31
21 ağustos 2024 young boys galatasaray maçı sonrası bir kez daha ortaya çıkan olgu. bir insana benzetecek olursak 150 kiloluk bir beden var ortada ama hâlâ şu eksiğimiz var, bu eksiğimiz var diye bir serzeniş söz konusu camiada. teknik direktör okan buruk da buna dahil, taraftarların büyük bir bölümü de.
böyle olmaz. transferde başarı oranın %50'nin altındayken bu oyun kısırlığı içinde beliren her hastalık semptomunu yama yaparak çözmeye çalışmak, obez bünyeyi başka şeyler yedirerek sağlıklı hale getirmeye çalışmaya benziyor.
okan hoca yazın verdiği bir röportajda oyunu geriden daha sağlıklı kurmak için çalıştıklarını söylemişti. geçen seneki düşüşü doğru tespit ettiğini düşünmüştüm bunu duyunca. ancak sezon başı itibariyle herhangi bir çözüm belirtisi yok. bilakis geriye gitmiş durumdayız çünkü ne önde basabiliyoruz (rakip oyun kurulumlarının da etkisiyle) ne de 2. bölgede topu geri kazanmak için eskisi gibi istekliyiz.
topu rakipten alamadığımız için rakiplerimiz sürekli atak sonlandırabiliyor. dolayısıyla sürekli bir muslera-stoperler paslaşması izliyoruz. sonra uzun vuruyoruz, sürekli, biteviye... hep aynı sekansları izliyoruz. pozisyon bulabilmek için barış alper'in ikili mücadelelerine mahkumuz. ya da ziyeş'in doldurmalarına...
başta okan hoca ve tüm camia her sorunun transferle çözüleceğini düşünmekten vazgeçmeli. oyunumuz yok. hoca dizilişi bile değiştirmekten imtina eden bir muhafazakarlık sergiliyor. şayet yazın verdiği röportajın altını, kendine yapmak istediği şeylere uygun personel istihdam ederek doldurabilseydi farklı olabilirdi. ayıp değil, bu işin uzmanları var, gelsinler set çalıştırsınlar. artık geriden oyun kurma mı, uzun vurma mı her ne oynayacaksan. teknik direktörlüğün yarısından fazlası iletişim ve insan idaresi zaten.
okan hoca kendini güncellemiyor. young boys'un net bir penaltısının verilmediği maçtan sonra hakem konuşabiliyor. inşallah dikkatleri başka yöne çekmek için bilinçli yapmıştır. ciddiyse mental durumu hiç sağlıklı değil demektir. mümkünse bu sezon artık kendisinin istediği hiçbir oyuncu alınmamalı. oyun bulmak zorunda, oyuncu değil.
böyle olmaz. transferde başarı oranın %50'nin altındayken bu oyun kısırlığı içinde beliren her hastalık semptomunu yama yaparak çözmeye çalışmak, obez bünyeyi başka şeyler yedirerek sağlıklı hale getirmeye çalışmaya benziyor.
okan hoca yazın verdiği bir röportajda oyunu geriden daha sağlıklı kurmak için çalıştıklarını söylemişti. geçen seneki düşüşü doğru tespit ettiğini düşünmüştüm bunu duyunca. ancak sezon başı itibariyle herhangi bir çözüm belirtisi yok. bilakis geriye gitmiş durumdayız çünkü ne önde basabiliyoruz (rakip oyun kurulumlarının da etkisiyle) ne de 2. bölgede topu geri kazanmak için eskisi gibi istekliyiz.
topu rakipten alamadığımız için rakiplerimiz sürekli atak sonlandırabiliyor. dolayısıyla sürekli bir muslera-stoperler paslaşması izliyoruz. sonra uzun vuruyoruz, sürekli, biteviye... hep aynı sekansları izliyoruz. pozisyon bulabilmek için barış alper'in ikili mücadelelerine mahkumuz. ya da ziyeş'in doldurmalarına...
başta okan hoca ve tüm camia her sorunun transferle çözüleceğini düşünmekten vazgeçmeli. oyunumuz yok. hoca dizilişi bile değiştirmekten imtina eden bir muhafazakarlık sergiliyor. şayet yazın verdiği röportajın altını, kendine yapmak istediği şeylere uygun personel istihdam ederek doldurabilseydi farklı olabilirdi. ayıp değil, bu işin uzmanları var, gelsinler set çalıştırsınlar. artık geriden oyun kurma mı, uzun vurma mı her ne oynayacaksan. teknik direktörlüğün yarısından fazlası iletişim ve insan idaresi zaten.
okan hoca kendini güncellemiyor. young boys'un net bir penaltısının verilmediği maçtan sonra hakem konuşabiliyor. inşallah dikkatleri başka yöne çekmek için bilinçli yapmıştır. ciddiyse mental durumu hiç sağlıklı değil demektir. mümkünse bu sezon artık kendisinin istediği hiçbir oyuncu alınmamalı. oyun bulmak zorunda, oyuncu değil.