• 27
    21 aralık 2008 galatasaray beşiktaş maçı vesilesiyle bir kez daha havasını soluma, orada bulunma "şans"ına sahip olduğum; galatasaray taraftarı için birçok şeyden öte bir mekan, diğer insanlara göre sıradan bir beton yığını. çıplak gözle görüp duvarlarına dokunabilmek, havasını soluyabilmek için 15, içine girebilmek için 19 sene beklediğim; çok kısa bir süre sonra yıkılacak olmasını bir türlü içime yediremediğim yapı. pazar günü öğle saatlerinde çadırın orda dikildim, yağan yağmura aldırmadan stada uzun uzun baktım. sadece 4 maç yaşayabilmişken * 1 sene sonra orada olmayacağı, karşımda tüm heybetiyle duran * "şey"in çocukluğumdaki birçok hayalin merkezi olduğu ve o günün belki de son buluşmamız olduğu aklıma geldi; gözyaşlarımı tutamadım. bir süre de buğulu gözlerle izledim, daha fazlasına dayanamadım. arkadaşlarımın yanına gittim.
    biliyorum hayatta herşeyin durmadan değiştiğini, futbolun endüstriyelleştiğini, yeni gelirlerin şart olduğunu, artık bizim yükümüzü kaldıramayacak kadar yaşlandığını. ama bu kadar çabuk mu olacaktı ayrılık? yıllarca hayalini kurup sonunda kavuşabilmişken, yüzlerce kilometre ötedeki anne-babaya atılan onlarca yalan sayesinde, saatlerce ayazda beklenen biletler, soğuk otobüs koridorlarında katedilen yüzlerce kilometre sayesinde de olsa bulmuşken; daha burger'a, sokaktağın havasına, aynı aşkı paylaştığım binlerle nicelerinin göçüp gittiği o yerde bulunmanın keyfine doyamamışken böyle mi olacaktı?
App Store'dan indirin Google Play'den alın