2686
müflis tüccarın eski defterleri karıştırması gibi rashica güzellemesi yapacak değilim. fakat kendisi özelinde ufak bir çözümleme yapmak istiyorum.
insan ancak üç neden için eyleme geçer:
- haz
- fayda
- iyi
basitçe açıklarsak, bir şey haz veriyorsa yaparsın, elem veriyorsa yapmazsın. bir şey faydalıysa yaparsın, zararlıysa yapmazsın. “iyi” ise bir sonuçtur. bir şey hem faydalı hem de haz veriyorsa o şey “iyi”dir.
sigara içmek içene haz verir. ama faydalı mıdır, hayır. bakla’nın faydalarını yazmaya kalksam yazının sonu gelmez. ama haz verir mi? “haz”, “ben”in yansıması olduğu için subjektif yaklaşayım, bakla evladım olsa evlatlıktan reddederim. haliyle benim için “bakla”, “iyi” değildir. ama bir kişi baklanın tadından haz alıyorsa, faydaları da malum olduğundan bakla o kişi için “iyi”dir. hayatın içinde hem haz duyduğumuz hem de faydalı olan yani “iyi” olan şeyler az olduğundan dolayı çoğu zaman haz yerine faydadan veya fayda yerine hazdan vazgeçeriz.
şimdi bu durumu aynı kavramlarla futbola tahvil edelim. futbolda da haz veren, faydalı olan ve iyi futbolcular vardır. mesela bana göre zaha, ziyech, barış alper yılmaz gibi futbolcular haz veren gruptadır, fakat faydalılar mı, gene bence hayır. aykut kocamangiller familyasının murahhas üyesi değilseniz torreira’nın futbolu hiç haz vermez, peki faydalı mıdır? çook. hem faydalı hem de haz veren yani iyi olan futbolcu sayısı dünyada da (belki oyun sistemlerinin de değişmesinin etkisiyle) fazla değil. messi, zidane, her iki ronaldo, hagi, belki bize geldiği ilk sezonki icardi v.s…
futbol dünyasında bir dönemler haz transferleri revaçtaydı. artık büyük takımlar hazzı ikinci plana atıp faydalı oyuncular peşine düşüyor. en güzel örneği de crystal palace dışında hiçbir premier lig takımının zaha’yı transfer etmeyişidir (kısa süreli manchester macerasını saymıyorum)
hazzı futbolda sadece spektaküler hareketler yapan oyuncular için kullanmıyorum; bir zamanlar büyük takımlarda oynamış, isim yapmış ya da “transfer çalımı” denilen ve bir anlamda takımın itibarı, taraftarın gazını almak için transfer edilen oyuncular da bu kategoriye giriyor. ve ben dünya üzerinde faydadan çok haz düşünülerek alınmış hiçbir transferin başarılı olduğuna şahit olmadım.
buraya kadar yazılanları okuyanlar, yazdıklarımın rashica ile bağlantısını anlamıştır. okan buruk’un geldiği ilk sezonda özellikle ikinci yarıda neredeyse kusursuza yakın futbol oynamamızın nedenlerinden biri rashica’dır. çok mu haz veriyordu, hayır. mükemmel bir futbolcu mu, hayır. defoları var mıydı, elbette. ama bazı takımların oyun kurgusuna uygun futbolcular vardır. hatırlayın o sezonu, boey ile ikisi sağ tarafı hatta sahanın boylamasına 1/3’ünü komple kapatıyorlardı. bir nevi üçlü orta saha gibi oynuyorduk. bu sayede torreira’nın yükü hafifliyor, diğer bölgelere desteğe gidiyordu. rashica teknik becerisi yüksek, pas oyununa uyumlu, pres gücü olan bir futbolcuydu. kişisel olarak en iyi performansı da bizde verdiğine inanıyorum. bir daha o seviyelere gelir mi, bilmiyorum ama konu galatasaray. artık performansı futboldan emekli olma raddesine gelmiş ziyech için, ne vereceği belli olmayan tete için yani sırf isim için, haz için faydadan vazgeçtik. ve biz geçtiğimiz sezondan beri iyi futbol oynayamıyoruz.
