1617
hakkında oldukça fazla komplo teorisi dönen; ama milyonlarca kişiyi peşinden sürükleyen ülkenin en birleştirici güçlerinden biri. öyleyse bir “komplo teorisi” de benden gelsin:
ülkenin en büyük ekonomik krizlerinin yaşandığı dönemler, 2001 krizi -ki 90’lı yılların kötü ve belirsiz politikalarının bir sonucudur- ve şu an içinde bulunduğumuz kriz. alım gücümüz dramatik şekilde düşerken, ilgili yıllarda türk kulüplerinin yaptığı atılımlar oldukça ilgi çekici. öyle ki, 90’ların sonu ve 2000 yılında uefa kupasıyla taçlanan galatasaray süreci, devamında dünya 3. lüğü. aynı yıllarda türkiye’ye gelen eurovision zaferi, ülkenin sosyo-kültürel olarak avrupa’ya kendini tanıttığı ve ab’ye girmeye en fazla yaklaştığı dönem. bu dönemin tarihin olağan akışı içerisinde değerlendirildiğini düşünüp devam edelim ve günümüze gelelim. yine büyük bir kriz; bu kriz etrafında iki büyük kulübün muazzam çekişmesi ve süregelen akıl almaz tartışmalar. günün sonunda fenerbahçe’nin yapmayı planladığı büyük atılım; dünyaca ünlü transferler. öyle görünüyor ki 2024-2025 sezonu da oldukça rekabetçi ve galatasaray-fenerbahçe kavgasıyla geçecek. ve yine öyle görünüyor ki bizim alım gücümüz bir süre daha düşük kalmaya devam edecek. aynı şekilde, ekonominin daha iyi olduğu 2005-2018 yılları arasında futbolda olan durum, fenerbahçe ve galatasaray karşısında rekabet gücü yüksek ya da daha önce adı sanı duyulmamış belediye destekli kulüplerin anlık yükselişleri ve sonra silinip gitmeleri. tabi bu yükselişlerin diyeti olarak bazı kişilerin ceplerine giden milyonlarca eurolar, komisyon, menajer ilişkileri, maç başı gelirleri… borçlu kulüpler. futbol iklimine bu yönden bakınca, futbol sosyolojik bütünleşme, ayrışma ve servet aktarım aracı olarak kullanışlı bir alan gibi duruyor.
yine de, iyi ki varsın galatasaray!
ülkenin en büyük ekonomik krizlerinin yaşandığı dönemler, 2001 krizi -ki 90’lı yılların kötü ve belirsiz politikalarının bir sonucudur- ve şu an içinde bulunduğumuz kriz. alım gücümüz dramatik şekilde düşerken, ilgili yıllarda türk kulüplerinin yaptığı atılımlar oldukça ilgi çekici. öyle ki, 90’ların sonu ve 2000 yılında uefa kupasıyla taçlanan galatasaray süreci, devamında dünya 3. lüğü. aynı yıllarda türkiye’ye gelen eurovision zaferi, ülkenin sosyo-kültürel olarak avrupa’ya kendini tanıttığı ve ab’ye girmeye en fazla yaklaştığı dönem. bu dönemin tarihin olağan akışı içerisinde değerlendirildiğini düşünüp devam edelim ve günümüze gelelim. yine büyük bir kriz; bu kriz etrafında iki büyük kulübün muazzam çekişmesi ve süregelen akıl almaz tartışmalar. günün sonunda fenerbahçe’nin yapmayı planladığı büyük atılım; dünyaca ünlü transferler. öyle görünüyor ki 2024-2025 sezonu da oldukça rekabetçi ve galatasaray-fenerbahçe kavgasıyla geçecek. ve yine öyle görünüyor ki bizim alım gücümüz bir süre daha düşük kalmaya devam edecek. aynı şekilde, ekonominin daha iyi olduğu 2005-2018 yılları arasında futbolda olan durum, fenerbahçe ve galatasaray karşısında rekabet gücü yüksek ya da daha önce adı sanı duyulmamış belediye destekli kulüplerin anlık yükselişleri ve sonra silinip gitmeleri. tabi bu yükselişlerin diyeti olarak bazı kişilerin ceplerine giden milyonlarca eurolar, komisyon, menajer ilişkileri, maç başı gelirleri… borçlu kulüpler. futbol iklimine bu yönden bakınca, futbol sosyolojik bütünleşme, ayrışma ve servet aktarım aracı olarak kullanışlı bir alan gibi duruyor.
yine de, iyi ki varsın galatasaray!