312
şampiyonlar liginde 4-2-3-1 oynayarak başarılı bir oyun sergilediğimiz düşünülmüş ve buna katılıyorum ancak olayın farklı bir yönü var. önde presi belki 4-2-3-1 dizilimiyle iyi yapıyoruz ancak orta sahada deli boşluklar veriyoruz. kendi ligimizde 4-2-3-1 gayet iş görüyor ama avrupa takımlarına karşı zorlanıyoruz. rakibe bastırıp bastırıp gol atamıyoruz ve adamlar geldiklerinde çok net bulup o net fırsatı da rahatlıkla bitiriyorlar. biz ise yüksek eforla kazandığımızdan acele ve telaşla gol kaçırıyoruz. onun dışında bitiricilik farkı da söz konusu.
şampiyonlar ligi ayrı bir seviye. o seviyedeki bir real madrid maçını hatırlıyorum. kendi evimizde saldırıyoruz her şeyimizle. ön liberoların bile gole gidiyor, melo kafa vuruyor filan. sonra rakibin kaliteli ayaklarına geliyor top ve senin can havliyle atak yaptım diye sevindiğin 5-6 atağın karşısında adamlar bir atakla golü buluyor. bu atamayana atarlar olayı da değil. mevzu stratejiyi rakibin gücüne göre belirlemekte yatıyor.
ikinci konu ise 4-2-3-1 için uygun kanatlara sahip olmayışımız. buna uygun barış alper'imiz var. iki sezon önce ise herkesin ''bekini kovalayan kanat'' diye küçümsediği rashica'yı almamamız, alamamamız 4-2-3-1 için elimizi güçsüzleştiriyor. rashica yerine başka bir kanat da alamayacağımız ortada bu sezon. o bölgede şişkinlik var. ama işin özü rashica ve barış ile 4-2-3-1 oynayabilseydik geçen sezon çok daha verimli olabilirdi. özellikle kopenhag gibi maçlarda dişe diş oynayan oyuncu eksikliğini çektik.
zaha'ya geri koş geri koş yaptığımızda dripling yapmaya alışkın bir oyuncu olarak top bizdeyken bocalamasını biraz anlayabiliyorum. 4-3-3 oynandığında daha bir iş yapar. bu kerem aktürkoğlu için de geçerli, ziyech için de geçerli. hatta yunus akgün için de keza. ama orta saha üçlüsü nasıl olur nasıl kurgulanır o da üçlü oynandığında zor. durağan topçularla olmaz o iş.
şampiyonlar ligi ayrı bir seviye. o seviyedeki bir real madrid maçını hatırlıyorum. kendi evimizde saldırıyoruz her şeyimizle. ön liberoların bile gole gidiyor, melo kafa vuruyor filan. sonra rakibin kaliteli ayaklarına geliyor top ve senin can havliyle atak yaptım diye sevindiğin 5-6 atağın karşısında adamlar bir atakla golü buluyor. bu atamayana atarlar olayı da değil. mevzu stratejiyi rakibin gücüne göre belirlemekte yatıyor.
ikinci konu ise 4-2-3-1 için uygun kanatlara sahip olmayışımız. buna uygun barış alper'imiz var. iki sezon önce ise herkesin ''bekini kovalayan kanat'' diye küçümsediği rashica'yı almamamız, alamamamız 4-2-3-1 için elimizi güçsüzleştiriyor. rashica yerine başka bir kanat da alamayacağımız ortada bu sezon. o bölgede şişkinlik var. ama işin özü rashica ve barış ile 4-2-3-1 oynayabilseydik geçen sezon çok daha verimli olabilirdi. özellikle kopenhag gibi maçlarda dişe diş oynayan oyuncu eksikliğini çektik.
zaha'ya geri koş geri koş yaptığımızda dripling yapmaya alışkın bir oyuncu olarak top bizdeyken bocalamasını biraz anlayabiliyorum. 4-3-3 oynandığında daha bir iş yapar. bu kerem aktürkoğlu için de geçerli, ziyech için de geçerli. hatta yunus akgün için de keza. ama orta saha üçlüsü nasıl olur nasıl kurgulanır o da üçlü oynandığında zor. durağan topçularla olmaz o iş.