39
arkadaşlar bizlerin adaletten anladığıyla pratikteki arasında dağlar kadar fark var. bizler, yani galatasaray taraftarı ya da galatasaraylı yöneticiler, adaletin gerçekten şöyle işlemesi gerektiğini sanıyoruz:
birisi bize iftira atıyor. savcılık çağırıyor, sorguluyor. biz de “hayır, öyle bir şey yok” diyoruz. bu noktada adalet sisteminin delilleri ortaya koyup, “ama sen böyle dedin, deliller başka şey söylüyor” diyerek objektif biçimde yargılaması gerekmez mi?
ama pratikte sistem böyle işlemiyor gördüğüm kadarıyla. şüphe üzerine yargılama yapılıyor sanki. “biz senin suçlu olduğunu ispatlamak zorunda değiliz, senden şüpheleniyoruz, suçsuzsan suçsuzluğunu ispatla” deniyor. komedi gibi ama işleyiş çoğu zaman bu şekilde.
bu durum siyasi davalarda da böyle, spor kamuoyunu ilgilendiren davalarda da bugün aynı tabloyu görüyoruz. erden timur’a “şüpheli bir durum var” deniyor. kendisi çıkıp açıklamasını yapıyor ama somut delillerden çok şüpheler üzerinden bir süreç yürütülüyor. bu da ister istemez adalet duygusunu zedeliyor. elbette ortada net delil, kanıt varsa bizlerin görmediği bilmediği o zaman kimsenin buna itirazı olamaz.
ancak benzer durumlarda bazı kişilerin, yapılan testler pozitif çıkmasına rağmen serbest bırakıldığını görmek, “adalet sistemi kime inanmayı seçiyor?” sorusunu akla getiriyor. sen adama inanmayıp test yaptın ve şüphen doğrulandı. peki niye bıraktın o zaman?
birisi bize iftira atıyor. savcılık çağırıyor, sorguluyor. biz de “hayır, öyle bir şey yok” diyoruz. bu noktada adalet sisteminin delilleri ortaya koyup, “ama sen böyle dedin, deliller başka şey söylüyor” diyerek objektif biçimde yargılaması gerekmez mi?
ama pratikte sistem böyle işlemiyor gördüğüm kadarıyla. şüphe üzerine yargılama yapılıyor sanki. “biz senin suçlu olduğunu ispatlamak zorunda değiliz, senden şüpheleniyoruz, suçsuzsan suçsuzluğunu ispatla” deniyor. komedi gibi ama işleyiş çoğu zaman bu şekilde.
bu durum siyasi davalarda da böyle, spor kamuoyunu ilgilendiren davalarda da bugün aynı tabloyu görüyoruz. erden timur’a “şüpheli bir durum var” deniyor. kendisi çıkıp açıklamasını yapıyor ama somut delillerden çok şüpheler üzerinden bir süreç yürütülüyor. bu da ister istemez adalet duygusunu zedeliyor. elbette ortada net delil, kanıt varsa bizlerin görmediği bilmediği o zaman kimsenin buna itirazı olamaz.
ancak benzer durumlarda bazı kişilerin, yapılan testler pozitif çıkmasına rağmen serbest bırakıldığını görmek, “adalet sistemi kime inanmayı seçiyor?” sorusunu akla getiriyor. sen adama inanmayıp test yaptın ve şüphen doğrulandı. peki niye bıraktın o zaman?

