1038
2002-2020 arası kadıköy deplasmanı adı altında çektirilen binbir türlü eziyetin acısını dindiren tertemiz bir galibiyet aldığımız maç.
bu taraftar kadıköy'de üstüne yumurta kırılmış tezeğe mi oturtulmadı, polis gözetiminde şeytan taşlar gibi mi taşlanmadı, maçtan önceki gece münferit gideceksiniz denilip sokak aralarında 15-20 kişilik it sürülerine mi dövdürülmedi?
seri 3-4 seneden 10'a doğru uzarken her sene aynı inançla gidip hayvan gibi tribün yaparken, maça her seferinde iyi başlayıp golleri kaçırıp ilk pozisyonda şansa gol yiyip başını ellerinin arasına mı almadı?
kaç kere maç sonu sırf kendilerine eziyet olsun diye yapılan organizasyonlarda sirk maymunu muamelesi yapıldı?
bütün bunları yaşayan adamların bu maçı yaşamasının manevi değeri parayla pulla ölçülemez bir şey. fener istekli gibi görünürken ilk şutta golü atmak, devreye 2-0 önde girmek, dakikalar geçtikçe çaresizliklerini ve maçı yavaş yavaş kazandığımızı görmek...
bu son paragraf elbette hepimiz için aynı oranda ruh dinlendiriciydi ama en çok da yıllarca bu eziyeti yaşayan adamlar için güzeldi...
saha içinde başardıklarımız ise cep telefonu klavyesinden yazılamayacak kadar büyüktü. okan buruk yine bir masterclass ortaya koydu. takımdaki herkes de görevini eksiksiz yaptı. o kadar ki penaltı jokeri bile tabelayı değiştirmekten öteye gidemedi...
bu taraftar kadıköy'de üstüne yumurta kırılmış tezeğe mi oturtulmadı, polis gözetiminde şeytan taşlar gibi mi taşlanmadı, maçtan önceki gece münferit gideceksiniz denilip sokak aralarında 15-20 kişilik it sürülerine mi dövdürülmedi?
seri 3-4 seneden 10'a doğru uzarken her sene aynı inançla gidip hayvan gibi tribün yaparken, maça her seferinde iyi başlayıp golleri kaçırıp ilk pozisyonda şansa gol yiyip başını ellerinin arasına mı almadı?
kaç kere maç sonu sırf kendilerine eziyet olsun diye yapılan organizasyonlarda sirk maymunu muamelesi yapıldı?
bütün bunları yaşayan adamların bu maçı yaşamasının manevi değeri parayla pulla ölçülemez bir şey. fener istekli gibi görünürken ilk şutta golü atmak, devreye 2-0 önde girmek, dakikalar geçtikçe çaresizliklerini ve maçı yavaş yavaş kazandığımızı görmek...
bu son paragraf elbette hepimiz için aynı oranda ruh dinlendiriciydi ama en çok da yıllarca bu eziyeti yaşayan adamlar için güzeldi...
saha içinde başardıklarımız ise cep telefonu klavyesinden yazılamayacak kadar büyüktü. okan buruk yine bir masterclass ortaya koydu. takımdaki herkes de görevini eksiksiz yaptı. o kadar ki penaltı jokeri bile tabelayı değiştirmekten öteye gidemedi...