179
--- alıntı ---
çok zor iş galatasaray’ın kaybettiği maçtan sonra yazmak. genellikle maçtan hemen sonra yazardım ama bu defa maçtan sonra yazmak gelmedi içimden. yanlış anlaşılmasın canım sıkkın olduğu için falan değil, sadece coşkulu bir his yoktu içimde, bir çeşit sorunları çözmüş olmanın verdiği rahatlık. sebebini anlatmak için yazıyorum bu yazıyı.
yine çok hızlı başladı galatasaray. dakika 9 olana kadar sigara içmedim, başlama vuruşuyla sigara yakan ben. maçın son 10 dakikasına kadar da bu hız sürüd. ilk yarı çok daha hızlı, sert, iştahlıydı elbette. ikinci devre stres, yorgunlukla birleşince tempo düştü.
bursaspor bu durumda bile galatasaray üzerinde baskı kuramadı. ta bursa’dan mesaj atıp “üzülmeyin, şampiyona yenildiniz” diyen dayım gibi düşünen çok biliyorum. neymiş şampiyon. yok ya! bu kadar yorulmuş bir galatasaray’a bile baskı kuramıyorsan nasıl şampiyonsun sen, üzgünüm skor yazarı değilim ben, aslında yazar da değilim, blogger deniyor bize sanırım.
ufuk degaj yapmadan oyuna sokuyor, savunmadan top orta sahaya geçiyor ve oradan oyun kuruluyordu. tabii ki bursaspor’un dinamik, sert savunmasının izin verdiği ölçüde. oyunu kanatlara da aktardı, ortadan ikiye birlerle gitmeye de çalıştı, duran toplardan gol de bulmaya çalıştı galatasaray.
duran top konusunu iyice açmak lazım. maç boyu 18 korner kullanmış takım. bunların bir, ikisi hariç hepsi tehlike yarattı. hiç kimse kornerler şöyle kullanıldı, böyle yapılmalıydı diyemez. yapılacak her şeyi denediler. ön direk, arka direk, ön direkten aşırma, pasla kullanma, 18 dışına çıkarma, hepsini denedi galatasaray.
bu korner sayısı yıllar önceki göteborg maçını hatırlattı. o maçta yanlış hatırlamıyorsam 22 korner kullanmış, gol atamamışken, göteborg maç boyu kullandığı tek kornerde golü bulup 1-0 kazanmıştı, ali sami yen’de. kapalıdaydım.
bursa maçının bu maçla korner sayısı dışında benzerliği yok. göteborg maçında neredeyse hiç tehlike yaratamamıştık, bu maçta ise hepsi tehlike yarattı.
önemli pozisyonlar da buldu galatasaray ama sarp, baros golü atamadı. sarp’ın gol kaçırmasında problem yok, hatta ben o pozisyona girdiği için aferin bile derim. sarp neyse de, baros da kaçırınca ne yapacaksın ki.
bu gollerin kaçmasında bizim futbolcularımız kadar topa rahat vurmamaları için büyük efor sarfeden bursasporluların da payı var elbet, sezar’ın hakkı sezar’a.
zaten bursaspor geçen sezon da savunmadaki sert ve seri olmasıyla şampiyon oldu, unutmamak lazım.
günün bir de şanssız futbolcusu vardı : lucas neill. ilk golde uzaklaştırdığı top rakibe pas oldu, ikinci golde uzaklaştırdığı top yine rakibe pas oldu, atılan şuta ayak koydu, top ufuk’u kontrpiyede bırakıp gol oldu. büyük şanssızlık, başka açıklaması yok. bunun için eleştirmem neill’i, ama savunmadan santrafora attığı uzun toplar için eleştiririm, şişirmeye gerek yok, sakin ve yerden. genelde yerden pas oynadı, unutmadım.
gelelim maçın bana gösterdiğine. bu maça kadar epey bir zamandır, takımın transferle de düzeleceğine inanmadığı yazıyorum, bir blogger olarak. haklıydım. düzeltilebilecek bir futbol oynamıyorlardı, ne yaptıklarını bilmez bir futbol vardı sahada. ne topa sahip olan, oyunu domine eden pas futbolu ne de kaos futbolu. hiç tüyo vermiyordu takım ne oynamaya çalıştığı hakkında. geçen hafta sivas’ta da, karpaty maçının ilk devresinde de. karpaty maçının ikinci devresinde ise kaos futboluna dönmüş ve beraberliği kurtarmıştı.
ama bursa maçında işler değişti. o muhteşem geçen sezon başına göre bile daha ne yaptığını bilen bir takım gördüm.
oyun kurucu olarak ayhan oynuyordu ki, bu tarz oyunda en önemli adamdır oyun kurucu. ayhan fena değildi, oyunu kanatlara doğru açtı, derinlemesine paslar attı, elbette kendi yeteneği ve gücü kadar. dün uzun zamandır ilk defa bir futbolcunun sırtına binmeyen bir galatasaray vardı sahada. herkes görevleri paylaşmıştı.
