1623
artık dibini sıyırdığımız, ağzımıza yanık tadı gelen oluşum.
8 senedir yurtdışında yaşıyorum, ailemle öyle çok güçlü bir bağım yok. beni türkiye'ye bağlayan bir iki şey varsa biri galatasaray'dır. hayatımda ilk defa bir sezonu "lanet olsun, bitsin şu sene artık diye" izledim. oluşan gerginliklerden, yaşanan polemiklerden tiksindiğim bir sezon oldu.
insanların artık gerçeğin peşinde değil tamamen haklı çıkmanın peşinde olduğu bir sezon oldu. rakip takımlara olan nefretin, kendi takımlarının sevgisinin önüne geçtiği bir sene oldu. bunun elbette ülkenin içinde bulduğu durumla paralel bir bağlantısı var. hayatımıza olan öfkemizi kusmak için, sinirimizi çıkarmak için somut ya da soyut düşmanlarla uğraşıyoruz.
bu iğrençlikler bitti, milli takıma sarılalım derken yine aynı gerginlik, aynı ayrışma burada da devam ediyor. o menajerin adamı, öbürü galatasaray düşmanı, diğeri almancıların kankası derken direksiyonu yine başka tarafa kırıyoruz.
üç dört sene önce tüm işime rağmen premier lig, bundesliga ne varsa izleyen ben artık futbol maçlarını zor izliyorum. buradaki gerginlik beni serie a izlemeye kaçırmadı, futbol topu görmekten kaçmaya götürdü.
sevdiğim bir tweet vardır, aşağı yukarı şöyleydi "papua yeni gine'de bir kanarya bile esen rüzgardan rahatsız olsa sevinirim" diye. türk futbolundaki bu nefret bu tweet'deki kafada olan bana bile fazla geliyor. hayatı bu kadar uçlarda yaşamak, nefret ve sevgi arasında bu kadar keskin bir yol ayrımı yapmak insanı yoruyor.
benim için üzücü yanı da artık bunun düzelmeyecek olması. hakem dövüldü, beteri olacak. sahaya taraftar girdi, beteri olacak. alakasız bir yerde bir taraftarımıza ve kızına saldırıldı, daha kötüsü olacak. bu nefret canlar alacak. bir gün pişman olacağız, sonraki gün ona da bir kılıf bulup "ya bu da böyleydi, bu kişilerin x takım taraftarı olduğuna inanmıyorum" gibi altı boş klişe cümlelerle üstünü örtüp geçeceğiz.
türkiye'de futbol artık benim sevdiğim aşık olduğum oyundan çok uzak. artık tamamen bir nefret kusma ve ötekileştirme aracı. duygu birliği yaşayacağımız tek yer milli takımda bile artık bunu yapamayıp, oyuncuları kendi takım formalarıyla izleme olayı da bunun bir yansıması.
sıfır özeleştiriyle, sadece nefretle tam hız bu yoldan devam.
8 senedir yurtdışında yaşıyorum, ailemle öyle çok güçlü bir bağım yok. beni türkiye'ye bağlayan bir iki şey varsa biri galatasaray'dır. hayatımda ilk defa bir sezonu "lanet olsun, bitsin şu sene artık diye" izledim. oluşan gerginliklerden, yaşanan polemiklerden tiksindiğim bir sezon oldu.
insanların artık gerçeğin peşinde değil tamamen haklı çıkmanın peşinde olduğu bir sezon oldu. rakip takımlara olan nefretin, kendi takımlarının sevgisinin önüne geçtiği bir sene oldu. bunun elbette ülkenin içinde bulduğu durumla paralel bir bağlantısı var. hayatımıza olan öfkemizi kusmak için, sinirimizi çıkarmak için somut ya da soyut düşmanlarla uğraşıyoruz.
bu iğrençlikler bitti, milli takıma sarılalım derken yine aynı gerginlik, aynı ayrışma burada da devam ediyor. o menajerin adamı, öbürü galatasaray düşmanı, diğeri almancıların kankası derken direksiyonu yine başka tarafa kırıyoruz.
üç dört sene önce tüm işime rağmen premier lig, bundesliga ne varsa izleyen ben artık futbol maçlarını zor izliyorum. buradaki gerginlik beni serie a izlemeye kaçırmadı, futbol topu görmekten kaçmaya götürdü.
sevdiğim bir tweet vardır, aşağı yukarı şöyleydi "papua yeni gine'de bir kanarya bile esen rüzgardan rahatsız olsa sevinirim" diye. türk futbolundaki bu nefret bu tweet'deki kafada olan bana bile fazla geliyor. hayatı bu kadar uçlarda yaşamak, nefret ve sevgi arasında bu kadar keskin bir yol ayrımı yapmak insanı yoruyor.
benim için üzücü yanı da artık bunun düzelmeyecek olması. hakem dövüldü, beteri olacak. sahaya taraftar girdi, beteri olacak. alakasız bir yerde bir taraftarımıza ve kızına saldırıldı, daha kötüsü olacak. bu nefret canlar alacak. bir gün pişman olacağız, sonraki gün ona da bir kılıf bulup "ya bu da böyleydi, bu kişilerin x takım taraftarı olduğuna inanmıyorum" gibi altı boş klişe cümlelerle üstünü örtüp geçeceğiz.
türkiye'de futbol artık benim sevdiğim aşık olduğum oyundan çok uzak. artık tamamen bir nefret kusma ve ötekileştirme aracı. duygu birliği yaşayacağımız tek yer milli takımda bile artık bunu yapamayıp, oyuncuları kendi takım formalarıyla izleme olayı da bunun bir yansıması.
sıfır özeleştiriyle, sadece nefretle tam hız bu yoldan devam.