belki o sezon avrupa’da oynamadığımız için kendimizi büyük arenalarda test edemedik ama takımın bir sistemi vardı ve rashica da o sistemin önemli parçasıydı. rashica, ahmet, mehmet isim önemli değil, okan buruk’un yapması gereken o sisteme dönmek ki, herhangi bir oyuncu almadan, eldeki kadro ile bile bu mümkün. yeter ki hazdan, isimlerden vazgeçip faydaya odaklansın…
insan ancak üç neden için eyleme geçer:
- haz
- fayda
- iyi
basitçe açıklarsak, bir şey haz veriyorsa yaparsın, elem veriyorsa yapmazsın. bir şey faydalıysa yaparsın, zararlıysa yapmazsın. “iyi” ise bir sonuçtur. bir şey hem faydalı hem de haz veriyorsa o şey “iyi”dir.
sigara içmek içene haz verir. ama faydalı mıdır, hayır. bakla’nın faydalarını yazmaya kalksam yazının sonu gelmez. ama haz verir mi? “haz”, “ben”in yansıması olduğu için subjektif yaklaşayım, bakla evladım olsa evlatlıktan reddederim. haliyle benim için “bakla”, “iyi” değildir. ama bir kişi baklanın tadından haz alıyorsa, faydaları da malum olduğundan bakla o kişi için “iyi”dir. hayatın içinde hem haz duyduğumuz hem de faydalı olan yani “iyi” olan şeyler az olduğundan dolayı çoğu zaman haz yerine faydadan veya fayda yerine hazdan vazgeçeriz.
şimdi bu durumu aynı kavramlarla futbola tahvil edelim. futbolda da haz veren, faydalı olan ve iyi futbolcular vardır. mesela bana göre zaha, ziyech, barış alper yılmaz gibi futbolcular haz veren gruptadır, fakat faydalılar mı, gene bence hayır. aykut kocamangiller familyasının murahhas üyesi değilseniz torreira’nın futbolu hiç haz vermez, peki faydalı mıdır? çook. hem faydalı hem de haz veren yani iyi olan futbolcu sayısı dünyada da (belki oyun sistemlerinin de değişmesinin etkisiyle) fazla değil. messi, zidane, her iki ronaldo, hagi, belki bize geldiği ilk sezonki icardi v.s…
futbol dünyasında bir dönemler haz transferleri revaçtaydı. artık büyük takımlar hazzı ikinci plana atıp faydalı oyuncular peşine düşüyor. en güzel örneği de crystal palace dışında hiçbir premier lig takımının zaha’yı transfer etmeyişidir (kısa süreli manchester macerasını saymıyorum)
hazzı futbolda sadece spektaküler hareketler yapan oyuncular için kullanmıyorum; bir zamanlar büyük takımlarda oynamış, isim yapmış ya da “transfer çalımı” denilen ve bir anlamda takımın itibarı, taraftarın gazını almak için transfer edilen oyuncular da bu kategoriye giriyor. ve ben dünya üzerinde faydadan çok haz düşünülerek alınmış hiçbir transferin başarılı olduğuna şahit olmadım.
buraya kadar yazılanları okuyanlar, yazdıklarımın rashica ile bağlantısını anlamıştır. okan buruk’un geldiği ilk sezonda özellikle ikinci yarıda neredeyse kusursuza yakın futbol oynamamızın nedenlerinden biri rashica’dır. çok mu haz veriyordu, hayır. mükemmel bir futbolcu mu, hayır. defoları var mıydı, elbette. ama bazı takımların oyun kurgusuna uygun futbolcular vardır. hatırlayın o sezonu, boey ile ikisi sağ tarafı hatta sahanın boylamasına 1/3’ünü komple kapatıyorlardı. bir nevi üçlü orta saha gibi oynuyorduk. bu sayede torreira’nın yükü hafifliyor, diğer bölgelere desteğe gidiyordu. rashica teknik becerisi yüksek, pas oyununa uyumlu, pres gücü olan bir futbolcuydu. kişisel olarak en iyi performansı da bizde verdiğine inanıyorum. bir daha o seviyelere gelir mi, bilmiyorum ama konu galatasaray. artık performansı futboldan emekli olma raddesine gelmiş ziyech için, ne vereceği belli olmayan tete için yani sırf isim için, haz için faydadan vazgeçtik. ve biz geçtiğimiz sezondan beri iyi futbol oynayamıyoruz.
belki o sezon avrupa’da oynamadığımız için kendimizi büyük arenalarda test edemedik ama takımın bir sistemi vardı ve rashica da o sistemin önemli parçasıydı. rashica, ahmet, mehmet isim önemli değil, okan buruk’un yapması gereken o sisteme dönmek ki, herhangi bir oyuncu almadan, eldeki kadro ile bile bu mümkün. yeter ki hazdan, isimlerden vazgeçip faydaya odaklansın…