resim
Burak Elmas
Görev:Başkan
Takım:-
Yaş:50
Uyruk:Türkiye
  • 3941
    nazım hikmet'in peyami safa'ya yazdığı bir şiir vardır. bunlar eskiden iyi arkadaşlar, hatta dokuzuncu hariviye koğuşu'nun ilk baskısında girişte nazım'a ithaf var falan. ama sonra peyami safa 180 derece dönünce araları bozuluyor. aynı gazetede yazı yazıyor ikisi de ve birbirlerine laf çakıyorlar yazılarda falan, ortalık baya karışıyor. ilk baskıdaki o ithaf kaldırılıp yeniden ilk baskı gibi sunuluyor o meşhur kitap da. neyse işte, ö dönem nazım'ın yazdığı bu şiiri ben şimdi bu arkadaşa armağan ediyorum;

    blr provokatör üstünde hiciv denemeleri

    sen çıkmadın
    çıkardılar karşıma seni!
    kıllı, kara elleriyle tutup enseni
    gövdeni yerden bir karış kaldırdılar,
    sonra birdenbire
    bırakıp yere
    seni pantolonumun paçasına saldırdılar.

    bir düşün oğlum,
    bir düşün ey yetimi safa,
    bir düşün ki, son defa
    anlıyabilesin:
    sen bu kavgada
    bir nokta bile değil,
    bir küçük, eğri virgül,
    bir zavallı vesilesin!..
    ben, kızabilir miyim sana?
    sen de bilirsin ki, benim adetim değildir
    bir posta tatarına
    bir emir kuluna sövmek,
    efendisine kızıp
    uşağını dövmek!.
    sen de bilirsin ki, jurnal esnafı, senin gibiler
    tutulup kulaklarından birer birer
    teşhir edilirler..

    ben, sadece söküp
    bir fitnenin otuz iki dişini,
    ve babıali kaldırımlarına döküp
    geleceğini, geçmişini
    aldım omuzuma işte bu teşhir işini...

    bir düşün oğlum,
    bir düşün ve inkar etme ki;
    keteon matbaasında ut çalıp
    ayak şarkıcılarına beste talim eylemek,
    ve o biçare larus'un ırzına geçip
    zatını alim eylemek,
    sana pek
    zor geldi ki, demek;
    aranızda dolaşır görünce
    benim "orhan selim" adlı dilsiz
    ve kolu bağlı gölgemi,
    hemen azıya alıp gemi
    faşisto-demokrato-liberal
    bir jurnal
    yazıp
    delikanlıyı yere çalmak
    ve bir miktarı minasip elden almak
    istedin!..
    elden alıp almamana
    karışmam ama,
    biz,
    gölgemizi bile çiğnetmeyiz adama!

    bir düşün oğlum,
    bir düşün, ey, göbekli patron veletlerinin
    "doğru yol" göstericisi,
    bir düşün ey yetimi safa,
    bir düşün ve hatırla ki, son defa:
    o, takma aslan yeleli namık kemal üstadın senin;
    abanoz ellerinden
    zenci kölesinin
    som altın taslarla şarap içerek
    ve "didarı hürriyet"in dizinde
    kendi kendinden geçerek:
    "yüksel ki yerin
    bu yer değildir,
    dünyaya geliş
    hüner değildir!"
    demiş...
    sen de yükseldin uyup
    onun sesine
    "la dam o kamelya"nın fesli figüranlığından
    ahmet haşimin "degüstasyon"daki iskemlesine..

    bir düşün oğlum!
    bir düşün ve mezarların hududunu aşma!
    kendine güven üstat
    babana değil,
    bir ölüyü koluna takıp dolaşma!
    öyle zart zurt eşilmez toprağı gidenlerin!
    rahat bırak oğlum
    rahat bırak uyusun
    o muhterem "şehidi hürriyet" bey pederin!
    hem böyle daha iyi.
    çünki bak ortada
    ne yeni bir ingiliz - boer
    harbi var,
    ne de tebrik istiyen bir ingiliz elçiliği..
    ölüleri rahat bırak oğlum.
    rahat bırak uyusun benim de gidenlerim!
    sen de bilirsin ki ben
    ne dedemden
    miras bekledim,
    ne babamdan şeref, şan!
    hasep, nesep, kan, soy, sop işinde yoğum.
    çünkü ne soyu sicilli bir buldoğum
    ne de tecrübelik bir tavşan.
    ben sadece ölen babamdan ileri
    doğacak çocuğumdan geriyim,
    ve bir kavganın adsız neferiyim..

    ey ihtisas mahkemeleri kaçağı
    ve despinis kokonun aftosu,
    ey marka malı kör
    provokatör,
    ve ey zavallı yetim...
    yoktur şimşiri kahrını inkâra niyyetim...
    kokla, çek ve iç,
    üzülme hiç...
    billâhi cihan bilir ki, sen
    kahraman, ulusal muhaliflerimizdensin!
    kokla, çek ve iç
    üzülme hiç.
    yalnız, ara sıra
    bakıp aynalara
    bir deve derisinden beli değnekli hacivat düşün.
    bir düşün oğlum:
    müdahin, çelebi hazreti hacivatın
    giyerek harp ilâhı göbekli marsın üniformasını
    kahramanane bir dalkavuklukla hesap sormasını.

    bir düşün oğlum,
    bir düşün ey sayın provokatör...
    her dövüşen sersemdir senin için
    her anlayıp inanan kör.
    ve sen ki, bir fikre bağlanışın
    azılı düşmanısın;
    anlat bana nasıl oldu şu,
    anlat bana nasıl oldu da sen,
    yanarak boynu müsellesli bir mason imanıyla
    boyamak istedin süleymanın çift sütununu
    o biçare "hürriyeti efkâr"ın kanıyla?
    hem, ne derin bir inanışmış ki, bu,
    ne müthiş bir ateşle yanışmış ki, bu,
    göze aldırmış sana
    fenafil-maşrıkı azam olmayı,
    mason localarına üç defa başvurup
    mason localarından üç defa kovulmayı.

    bir düşün oğlum,
    bir düşün ve inkar etme ki;
    gizli gece yolculuklarından kalmadır senin alın terin.
    sen her gece
    el ayak çekilince
    "nuvel literer"in
    bir arşınlık duvarından aşarak
    ve parmaklarının ucuna basıp dolaşarak
    yapraklarında onun
    apartırsın satırlarını birer birer
    cingözle beraber.
    fakat her duvar
    bir karış değildir.
    her duvardan atlamayı kesmez senin gözün
    ve her fikrin açılmaz kapıları
    maymuncuğuyla cingözün..
    okuman lâzım evlât.
    evirip çevirmeyi, göze girmeyi, falan filan
    bırakıp
    okuman....

    bir düşün oğlum,
    bir düşün ey yetimi safa,
    bir düşün ve benden öğren ki son defa:
    fikir dediğin
    şeyin
    karabet ustanın uduna benzemez suratı.
    o, ne şapırtılarla çiğnenen bir sakız,
    ne "vatan-silistre"de abdullah çavuşun tiradı,
    ne de "bir akşamdı"da müteverrim bir bayan ilâcıdır.
    o, şahlanmış bir savaş kılıcıdır.
    bu ata atlıyacak yürek
    ve bu kabzaya bilek
    gerek...
App Store'dan indirin Google Play'den alın