• 69
    --- alıntı ---

    allooo... ben hiddink... kimsin canım?

    - hocam buyur, ben oğuz...
    - oğuz sana zahmet bir telefon edip bakıver bakalım benim 2 milyon euro yatmış mı?.. bankamatik eve uzak, dün baktırdım yatmamış. bi sokak ilerde bi tane daha var o da “out of order” diyo. boşuna gitmeyeyim. yattıysa bana bildir.
    - tamam hocam...
    - hafta sonu gelicem. aslında buradan almanya’ya geçerdim, sen de takımı alıp gelirdin ama olmaz. bu iş emek ve ciddiyet ister. dedikodu yaparlar yine. zaten sizin bu ülkedeki kadar dedikodu hiçbir yerde yoktu. avustralya’da futbol onuncu plandaydı ne kadar rahattım. güney kore’de hiç önemli değildi. rusya’da beni eleştirenin kafasını koparırlardı. sizin ülke bu işlere amma da meraklı ya... neyse ben gelirim, sonra beraber döneriz. hafta sonu da bana istanbul’da bir maç ayarla. havalar da güzelmiş.
    - fener maçına gideriz hocam. kazım’ı oynat dedim aykut’a.
    - unutmadan söyleyim; arda da benim hakkımda güzel bir açıklama yapsın. iyi gider bu aralar.
    - iyi olur hocam.
    - üstüme bir şeyler alayım bari. orası serin oluyo. haa; bir ara da senin evin ordaki markete gidelim. benim bahçe hortumunu köpekler kemirmiş. yenisini almam lazım. 20 metrelik olacak bana hatırlat. valla sizin orada çok da ucuz. ne kadar şanslısınız. burada 30 euro, senin markette 20 lira. unutmayalım, bizim kahvedeki arkadaşlar da iki paket lokum istiyo...
    - tamam hoca ayarlarım da kadroyu belirlediniz mi?..
    - belli işte. eski kadroyu topla. iki de yeni isim katalım ki farkımız belli olsun. heh heh hee... haa ilk maç almanya ile de, sonraki kiminleydi?
    - azerbaycan hocam...
    - maçı kadıköy’e aldırdın değil mi?..
    - hocam maç deplasmanda...
    - yapma yaa... dünyanın yolu be...
    dzzzztt... cııırrttt... cızııırtt...
    (yazarın notu: burada hat düşüyor. hiddink tekrar aramıyor fazla yazmasın diye. biraz bekledikten sonra oğuz arıyor mecburen.)
    - hocam... cuma mı geliyorsun?..
    - cumaya bi bilet ayarlat bana. gelirim.
    - hocam bu arada bazı küçük eleştiriler var.
    - ne diyolar yine. kim ne yazıyor... ben bilirim, ben anlarım, ben efsaneyim. ben en büyük hocayım. sizi güney kore seviyesine ancak ben çıkartırım...
    - hocam mesela ümit aktan diye biri...
    - kimmiş ki o? ... ne diyo...
    - şöyle yazmış: “sözleşme imzaladığından beri tam 6 maç izledi. evet tam 6 maç. ikişerden eder 12 takım. üçünü aynı takımlara denk getirdiğine göre çıplak gözle seyrettiği takım sayısı 5. yazıyla “beş”. büyük harfle “beş”.. ağustostan bu yana toplam 5 takım seyredip türk futboluna çare olacakmış. sen neymişsin be abi..” aynen böyle yazmış hiddink abi..
    - yalan..
    - yok hocam maç sayıları doğru da..
    - o zaman beni pazar bir maça götür. seyredip oradan bir adam çağırayım da görsün o hırt. yarın da bizim buradaki arkadaşlar bir arabayla dortmund maçına gidiyolarmış. ben de gideyim bari. yakın zaten. o dortmundlu çocuğu da çağırırım belki de, boş durmadığımı görürler.
    - iyi olur hocam..
    - ayrıca unutma, beni florya’ya da götüreceksin. rijkaard’la bi konuşayım. sesi çok çıkıyo bu aralar.
    - olur hocam.
    - neydi o fenerbahçe’de oynamayan... hah semih... tuncay, nihat, balta, sabri, arda hepsini çağır. bütün sakatları kadroya katalım. servet’i oynatayım da görsün o frank... bursa da yenilip duruyo. kimseyi almayalım onlardan. karabüklü santrforu da alalım mı?..
    - hocam o yabancı...
    - ara mahmut’u türk yapıversin... o hırt yazarı da aldırıverelim içeri... bana bilet numarasını mesaj at, ben de sana aday kadroyu mesaj atarım... şimdi televizyonda golf maçı var. onu seyredicem. zaten sen aradın sana da fazla yazmasın malum yurt dışı görüşme. hadi canım hafta sonu görüşürüz..
    (not: bu muhavere nedeniyle bir tek hatam olabilir. o da almanca geçen konuşma için kullandığım tercüman “yeminli tercüman” değildi.)

