391
1 ay kadar önce çin'de işlerimi bitirdiğimde turistik ziyaretlerime başlamıştım. öncelikli, daha doğrusu tek hedefim tank adam'ı öğrenmek idi.
http://www.haber3.com/images/gallery/8479/2.jpg
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/18305/
çok merak ettim, etrafta kim varsa sordum. mihmandarım mai saatlerce bıkmadan onu anlatıp durdu. elini taşın altına koymanın ne demek olduğunu, karşıt fikirler ne denli güçlü olursa olsun karşısında tek durmanın ne büyük bir başarı olduğunu gördüm. o savunuculuk aşkı, bildiğinden caymama cüreti insanı ne kadar cesur yapabilir bunu öğrendim. tiananmen meydanında tek başına elinde pazar filesiyle fikrini savunan adamın yalnızlığı, cesurluğu, baş kaldırışı o kadar hoşuma gitti ki. bir şeyleri değiştirme isteği o kadar cezbediciydi ki...
şimdi değişmeyen tek şey değişimin ta kendisi iken birinin başka bir kişiyi bir gün sevip, bir gün nefret etme, daha sonra tekrar sevme olasılığı neden bizi çelişkilere sürüklesin ki? biz değişmiyor muyuz? en saf halimizle mi kaldık? hayır. biz de aynı ırmağın içindeyiz ve bilmeliyiz ki aynı ırmakta iki kez yıkanılmaz. o su sürekli değişir. eskiden başkaldırdığın da değişir belki. ya da en ileri noktalarda eleştirdiğin adama bakış açın da değişir. hayat bu belli mi olur?
şimdi zizonkovac'ı seviyorum. üç gün sonra nefret ederim, tainmen meydanındaki akıbeti bilinmeyen adam aklıma gelir sonra, tekrar severim. zaman bu denli hızla akarken kafanı önüne eğip yanından akan gidenlere aldırış etmezsen, kafanı kaldırdığın zaman, eğdiğin zaman ile aradaki farkı idrak etmen bile seni yorar.
çelişki dediğin şey büyük bir balondur. değişmenin ne demek olduğunu yaşayarak bilirsen çelişki sadece havada kalan bir tanım olur. içine dalınıp gidilmesi, araştırılması ve mana yüklenmesi gereken tek olgu da; bir duruma etki eden değerlerin sabit olmadığı gerçeğidir. eğer bu göz önüne alınırsa çelişki ne kadar saçma bir olgudur herkes anlar. sözlüğe uyduralım bakalım;
stilini tiananmen meydanında tek duran tank adam'a benzettiğim yazar. kutsal adam.
http://www.haber3.com/images/gallery/8479/2.jpg
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/18305/
çok merak ettim, etrafta kim varsa sordum. mihmandarım mai saatlerce bıkmadan onu anlatıp durdu. elini taşın altına koymanın ne demek olduğunu, karşıt fikirler ne denli güçlü olursa olsun karşısında tek durmanın ne büyük bir başarı olduğunu gördüm. o savunuculuk aşkı, bildiğinden caymama cüreti insanı ne kadar cesur yapabilir bunu öğrendim. tiananmen meydanında tek başına elinde pazar filesiyle fikrini savunan adamın yalnızlığı, cesurluğu, baş kaldırışı o kadar hoşuma gitti ki. bir şeyleri değiştirme isteği o kadar cezbediciydi ki...
şimdi değişmeyen tek şey değişimin ta kendisi iken birinin başka bir kişiyi bir gün sevip, bir gün nefret etme, daha sonra tekrar sevme olasılığı neden bizi çelişkilere sürüklesin ki? biz değişmiyor muyuz? en saf halimizle mi kaldık? hayır. biz de aynı ırmağın içindeyiz ve bilmeliyiz ki aynı ırmakta iki kez yıkanılmaz. o su sürekli değişir. eskiden başkaldırdığın da değişir belki. ya da en ileri noktalarda eleştirdiğin adama bakış açın da değişir. hayat bu belli mi olur?
şimdi zizonkovac'ı seviyorum. üç gün sonra nefret ederim, tainmen meydanındaki akıbeti bilinmeyen adam aklıma gelir sonra, tekrar severim. zaman bu denli hızla akarken kafanı önüne eğip yanından akan gidenlere aldırış etmezsen, kafanı kaldırdığın zaman, eğdiğin zaman ile aradaki farkı idrak etmen bile seni yorar.
çelişki dediğin şey büyük bir balondur. değişmenin ne demek olduğunu yaşayarak bilirsen çelişki sadece havada kalan bir tanım olur. içine dalınıp gidilmesi, araştırılması ve mana yüklenmesi gereken tek olgu da; bir duruma etki eden değerlerin sabit olmadığı gerçeğidir. eğer bu göz önüne alınırsa çelişki ne kadar saçma bir olgudur herkes anlar. sözlüğe uyduralım bakalım;
stilini tiananmen meydanında tek duran tank adam'a benzettiğim yazar. kutsal adam.