bu takımın defoları giderildiğinde müthiş bir takım olacak, bu çok belli. mesela savunma kanatları. balta o kadar formsuz ki. sigara içmesine bağlayanlar var, kesinlikle yanılıyorlar. meraklısını bir gün halı sahaya beklerim. başka bir problem var, bence uyku sorunu var balta’nın. futbolcu idmanlardan sonra, maçlardan sonra 2 saat uyumalı. benim futbolcu olamama sebebim budur işte, gündüz uyuyamamak. balta’nın yerine genç ve hızlı çağlar’ı bekliyorum.
ali turan da çok kötü, formsuz değil, kötü. ah be sabri, sen ne önemli futbolcuymuşsun.
orta sahanın ortası, ayhan oyun kurucu, iyi niyetli ama artık gücü yetmiyor. ayhan yerine pas yapacak bir transfer şart. elano bu işi yapabilir, ama onda da boşa çıkma, kendini boş gösterme sorunu var. brezilya gibi topu ayağa oynayan takımda her yerde oynayabilir ama bizim takımda zor. elano’yla ilgili başka fikirlerim var.
orta sahanın ortasında, alanı kapatacak kadar dinamik, atletik, sert ve seri bir futbolcu lazım. cana’nın böyle bir oyuncu olduğu söyleniyor. umarım bir an evvel iyileşir ve form tutar. şimdi, orta sahada elano ve cana olursa elimizdekilerden birini kullanma lüksümüz olur. yoksa iki metre önündeki rakibinin göbek deliğinden topu geçirip pas vermeyi deneyen barış’la, sarp’la olacak işi değil. bu durumda tercihim barış. ama söz dinlemesi kaydıyla. “koçum, sen bu bölgeden ayrılmayacaksın, rakipten şu adamı adım adım izleyeceksin, rakip kontra yaparsa dalacaksın adama, öyle ileri çıkmak, sol ayakla şut atmak falan yok” diyeceksin. öyle oynadı oynadı, oynamadı emre çolak, musa çağıran’dan birini hazır tutacaksın.
incicilerden bağımsız olarak özetle, ben dünkü galatasaray’ın yapılacak iyi transferle çok iyi bir takım olacağına ikna oldum, beni ikna etmeyi başardılar.
--- alıntı ---
http://captano.blogspot.com/...y-bursaspor-0-2.html
çok zor iş galatasaray’ın kaybettiği maçtan sonra yazmak. genellikle maçtan hemen sonra yazardım ama bu defa maçtan sonra yazmak gelmedi içimden. yanlış anlaşılmasın canım sıkkın olduğu için falan değil, sadece coşkulu bir his yoktu içimde, bir çeşit sorunları çözmüş olmanın verdiği rahatlık. sebebini anlatmak için yazıyorum bu yazıyı.
yine çok hızlı başladı galatasaray. dakika 9 olana kadar sigara içmedim, başlama vuruşuyla sigara yakan ben. maçın son 10 dakikasına kadar da bu hız sürüd. ilk yarı çok daha hızlı, sert, iştahlıydı elbette. ikinci devre stres, yorgunlukla birleşince tempo düştü.
bursaspor bu durumda bile galatasaray üzerinde baskı kuramadı. ta bursa’dan mesaj atıp “üzülmeyin, şampiyona yenildiniz” diyen dayım gibi düşünen çok biliyorum. neymiş şampiyon. yok ya! bu kadar yorulmuş bir galatasaray’a bile baskı kuramıyorsan nasıl şampiyonsun sen, üzgünüm skor yazarı değilim ben, aslında yazar da değilim, blogger deniyor bize sanırım.
ufuk degaj yapmadan oyuna sokuyor, savunmadan top orta sahaya geçiyor ve oradan oyun kuruluyordu. tabii ki bursaspor’un dinamik, sert savunmasının izin verdiği ölçüde. oyunu kanatlara da aktardı, ortadan ikiye birlerle gitmeye de çalıştı, duran toplardan gol de bulmaya çalıştı galatasaray.
duran top konusunu iyice açmak lazım. maç boyu 18 korner kullanmış takım. bunların bir, ikisi hariç hepsi tehlike yarattı. hiç kimse kornerler şöyle kullanıldı, böyle yapılmalıydı diyemez. yapılacak her şeyi denediler. ön direk, arka direk, ön direkten aşırma, pasla kullanma, 18 dışına çıkarma, hepsini denedi galatasaray.
bu korner sayısı yıllar önceki göteborg maçını hatırlattı. o maçta yanlış hatırlamıyorsam 22 korner kullanmış, gol atamamışken, göteborg maç boyu kullandığı tek kornerde golü bulup 1-0 kazanmıştı, ali sami yen’de. kapalıdaydım.
bursa maçının bu maçla korner sayısı dışında benzerliği yok. göteborg maçında neredeyse hiç tehlike yaratamamıştık, bu maçta ise hepsi tehlike yarattı.
