154
galatasaray'ın taraftar sayısı 70-80 bin kişi düzeyine inmedikçe, ya da stadımız 14-15 milyon kapasiteli olmadıkça var olması kaçınılmaz görünen hadise.
aynı zamanda "ölü" tribün performansında eskisi kadar etkisi olmadığını düşündüğüm olay.
tribünümüz (u: özellikle "tayfa"mız) yeterince fedakar, cefakar, devamlılığı yüksek, cesaretli hatta vurucu olabilir. ancak "tribün yapma" işinde o kadar da ehil olmadıkları, hatta vasatın altına yakın oldukları bir gerçek.
son 10-15 yıldır tribünde "set" denilen yere sadece başkası çıkmasın diye çıkılıyor. playlistimiz desen artık ezbere dönen birkaç tezahürat ve arabesk şarkıdan ibaret. gerçi bu konu biraz da ülkedeki sanatçının üretkenlik problemiyle alakalı. "sanatçısı" bile rahat ve düzgün üretim yapamayan bir toplumun tribüncü tayfasından bunu beklemek haksızlık olur.
bu konu hem uzun, hem de "tehlikeli" bir konu. ancak bugün herhangi bir derbide 50 bin tane "tribüncü" bulup getirip %100 ayık şekilde tribüne de soksak yine öyle aman aman bir performans çıkaramayacak durumdayız.
bu ülkede tribünlerin coşkulu olduğu zamanlar, iyi eğitimli ve gerçek bir "orta sınıf"ın bir şekilde tribünde ses çıkarabildiği ve organizasyon içinde yer alabildiği zamanlardı.
artık ülkede ne hakiki bir orta sınıf, ne de o derece üretkenlik çıkarabilecek bir sosyo-ekonomik durum var. yarım yamalak da olsa orta sınıf olarak hayatta kalmaya çalışan "iyi eğitimli temiz aile çocuğu" kesim için maç bileti erişilmez bir meta oldu. erişmeyi göze alanlarınsa sesinin çıkmasını geçtim bir pankartını bile sallandırma şansı yok...
bugün hafif dozda ırkçılık sosuyla bulanan gurbetçi taraftar tipolojisinin yerine gelip de gerçekten hakkını vererek tribün yapacak bir stad dolusu nüfus kocaman bir hayaldir.
aynı zamanda "ölü" tribün performansında eskisi kadar etkisi olmadığını düşündüğüm olay.
tribünümüz (u: özellikle "tayfa"mız) yeterince fedakar, cefakar, devamlılığı yüksek, cesaretli hatta vurucu olabilir. ancak "tribün yapma" işinde o kadar da ehil olmadıkları, hatta vasatın altına yakın oldukları bir gerçek.
son 10-15 yıldır tribünde "set" denilen yere sadece başkası çıkmasın diye çıkılıyor. playlistimiz desen artık ezbere dönen birkaç tezahürat ve arabesk şarkıdan ibaret. gerçi bu konu biraz da ülkedeki sanatçının üretkenlik problemiyle alakalı. "sanatçısı" bile rahat ve düzgün üretim yapamayan bir toplumun tribüncü tayfasından bunu beklemek haksızlık olur.
bu konu hem uzun, hem de "tehlikeli" bir konu. ancak bugün herhangi bir derbide 50 bin tane "tribüncü" bulup getirip %100 ayık şekilde tribüne de soksak yine öyle aman aman bir performans çıkaramayacak durumdayız.
bu ülkede tribünlerin coşkulu olduğu zamanlar, iyi eğitimli ve gerçek bir "orta sınıf"ın bir şekilde tribünde ses çıkarabildiği ve organizasyon içinde yer alabildiği zamanlardı.
artık ülkede ne hakiki bir orta sınıf, ne de o derece üretkenlik çıkarabilecek bir sosyo-ekonomik durum var. yarım yamalak da olsa orta sınıf olarak hayatta kalmaya çalışan "iyi eğitimli temiz aile çocuğu" kesim için maç bileti erişilmez bir meta oldu. erişmeyi göze alanlarınsa sesinin çıkmasını geçtim bir pankartını bile sallandırma şansı yok...
bugün hafif dozda ırkçılık sosuyla bulanan gurbetçi taraftar tipolojisinin yerine gelip de gerçekten hakkını vererek tribün yapacak bir stad dolusu nüfus kocaman bir hayaldir.