3
koymak, -ar
1. -e, -i bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek:
"öteki elini doktorun omzuna koydu." - sait faik abasıyanık
2. -e, -i bir kimseyi işe yerleştirmek, birine iş sağlamak:
"o kadar etkilenmiş ki beni de işe koymak için onlarla tanıştırmaya götürüyordu." - mehmet emin yeşil
3. -e, -i gitmesine engel olmamak, gitmesine izin vermek; bırakmak:
içeri kimseyi koymuyorlar.
4. -e, -i ► eklemek:
"mal üstüne mal koymak için içi giden bir kişidir." - salâh birsel
5. -e, -i imza, tarih, adres yazmak.
6. -e, -i uyulması gereken kuralları belirlemek, ortaya çıkarmak; vazetmek:
"orduda yaşayan manevi kuvveti de meydana koyuyor." - ruşen eşref ünaydın
7. nesnesiz etkilemek, dokunmak:
"kendisinden yakışıklı ve ünlü olan bir adam için terk edilmiş olmak koyuyor olmalı ona." - inci aral
8. -e, -i bir şey veya kimse için kullanmayı belirlemek, ayırmak:
"giderlerini iki ay içinde yerine koydu." - necati cumalı
9. -e, -i bırakmak, terk etmek.
1. -e, -i bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek:
"öteki elini doktorun omzuna koydu." - sait faik abasıyanık
2. -e, -i bir kimseyi işe yerleştirmek, birine iş sağlamak:
"o kadar etkilenmiş ki beni de işe koymak için onlarla tanıştırmaya götürüyordu." - mehmet emin yeşil
3. -e, -i gitmesine engel olmamak, gitmesine izin vermek; bırakmak:
içeri kimseyi koymuyorlar.
4. -e, -i ► eklemek:
"mal üstüne mal koymak için içi giden bir kişidir." - salâh birsel
5. -e, -i imza, tarih, adres yazmak.
6. -e, -i uyulması gereken kuralları belirlemek, ortaya çıkarmak; vazetmek:
"orduda yaşayan manevi kuvveti de meydana koyuyor." - ruşen eşref ünaydın
7. nesnesiz etkilemek, dokunmak:
"kendisinden yakışıklı ve ünlü olan bir adam için terk edilmiş olmak koyuyor olmalı ona." - inci aral
8. -e, -i bir şey veya kimse için kullanmayı belirlemek, ayırmak:
"giderlerini iki ay içinde yerine koydu." - necati cumalı
9. -e, -i bırakmak, terk etmek.