    -----------------------------------------
    milli maç öncesinde elime bazı telefon kayıtları geçti! bir de baktım ki, bir tarafta “bizim oğuz çetin”, karşısında da “sizin guus hiddink”! yasalara uygun olmamasına rağmen bir milli dava öncesine denk geldiği için yine de paylaşmayı uygun buldum! bu muhaverenin kayıtlarından bazı alıntıları aktarıyorum! başıma bir şey gelirse diye belirteyim ki, aşağıda aktarılanların gerçek kişilerle ilgisi yoktur ve tamamen hayal gücümün güçlü çalışması nedeniyle üretilmiştir.
    -----------------------------------------

    s-öz
    tavuk sadece; bir yumurtanın diğer bir yumurtayı üretmesinin tek yoludur.
    (samuel buttler)

    son kıllanma tarihi
    bu “sevgisizlik”, hatta son haftalarda başlayan “saygısızlık” ortamında ekim sonunda; yani iki hafta ve bir lig maçı sonrasında oynanacak fenerbahçe deplasmanıyla rijkaard herhalde “son kullanma tarihini” dolduracak.
    çünkü orada yenilecekler...
    oyuncuların istediği olacak ve sevmedikleri adamlarla beraber sevmedikleri bir modelde oynamak zorunda kalmayacaklar artık.
    kulübün milyonlarca eurosunu alan balta, arda, sabri, hatta gökhan zan ve servet muradına erecekler. arda, balta ve sabri son belçika maçından gelen almanya maçına kadar sıfır lig maçı çekip iki milli maçın kadrosunda da yıldız gibi parlamanın bedelini rijkaard’a ödetecekler.
    benim beklediğim tarihte ilk defa “hocayı tutup” bazı oyuncuları “ayaklarından asmasıdır” adnan başkan’ın. sezonu feda etme pahasına bile olsa.
    ama o tüzük-stat ve muhalefet kaosuna öylesine gömülmüş ki, efsane metin oktay’ı anma gecesine gelmeyerek paranoyanın doruklarında olduğunu kanıtlamıştır.
    rijkaard’ı tedavülden kaldıracaklar.
    az kaldı...
    iki hafta içinde kadıköy’de vizyonda...

    schuster’in de bir ayıbı var artık
    geldiğinden bu yana bambaşka bir beşiktaş ortaya çıkaran schuster, sonunda ilk garip yenilgide “türk gibi” reflekslerini konuşturdu ve düşünmeden konuştu. trabzonspor’u küçümsedi. beşiktaşlı muhabir sorusunu trabzonlu muhabir sordu sandı ve ormanları yaktı, bırakın çam devirmeyi.
    oysa, o gün, standartların gerisinde olan tek isim hakem kuddusi müftüoğlu idi...
    schuster de “bizden biri” olursa, buna ancak üzülürüm...

    post-it:
    son belçika maçından ilk almanya maçına kadar, bütün arayı takımı adına “ıskalayan” arda, hiddink aşkına hizmete devam ediyor. tamam, milli forma kutsal ama bir insan da kendini “adam yapan”, sonra “yıldıza dö-nüştüren” ardından “zengin eden” yere, yani esas doğduğu yere bu kadar kör bakar mı?..
    bu nasıl bir adale ki; 5 haftada bir, o da sadece milli takım için düzelmeye başladı?
    --------------
    f.bahçe; oyun olarak olduğu kadar camia felsefesi olarak da kabuk değiştiriyor. aykut kocaman çok zor bir işi deniyor ve 10 yılın kabuk bağlamış tüm öğretilerini yıkıp yeniden yazıyor.

    --- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın