk ediyor, rehaveti önlemeye çalışıyor. büyük çoğunluk sokaklarda fener'in tek favori olduğunu konuşurken, gazeteler, televizyonlar sadece galatasaray'ın dertleriyle uğraşıyor.

    yok biz yıllardır favoriyken yapılan haberleri, pohpohlamaları bilmesem diyecem normal tabi. haber değeri taşıyan galatasaray'daki karışıklık, di mi? ama burda amaç başka artık, kimse düzelsin kafalar rahatlasın istemiyor galatasaray'da... gelen neyi değiştirecek havası estirmeye çalışılıyor...

    kimse kusura bakmasın ama basın takımını maça iyi hazırlıyor... böyle sessiz sedasız...

    ama peşinen söyleyeyim, kurtarmaz hacı... i.ne basın, bunu da yazın!
  • 291
    şu ilk yarım saati atlatalım artık. birileri ıskalayıp alex boş kaleye gol atmasın artık ya da birinin götüne başına çarpıp yol yemeyelim ki maçın başını atlatalım. sonra onlar panik yapsın, stres yapsın, gerginleşsinler, sinirleri gerilsin. ondan sonrası eminim ki daha kolay olacak. yeter ki güçlü orta sahayla ilk yarım saati bi' tutalım.

    (bkz: maç taktiğini verdim, şimdi onlar düşünsün)
  • 293
    tarihi fark olacak falan filan...
    aklıma geldi hani, bir maç oynamıştık yıllar önce fenerbahçe ile. pota falan getirmiştik tribünde, basketbol maçı gibi olacak gole boğacağız rakibi hesabı.

    hiç bir maç oynanmadan kazanılmaz, bugün taraftarımız buna inanacak ki, yarın futbolcumuz sahada bu inancı taşısın.
    (bkz: 26 mart 2000 galatasaray fenerbahce maci)
  • 296
    her şartda fenerbahçeyi yenmek istiyen birisi olarak, geçmiş yıllarda olmayan bir hırsa büründüğüm maç.

    fenerbahçe maçları öncesi durumumuz ne olursa olsun kazanacağımızı iddia eder, fenerbahçelilere en azından maç öncesi pabuç bırakmam. ancak bu maç için fenerbahçelilerin hakikaten çizgiyi çok aşan tavırları beni çileden çıkartıyor. hem kızıyorum bizi bu durumlara düşürenlere, hem de bu kadar ciddiyetsiz olmalarının bize avantaj getireceği inancını taşıyorum.

    kalenin arkasına pota koyalım diye dalga geçtiğimiz maçlarda kıçımıza başımıza çarpıp gol olan vuruşlar, cannes - van maçlarından sonra tek pozisyonla kazanılan maçlar gibi olsun bu da. ama bu kez şans bizden yana olsun.

    bir kez daha ''işte böyle, her sene böyle'' duyacak, kaldıracak psikolojide değilim. nolur düşürmesin kimse bizi o duruma.
App Store'dan indirin Google Play'den alın