önemli pozisyonlar da buldu galatasaray ama sarp, baros golü atamadı. sarp’ın gol kaçırmasında problem yok, hatta ben o pozisyona girdiği için aferin bile derim. sarp neyse de, baros da kaçırınca ne yapacaksın ki.
bu gollerin kaçmasında bizim futbolcularımız kadar topa rahat vurmamaları için büyük efor sarfeden bursasporluların da payı var elbet, sezar’ın hakkı sezar’a.
zaten bursaspor geçen sezon da savunmadaki sert ve seri olmasıyla şampiyon oldu, unutmamak lazım.
günün bir de şanssız futbolcusu vardı : lucas neill. ilk golde uzaklaştırdığı top rakibe pas oldu, ikinci golde uzaklaştırdığı top yine rakibe pas oldu, atılan şuta ayak koydu, top ufuk’u kontrpiyede bırakıp gol oldu. büyük şanssızlık, başka açıklaması yok. bunun için eleştirmem neill’i, ama savunmadan santrafora attığı uzun toplar için eleştiririm, şişirmeye gerek yok, sakin ve yerden. genelde yerden pas oynadı, unutmadım.
gelelim maçın bana gösterdiğine. bu maça kadar epey bir zamandır, takımın transferle de düzeleceğine inanmadığı yazıyorum, bir blogger olarak. haklıydım. düzeltilebilecek bir futbol oynamıyorlardı, ne yaptıklarını bilmez bir futbol vardı sahada. ne topa sahip olan, oyunu domine eden pas futbolu ne de kaos futbolu. hiç tüyo vermiyordu takım ne oynamaya çalıştığı hakkında. geçen hafta sivas’ta da, karpaty maçının ilk devresinde de. karpaty maçının ikinci devresinde ise kaos futboluna dönmüş ve beraberliği kurtarmıştı.
ama bursa maçında işler değişti. o muhteşem geçen sezon başına göre bile daha ne yaptığını bilen bir takım gördüm.
oyun kurucu olarak ayhan oynuyordu ki, bu tarz oyunda en önemli adamdır oyun kurucu. ayhan fena değildi, oyunu kanatlara doğru açtı, derinlemesine paslar attı, elbette kendi yeteneği ve gücü kadar. dün uzun zamandır ilk defa bir futbolcunun sırtına binmeyen bir galatasaray vardı sahada. herkes görevleri paylaşmıştı.
bu takımın defoları giderildiğinde müthiş bir takım olacak, bu çok belli. mesela savunma kanatları. balta o kadar formsuz ki. sigara içmesine bağlayanlar var, kesinlikle yanılıyorlar. meraklısını bir gün halı sahaya beklerim. başka bir problem var, bence uyku sorunu var balta’nın. futbolcu idmanlardan sonra, maçlardan sonra 2 saat uyumalı. benim futbolcu olamama sebebim budur işte, gündüz uyuyamamak. balta’nın yerine genç ve hızlı çağlar’ı bekliyorum.
ali turan da çok kötü, formsuz değil, kötü. ah be sabri, sen ne önemli futbolcuymuşsun.
orta sahanın ortası, ayhan oyun kurucu, iyi niyetli ama artık gücü yetmiyor. ayhan yerine pas yapacak bir transfer şart. elano bu işi yapabilir, ama onda da boşa çıkma, kendini boş gösterme sorunu var. brezilya gibi topu ayağa oynayan takımda her yerde oynayabilir ama bizim takımda zor. elano’yla ilgili başka fikirlerim var.
orta sahanın ortasında, alanı kapatacak kadar dinamik, atletik, sert ve seri bir futbolcu lazım. cana’nın böyle bir oyuncu olduğu söyleniyor. umarım bir an evvel iyileşir ve form tutar. şimdi, orta sahada elano ve cana olursa elimizdekilerden birini kullanma lüksümüz olur. yoksa iki metre önündeki rakibinin göbek deliğinden topu geçirip pas vermeyi deneyen barış’la, sarp’la olacak işi değil. bu durumda tercihim barış. ama söz dinlemesi kaydıyla. “koçum, sen bu bölgeden ayrılmayacaksın, rakipten şu adamı adım adım izleyeceksin, rakip kontra yaparsa dalacaksın adama, öyle ileri çıkmak, sol ayakla şut atmak falan yok” diyeceksin. öyle oynadı oynadı, oynamadı emre çolak, musa çağıran’dan birini hazır tutacaksın.
incicilerden bağımsız olarak özetle, ben dünkü galatasaray’ın yapılacak iyi transferle çok iyi bir takım olacağına ikna oldum, beni ikna etmeyi başardılar.
--- alıntı ---
http://captano.blogspot.com/...y-bursaspor-0-2.html