8543
galatasaray bir spor kulübü değil bir kavram, olgu benim için. köklü, vizyoner, erdemli, cesur, öncü, gelişime açık, modern ama kendi gelenekleri olan sürekli nefes alan bir organizma. bu yönüyle devletlerden ziyade dinlere, yaşam felsefelerine benziyor. bir halata beraber çekenlerin, kendisini sevenleri üzmemeye çalışanların, şu yapay dünyada gerçek bir "his" peşinde koşanların en zengininden en fakirine dünyanın her köşesinde kalbi bu sevdaya bir kez olsun bulaşmış insanların anlayacağı bir kavram galatasaray. bazen onu bir insanmış gibi düşünüyorum. nasıl biri olurdu? her defasında da herkesin isteyeceği, arzu edeceği o "dost" imgesi geliyor gözlerimin önüne. babamın elimden tutup götürdüğü ilk maçı hatırlıyorum. 1-1 biten bir istanbulspor maçıydı. şampiyonluk garantilenmiş kutlamalara gitmiştik. 16 dk beklediğim şampiyonluğu, süper finali, uefa kupası finallerini vs. ama galatasaray'ı anlatan en mikro görsel nedir diye sorsalar bana bülent korkmaz'ın çıkık omzuyla devam etmesi gelir. bu milletin makus talihini değiştirip varoluş mücadelesini en büyük alanlarda ayağı yere sert vurarak gösterip kendini kabul ettirmiş bu ulu çınarın milyonlarca ferdinden biri olmaktan dolayı yaşadığım mutluluk bu bomboş dünyayı katlanabilir kılıyor. babam matbaa işçisiydi. haftanın 6 günü çalışır 1 gün izin yapardı. sabah erken çıkar akşam 8-9 gibi gelir yemeğini yer tv karşısında uyurdu. şampiyonlar ligi geceleri ya da o haftanın maçı olduğunda sadece galatasaray bir nebze mutlu eder, hele bir de galip geldiysek maç sonrası yorumları izlerken uyuyakalırdı. babamın kaderinden çaldığı mutlu anların adı, benim güzel aşkım galatasaray.
1905. entryim başka bir başlık altında olamazdı. sen çok yaşa galatasaray. dünya döndükçe var ol.
1905. entryim başka bir başlık altında olamazdı. sen çok yaşa galatasaray. dünya döndükçe var ol.

